Küresel kömür tüketiminin bu yıl 8,7 milyar ton ile yeni bir zirveye ulaşması ve bu seviyelerin birkaç yıl daha korunması bekleniyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası yaşanan gaz krizinin, kömür kullanımındaki artışın başlıca nedenlerinden biri olduğunu vurguladı.
Kömürde yükseliş: Üretim ve tüketim artıyor
IEA, küresel enerji talebinde kömürün Covid-19 salgını sonrasında güçlü bir toparlanma yaşadığını ve 2027’ye kadar tüketimin rekor seviyelere yakın kalmasının öngörüldüğünü belirtti. Kömürden elektrik üretimi ve ticaret hacmi, fosil yakıt talebini artıran krizlerin etkisiyle hız kazandı.
Çin, bu yükselişte en büyük rolü oynuyor. Ülke, 4,9 milyar ton ile dünya kömür tüketiminin %30’undan fazlasını tek başına gerçekleştiriyor. Hindistan ise kömür talebini %5 artırarak 1,3 milyar tona çıkaracak ve bu seviyeye ulaşan ikinci ülke olacak.
Gelişmiş ekonomilerde kömür düşüşte
Bununla birlikte, ABD ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ekonomilerde kömürden elektrik üretimi zirve noktasını geçti. 2023’te bu ülkelerde kömür tüketiminin sırasıyla %5 ve %12 oranında düşmesi bekleniyor. İngiltere, Ratcliffe-on-Soar’daki son kömür santralini kapatarak kömür enerjisini tamamen tarihe gömdü.
Yenilenebilir enerji ve kömür talebi
IEA, önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının hızlı büyümesinin kömür talebini sınırlayabileceğini belirtiyor. Ancak bu geçiş sürecinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki elektrik talebinin artması nedeniyle kömür kullanımında ciddi bir azalma beklenmiyor.
Keisuke Sadamori, IEA’nın enerji piyasaları ve güvenlik direktörü, “Temiz enerji teknolojilerinin hızlı yaygınlaşması, kömür talebini sabitleyecek. Ancak hava koşulları, özellikle Çin’de, kömür tüketiminde dalgalanmalara yol açabilir,” dedi.
Kömür kullanımının geleceği
IEA raporuna göre, yenilenebilir enerjideki büyüme ve elektrik talebinin artışı kömür talebini sınırlayacak olsa da, fosil yakıt talebinin ciddi şekilde düşüşe geçmesi ancak on yılın sonunda gerçekleşebilir.
Bu, temiz enerji politikalarının genişlemesi ve küresel enerji sektörünün sürdürülebilir çözümlere yönelmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.