Trump yönetiminin Beyaz Saray sözcüsü Taylor Rogers aracılığıyla doğruladığı son karar, küresel iklim diplomasisinde yeni bir gerilim dalgasına neden oldu. Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenecek olan COP30 BM İklim Görüşmeleri’ne, ABD hükümetinin üst düzey resmi temsilci göndermeyeceği açıklandı. Bu durum, ABD’nin son 30 yıldır BM iklim zirvelerine çeşitli büyüklüklerde heyetler gönderme geleneğini bozuyor ve yönetimin iklim krizine karşı “düşmanca” tutumunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu gelişme neden önemli? Başkan Trump’ın iklim krizini bir “aldatmaca” ve “hile” olarak nitelendirmesi ve ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini açıkça beyan etmesi, bu kararın ardındaki ideolojik duruşu yansıtıyor. Beyaz Saray sözcüsü, ABD’nin “ayaklarımızın altındaki sıvı altını kullanarak şebeke istikrarımızı güçlendirmeye” odaklanan “sağduyulu enerji gündemini” uygulayacağını belirtirken, önceki Joe Biden döneminin politikalarını “Yeşil Yeni Dolandırıcılığı” olarak hedef alıyor.
Bu dünya için ne ifade ediyor? ABD’nin en yüksek düzeyde resmi katılımının olmaması, ülkelerin emisyonları azaltmaya yönelik güncellenmiş planlarını sunmalarının beklendiği, zaten sorunlu görünen zirveyi daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak bazı uzmanlar, ABD’nin “engelleyici” bir güç olarak orada bulunmamasının, diğer ülkelerin daha güçlü bir iklim anlaşmasına varması için daha uygun bir ortam yaratabileceğini savunuyor.
Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun
En önemli haberleri anında alın
Trump yönetiminin stratejisi: Çok taraflılıktan çekilme
ABD’nin COP30’a katılmama kararı, yönetimin küresel meselelere yaklaşımındaki temel değişimi yansıtıyor.
TAVSİYE EDİLEN
İklim dış politikasında radikal değişim
- Ofis Kapatma ve Görev Kaldırma: Dışişleri Bakanlığı, bu yılın başlarında iklim sorunlarıyla ilgilenen ofisini kapattı ve Biden döneminde kurulan İklim Elçiliği görevini de kaldırdı. Bu, iklim diplomasisinin ABD dış politikasındaki önceliğinin tamamen sıfırlandığını gösteriyor.
- Tek Tarafı Yaklaşım: Beyaz Saray, çok taraflı görüşmeleri iptal ederek, Trump’ın doğrudan tek tek ülkelerle anlaşmalar yaptığı bir yaklaşımı tercih etti. Son aylarda Avrupa Birliği’nden 750 milyar dolarlık Amerikan petrol ve gazı satın alma anlaşmaları sağlanması, bu stratejinin somut örnekleridir.
Enerji gündemi: Fosil yakıtlar ve geleneksel enerji
Başkan Trump, küresel liderlere ve ülkelere yenilenebilir enerjiden uzaklaşma çağrısı yaptı. BM’de yaptığı konuşmada liderlere, “Bu yeşil dolandırıcılıktan kurtulmazsanız, ülkeniz başarısızlığa uğrayacak” dedi ve “Tekrar büyük olmak istiyorsanız güçlü sınırlara ve geleneksel enerji kaynaklarına ihtiyacınız var” mesajını verdi. Bu, yönetimin enerji politikalarının tamamen fosil yakıtlara ve ekonomik büyümeye odaklandığını gösteriyor.
COP30 ve küresel tepkiler
ABD’nin yokluğu, Belém görüşmelerinin atmosferini ve sonuçlarını derinden etkileyecek.
- Zirvenin Zorlukları: Katılım sorunları, konaklama zorlukları ve ülkelerin büyük çoğunluğunun emisyon azaltma planlarını güncellememesi gibi sorunlarla boğuşan COP30 zirvesi, ABD’nin olmamasıyla daha da karmaşık hale geliyor.
- Uzman Görüşü: Obama döneminde baş müzakereci olan Todd Stern, Trump yönetiminin Paris Anlaşması’ndan çekilme arzusunu netleştirdiği için zirveye kimseyi göndermemesinin şaşırtıcı olmadığını belirtti.
- Muhalif Heyet: ABD’deki Demokrat senatörler, valiler, belediye başkanları ve aktivistlerden oluşan bir grup, zirveye katılarak, yerel Amerikan yargı bölgelerinin iklim eylemlerini sürdürme mesajını verecek. Ancak bu grup, ABD hükümetinden elçilik desteği gibi standart nezaketleri bile alamamaktan şikayetçi.
Türkiye’nin iklim ve güvenlik ilişkisi
ABD’nin iklim diplomasisinden çekilmesi, Türkiye gibi hem iklim krizinden derinden etkilenen hem de enerji güvenliğini önceliklendiren ülkeler için karmaşık bir tablo yaratıyor.
- Fosil Yakıt Teşviki: Trump yönetiminin fosil yakıtlara verdiği destek ve diğer ülkeleri yenilenebilir enerjiden uzaklaşmaya çağırması, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefine ulaşma çabaları üzerinde dolaylı baskı oluşturabilir. Türkiye’nin hem ekonomik hem de çevresel hedeflerini dengelemesi, uluslararası baskı azaldığında daha da zorlaşabilir.
- Çok Taraflı Platformların Rolü: ABD’nin çekilmesi, Türkiye’nin liderlik rolü üstlendiği 5. İstanbul Uluslararası Su Forumu gibi diğer çok taraflı platformların önemini artırabilir. Türkiye, su ve iklim direnci gibi hayati konularda işbirliğini güçlendirerek küresel alanda yapıcı bir güç olarak konumlanabilir.
Yorum
Trump yönetiminin COP30’a üst düzey temsilci göndermeme kararı, küresel iklim mücadelesinde dramatik bir gerilemedir. Bu, ABD’nin, gezegenin ısınmasına neden olan emisyonlardan tarihsel olarak en büyük sorumlu olmasına rağmen, uluslararası sorumluluğundan çekildiğini göstermektedir. Ancak eski bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin de belirttiği gibi, ABD’nin zirveye bir “engelleyici” olarak gelmek yerine hiç gelmemesi, çoğu ülke için daha işlevsel bir sonuç doğurabilir. Kararın, küresel emisyonları düşürme ve finansmanı sağlama konusunda diğer büyük ekonomilerin (Çin, AB ve Hindistan gibi) omuzlarına daha fazla sorumluluk yüklemesi beklenmektedir.
Kaynak: The Guardian, Beyaz Saray Sözcüsü Taylor Rogers Açıklaması








