İklim krizi ve idari zafiyet: Avrupa’da ormanlar neden bu kadar kolay yanıyor?

Haber Girişi: 8 Eylül 2025 08:05

Bu yıl Avrupa’da yaşanan orman yangınları, kıtanın iklim kriziyle mücadelesinde bir dönüm noktası oldu. Avrupa Birliği’nin Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) uydu verilerine göre, 2024 yılında 1.900’den fazla yangın çıktı ve Kıbrıs Adası’nın yüzölçümünden daha büyük olan 9.860 kilometrekarelik bir alanı yok etti.

Bu felaket, sadece küresel ısınmanın bir sonucu değil; aynı zamanda idari ve sosyal yapının yangınlara karşı ne kadar savunmasız olduğunu da gözler önüne seriyor. Özellikle İspanya ve Portekiz gibi yangından en çok etkilenen ülkelerde yaşananlar, bu sorunların derinliğini gösteriyor.

Bu durum, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için gösterilen küresel çabaların, yerel yönetimlerin ve bireylerin sorumluluğu olmadan ne kadar yetersiz kalabileceğini gözler önüne seriyor. Türkiye’de de benzer iklim ve coğrafi koşullara sahip bölgeler düşünüldüğünde, Avrupa’da yaşanan bu felaketlerden alınacak dersler hayati önem taşıyor. Peki, Avrupa’nın bu denli büyük bir felaketle karşılaşmasının ardındaki ana faktörler nelerdi?

📧

Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun

En önemli haberleri anında alın

Siyasi ve idari zafiyetler yangınları büyüttü

İklim değişikliği, yangınları körükleyen aşırı sıcaklık ve kuraklık koşullarının şiddetini artırsa da, yangınların bu denli yıkıcı olmasının tek nedeni değil. İspanya’nın kuzeybatısındaki Galiçya’da, Larouco Belediye Başkanı Patricia Lamela‘nın aktardığına göre, yangın çıktığında yerel gönüllüler kendi imkânlarıyla mücadele etmek zorunda kalırken, bölgesel hükümetin kaynakları yetersiz kaldı. Yangınların eş zamanlı ve büyük boyutlarda çıkması, yetkililerin müdahale ve koordinasyon kabiliyetini tamamen aştı.

Bu idari karmaşanın en çarpıcı örneklerinden biri, A Rúa kasabasında yaşandı. Siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle bir belediye çöplüğünde çıkan yangın, kimsenin müdahale etmemesi sonucunda iki haftadan fazla sürdü. A Rúa Belediye Başkanı María González, “Bu arada kimse bir şey yapmıyordu,” diyerek yaşanan koordinasyonsuzluğa dikkat çekti. Portekiz’de ise, bürokratik engeller ve kabine toplantılarının seyrekleşmesi, hükümetin AB’den yangın söndürme yardımı talep etme ve “felaket durumu” ilan etme kararlarını geciktirdi.

Arazi yönetimi ve sosyal faktörler krizi derinleştirdi

Avrupa’daki orman yangınlarının en çetrefilli konularından biri, parçalı arazi mülkiyetinin yarattığı karmaşadır. Kuzey İspanya ve Portekiz’deki ormanlık alanların çoğu, sahipleri tarafından bakımı yapılmayan binlerce küçük parsele bölünmüş durumda. Bu durum, yangınların hızla yayılması için ideal bir zemin hazırlıyor. Eski bir Galiçya atasözü, “Yangınlar yazın değil, kışın ormanı temiz tutarak söndürülür” derken, bu kurala uyulmaması felaketi kaçınılmaz hale getirdi.

Terk edilmiş tarım arazilerinin de yangınları büyüttüğü gözlemlendi. A Rúa’da üzüm bağları, alevlerin köye ve çevresine yayılmasını engelledi. Belediye Başkanı González, “Bağlar bizi kurtardı,” diyerek, düzenli olarak işlenen arazilerin yangınlar için doğal birer “tampon bölge” görevi gördüğünü belirtti. Fransa’nın güneyindeki Aude bölgesinde de benzer bir durum yaşandı; üzüm bağlarının bulunduğu bölgelerde yangınlar çoğunlukla kontrol altına alınırken, terk edilmiş ve çalılarla kaplı arazilerde hızla yayıldı.

Türkiye’deki durum ve geleceğe yönelik dersler

Türkiye, Avrupa’nın Akdeniz havzasında yer alan ve iklim değişikliğinin etkilerini yoğun bir şekilde hisseden bir ülke olarak, bu felaketten önemli dersler çıkarabilir. Ülkemizde de yaz aylarında orman yangınları sıkça yaşanıyor. Avrupa’da yaşanan koordinasyon eksikliği, bürokratik gecikmeler ve arazi yönetimi sorunları, Türkiye için de potansiyel riskler taşıyor. Ülkemizdeki ormanlık alanların korunması, sadece yangın söndürme kapasitesinin artırılmasıyla değil, aynı zamanda orman ve tarım arazilerinin entegre bir şekilde yönetilmesi, yangınlara karşı proaktif önlemler alınması ve kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesiyle mümkün olabilir.

Yunanistan, bu konuda iyi bir örnek teşkil ediyor. AB’den sağlanan fonlarla amfibi uçaklar, dronlar ve yangın söndürme araçları satın alarak önleyici tedbirlere ağırlık veren ülke, İspanya ve Portekiz’de görülen kontrolsüz yangınlardan kaçınmayı başardı. Ancak Girit Teknik Üniversitesi’nden uzman Apostolos Voulgarakis, iyi hazırlanmış ülkelerin bile yangınları kontrol altında tutmakta zorlandığını belirtiyor. Atina çevresindeki ormanlık alanların son on yılda yüzde 40’ından fazlasının yok olması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.

Yorum

Avrupa’da bu yıl yaşanan orman yangınları, iklim krizinin tek başına bir felaket olmadığını, aynı zamanda yanlış yönetim, bürokratik engeller ve sosyal ihmallerle birleşerek yıkımı katladığını gösteriyor. Yangınlarla mücadele için sadece yangın söndürme teknolojilerine yatırım yapmak yeterli değil; aynı zamanda kurumlar arası iş birliğini geliştirmek, arazi yönetim politikalarını gözden geçirmek ve toplumsal bilinci artırmak da hayati önem taşıyor. Bu felaket, tüm dünyaya, iklim değişikliğinin getirdiği tehditlere karşı topyekûn ve kararlı bir şekilde mücadele etme çağrısı yapıyor.

Kaynak: Bloomberg, European Forest Fire Information System (EFFIS), Imperial College London

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×