Birleşik Krallık, iklim protestocularına yönelik sert müdahaleleriyle dikkat çekiyor. Bristol Üniversitesi’nin 15 ülkeyi kapsayan yeni araştırmasına göre, İngiltere’de iklim protestolarına katılanların tutuklanma oranı küresel ortalamanın üç katı. Çalışma, ülkeler arasındaki politikaların farklılıklarını gözler önüne sererken, İngiltere’nin yanı sıra Avustralya ve Norveç gibi ülkelerin de aktivistlere yönelik benzer tutumları dikkat çekiyor.
Birleşik Krallık’ta iklim protestolarının %17,2’si tutuklamayla sonuçlanıyor. Bu oran, uluslararası ortalama olan %6,3’ün çok üzerinde. Avustralya ise %20,1 ile en yüksek tutuklama oranına sahip ülke olarak öne çıkıyor. Norveç %14,5, ABD %10, Türkiye ise %8 oranıyla bu konuda İngiltere’yi takip ediyor.
Protestolara karşı genişleyen polis yetkileri
Birleşik Krallık’taki yüksek tutuklama oranları, son yıllarda yapılan yasal reformlarla ilişkilendiriliyor. Kamu Düzeni Yasası 2023 ve Polis, Suç, Cezalandırma ve Mahkemeler Yasası 2022, polisin protestoları kontrol altına almak için geniş yetkilere sahip olmasını sağladı. Bu düzenlemeler kapsamında, “kilitleme” olarak bilinen ve eylemcilerin kendilerini nesnelere veya diğer kişilere bağlaması gibi taktikler suç sayılarak 12 aya kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılabilir hale geldi.
Protestolara karşı alınan diğer önlemler arasında, durdurma ve arama yetkilerinin artırılması ve “ciddi bozulmalara” neden olan kişilerin tutuklanması için yeni cezalar yer alıyor. Bu düzenlemeler, barışçıl eylemler için bile daha sıkı bir denetim ve cezai yaptırım anlamına geliyor.
İklim protestolarında yükselen trend ve riskler
Bristol Üniversitesi’nin raporu, iklim protestolarının son yıllarda küresel çapta arttığını ve 2010’ların sonlarına doğru önemli bir ivme kazandığını belirtiyor. İngiltere, Avustralya ve Norveç, hem en yüksek protesto oranlarına hem de tutuklama oranlarına sahip ülkeler arasında yer alıyor. İngiltere’de tüm protestoların yaklaşık %17’si iklim değişikliği ve çevre sorunlarıyla ilgiliyken, Norveç’te bu oran %15, Avustralya’da ise %13 olarak kaydedildi.
Almanya ve Fransa gibi ülkeler ise benzer sayıda protestoya rağmen daha düşük tutuklama oranlarıyla dikkat çekiyor. Almanya’da tutuklama oranı yalnızca %4,1, Fransa’da ise %3,2 olarak belirlendi. Ancak düşük tutuklama oranlarına sahip ülkelerde polis şiddeti riskinin daha yüksek olduğu tespit edildi. Örneğin, tutuklama oranı %2 olan Peru, aynı zamanda %6,5 ile en yüksek polis şiddeti oranına sahip ülkelerden biri.
Aktivistlerden hükümetlere eleştiri
İklim aktivistleri, hükümetlerin protestolara yönelik artan baskısını eleştiriyor. Extinction Rebellion (XR) gibi gruplar, protesto hakkına yönelik kısıtlamaların demokrasiyi tehdit ettiğini savunuyor. XR sözcüsü, “İnsanların barışçıl eylemler yapma hakkını sınırlayan yasalar, otoriter bir yönelimi yansıtıyor” dedi. Ayrıca, hükümetlerin iklim sorunlarına çözüm üretmek yerine eylemcileri cezalandırmaya odaklanmasının, sorunun kökenini görmezden gelmek anlamına geldiğini belirtti.
İngiltere’de 2019’dan bu yana 7.000’den fazla iklim protestocusunun tutuklandığı kaydedildi. Londra Metropolitan Polisi’nin verilerine göre, bu tutuklamaların büyük bir kısmı Extinction Rebellion ve Just Stop Oil gibi çevre gruplarının eylemleriyle bağlantılı. XR, yalnızca 2019’daki iki büyük protestoda yaklaşık 3.000 kişinin tutuklandığını belirtti.
İklim mücadelesinde artan baskıya karşı dayanışma çağrısı
Küresel düzeyde artan yasal baskılar ve tutuklamalar, iklim aktivistleri için önemli bir endişe kaynağı. Ancak bu durum, eylemcilerin mücadelelerini durdurma niyetinde olmadığını gösteriyor. Extinction Rebellion’dan yapılan açıklamada, “İklim krizinin sonuçları, ödediğimiz her türlü bedelden daha ağır. Eylemlerimiz devam edecek” ifadelerine yer verildi.
Protesto hakkını korumaya yönelik çağrılar artarken, araştırmacılar ve aktivistler, hükümetlerin bu tür faaliyetleri kriminalize etmek yerine iklim değişikliğine karşı somut adımlar atması gerektiği konusunda uyarıyor.