Ege Denizi’nin turizm cenneti Santorini, 2025 yılının başlarında tarihinin en hareketli ve korkutucu günlerinden birini yaşadı. Yerin altından gelen ve aylarca süren on binlerce sarsıntı, sadece ada halkını değil, tüm Akdeniz havzasını “Büyük bir patlama mı geliyor?” korkusuyla yüzleşmek zorunda bıraktı. Ancak bilim insanlarının yeni açıkladığı veriler, bu kaotik sürecin ardında yatan jeolojik mekanizmayı daha önce hiç görülmemiş bir netlikle ortaya koyuyor.

Peki, dünyanın en popüler tatil destinasyonlarından birinin altında sessizce akan devasa magma nehirleri, modern teknoloji sayesinde nasıl haritalandı? Bu keşif, volkanik patlamaların tahmin edilmesinde bir devrim yaratabilir mi? Ve en önemlisi, Ege Denizi’ni Yunanistan ile paylaşan ve aktif fay hatları üzerinde yaşayan Türkiye için bu “yeraltı röntgeni” teknolojisi ne anlama geliyor?
Santorini’de panik ve belirsizlik dolu aylar
Olaylar, 2025 yılının Ocak ayında, Ege’nin güneyindeki volkanik yay üzerinde yer alan Santorini, Amorgos ve Anafi adalarının altında sismik ibrelerin aniden çıldırmasıyla başladı. Bölge, daha önce alışık olmadığı bir “deprem fırtınası”na tutuldu. Kısa bir süre içinde, birçoğu 5.0 büyüklüğünü aşan ve yüzeyde şiddetle hissedilen 25.000’den fazla deprem kaydedildi.
Bölge halkı ve turistler arasında büyük bir panik yaşandı. Akıllara hemen iki korkutucu senaryo geldi: Ya Santorini’nin hemen kuzeydoğusunda yer alan ve aktif bir su altı yanardağı olan Kolumbo patlamak üzereydi ya da bölge, 1956 yılında Amorgos’u vuran ve 7.7 büyüklüğündeki yıkıcı deprem benzeri bir felaketin eşiğindeydi. Turistlerin adayı terk etmesi ve yerel halkın tedirgin bekleyişi, bilim insanlarını bu gizemi çözmek için harekete geçirdi.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Yenilenebilir EnerjiTrendyol depo ve ofislerinde yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımına geçiyor

Fizik ve yapay zekanın güç birliği
Londra Üniversitesi Akademisi’nden (UCL) araştırmacıların liderliğindeki uluslararası bir ekip, bu sismik karmaşayı çözmek için geleneksel yöntemlerin ötesine geçti. Araştırmacılar, yer kabuğundaki her bir titreşimi sanal bir sensör olarak kabul etti. Toplanan devasa veri yığını, gelişmiş yapay zeka algoritmaları ve temel fizik kuralları harmanlanarak analiz edildi.
Bu yöntem, bilim insanlarına Santorini çevresindeki yer kabuğunun yüksek çözünürlüklü, 3 boyutlu bir haritasını çıkarma imkanı verdi. Sadece depremlerin yerini değil, yer kabuğundaki stres dağılımını ve kırılmaları da modelleyen ekip, aylarca süren bu sismik aktivitenin suçlusunu tespit etti: Yeraltında yatay olarak ilerleyen devasa bir magma kütlesi.

Yeraltında akan ateşten nehir
Science dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, sarsıntıların nedeni ne bir yanardağ patlaması ne de klasik bir fay kırılmasıydı. Olayın asıl sebebi, Santorini ve Kolumbo yanardağının derinliklerinden gelen magmanın kendine yeni bir yol bulmasıydı. Bilim insanları, magmanın Santorini ve Anydros adaları arasındaki deniz tabanının yaklaşık 10 kilometre altında, 30 kilometre uzunluğunda bir kanal boyunca yatay olarak hareket ettiğini belirledi.
Bu hareketin boyutu ise ürkütücü. Araştırmacılar, yer kabuğunu yararak ilerleyen bu erimiş kaya hacminin yaklaşık 200.000 olimpik yüzme havuzunu dolduracak büyüklükte olduğunu hesapladı. Jeolojide “dayk” veya “magma sokulumu” olarak bilinen bu olayda, magma mevcut kaya katmanlarını zorlayarak parçaladı ve bu parçalanmalar yüzeyde binlerce deprem olarak hissedildi.
Çalışmanın başyazarı Jeofizikçi Anthony Lomax, durumu şöyle özetliyor: “Titreşimler sanki Dünya’nın derinliklerinde aletlerimiz varmış ve bize bir şeyler söylüyorlarmış gibi hissettiriyor. 3 boyutlu modelde bu depremlerin oluşturduğu deseni analiz ettiğimizde, magmanın yatay hareketiyle birebir örtüştüğünü gördük.”

Tehlike geçti mi?
Elde edilen veriler, şimdilik en kötü senaryonun geride kaldığını gösteriyor. UCL’den Dr. Stephen Hicks, magmanın yüzeye ulaşamadan, yerin yaklaşık 8 kilometre derinliğinde sıkışıp kaldığını ve soğumaya başladığını açıkladı. “Magmanın saatler içinde yüzeye çıkıp patlayabileceğini biliyoruz, ancak aktivite azaldığı için eriyiğin derinlerde katılaştığından neredeyse eminiz” diyen Hicks, yine de temkinli olunması gerektiğini vurguluyor.
Volkanik sistemler, doğaları gereği öngörülemezdir. Tıpkı İzlanda’nın güneybatısında son yıllarda yaşanan ve tekrar eden volkanik aktiviteler gibi, Santorini’deki bu “durulma” dönemi de geçici olabilir. Ancak şu an için, magma yüzeye ulaşacak basıncı kaybetmiş görünüyor.
Türkiye ve Ege Bölgesi için anlamı
Bu bilimsel keşif, Ege Denizi’nin diğer yakasında bulunan Türkiye için de hayati önem taşıyor. Türkiye, özellikle Batı Anadolu ve Ege kıyıları itibarıyla, Yunanistan ile aynı karmaşık tektonik ve volkanik sistemi (Helen Yayı) paylaşıyor.
- Volkanik Takip: Türkiye’nin güneybatı kıyılarına yakın olan Nisyros (İncirli) gibi aktif volkanik adalar ve Datça-Bodrum açıklarındaki deniz altı volkanik yapıları, benzer riskleri barındırıyor. Santorini’de kullanılan bu yapay zeka destekli izleme yöntemi, Türk bilim insanları ve AFAD için Ege’deki potansiyel volkanik ve sismik hareketleri önceden tespit etmede bir model oluşturabilir.
- Tsunami Riski: 1650 yılında Kolumbo yanardağının patlamasıyla Ege’de ciddi bir tsunami yaşanmıştı. Santorini bölgesindeki bu tür büyük magma hareketleri, deniz tabanını deforme ederek Türkiye kıyılarına (Muğla, İzmir, Aydın) ulaşabilecek tsunami dalgaları yaratma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle bölgedeki “deprem sürüleri”nin kaynağının (tektonik mi yoksa volkanik mi olduğunun) hızla anlaşılması, erken uyarı sistemleri için kritiktir.
- Teknoloji Transferi: Deprem tahmininde yapay zekanın kullanılması, Türkiye gibi deprem ülkesi olan bir coğrafya için oyun değiştirici olabilir. Kandilli Rasathanesi ve üniversitelerin bu tür “sanal sensör” teknolojilerini yerli yazılımlara entegre etmesi, Marmara veya Doğu Anadolu fay hatlarındaki anomalilerin daha iyi yorumlanmasını sağlayabilir.
Yerin nabzını dinleyen teknoloji
Santorini’de yaşananlar, doğanın gücü karşısında insanoğlunun ne kadar kırılgan olduğunu, ancak bilimin bu kırılganlığı yönetmek için nasıl güçlü bir kalkan sunduğunu gösteriyor. 200.000 olimpik havuz dolusu erimiş kayanın ayaklarımızın altında sessizce (ya da bu olayda olduğu gibi gürültülü bir şekilde) yer değiştirmesi, gezegenimizin ne kadar dinamik ve canlı olduğunun bir kanıtı.
Bu araştırmanın en heyecan verici yanı ise “tahmin edilemez” denilen volkanik süreçlerin, yapay zeka ve fizik kurallarının evliliği sayesinde “okunabilir” hale gelmesidir. Dr. Hicks’in belirttiği gibi, bu yöntem bir “tahmin aracı” olarak kullanılabilir. Artık bir deprem kümesi görüldüğünde, bunun sadece bir istatistik değil, yeraltındaki akışkanların hareketine dair bir “veri” olduğu biliniyor. Bu vizyon değişikliği, gelecekte Ege’de veya dünyanın başka bir “ateş çemberi”nde yaşanacak felaketlerde, insanlara kaçmaları için gereken o hayati zamanı kazandırabilir.
Kaynak: BBC

