Asya’da yaşanan ölümcül seller yüksek deniz suyu sıcaklıkları nedeniyle “daha da şiddetlendi”!

Yayın: 11 Aralık 2025 08:09
Güncelleme: 11 Aralık 2025 08:09

Kasım ayı sonlarında Sri Lanka, Endonezya, Malezya ve Tayland’ı yerle bir eden yıkıcı tropikal fırtınaların, yüksek deniz suyu sıcaklıkları nedeniyle “şiddetli bir şekilde güçlendiği” bilimsel bir çalışmayla ortaya kondu.

Dünya Hava Durumu Atıf Grubu’ndan (World Weather Attribution – WWA) araştırma ekibi tarafından Perşembe günü yayımlanan rapor, bu ölümcül olayların iklim değişikliği ve yerel hızlı ormansızlaşma nedeniyle daha da kötüleştiğini belirtti. Senyar ve Ditwah Tropikal Siklonları’nın neden olduğu seller ve toprak kaymaları sonucu yaklaşık 1800 kişi hayatını kaybetti ve bölgede on milyarlarca dolarlık ekonomik hasar meydana geldi.

Bu çalışma, küresel ısınmanın tekil hava olaylarının yıkıcılığını nasıl artırdığını gösteren çarpıcı bir kanıt sundu. Bu gelişme neden önemliydi? Bilimsel olarak fırtınaların şiddetlenmesi ile iklim değişikliği arasındaki bağlantının kurulması, hükümetlerin ve uluslararası yardım kuruluşlarının afet risk azaltma ve iklim adaptasyonu politikalarını acilen revize etmesi gerektiğini gösterdi. Peki bu dünya için ne ifade ediyordu? Tropikal siklonların görülme sıklığı değişmese bile, yükselen deniz suyu sıcaklıklarının olayların şiddetini ve dolayısıyla yol açtığı yıkımı katlayarak artırdığı gerçeği, tüm kıyı bölgeleri için gelecekteki riskin büyüklüğünü ortaya koydu. Türkiye için ne anlama geliyordu? Türkiye’de de giderek aşırılaşan yağış olayları, sel ve su baskını risklerini artırırken, Asya’daki bu felaket, denize kıyısı olan ve ormansızlaşmanın yaşandığı Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri için iklim değişikliğinin potansiyel tehlikelerine dair ciddi bir uyarı niteliği taşıdı.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

Yüksek deniz suyu sıcaklıkları fırtınaları besledi

Araştırmacılar, Malakka Boğazı’nda oluşan Senyar Tropikal Siklonu ve Sri Lanka’yı vuran Ditwah Tropikal Siklonu’nu mercek altına aldı. Senyar, Güneydoğu Asya’nın büyük bir bölümünü harap ederek yaklaşık 1200 kişinin ölümüne neden oldu; bu can kayıplarının 969’u Endonezya’nın Sumatra adasında gerçekleşti. Bu felaketlerin onarılması için en az 3 milyar dolarlık yardım fonuna ihtiyaç duyuluyordu. Sri Lanka’da ise Ditwah’ın neden olduğu seller ve toprak kaymaları 600’den fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açarken, ekonomik kayıpların yaklaşık 7 milyar dolar olduğu tahmin ediliyordu.

WWA araştırma ekibi, fırtınaların en yoğun olduğu beş günlük yağış süresince Kuzey Hint Okyanusu’ndaki deniz yüzeyi sıcaklıklarını inceledi. Bulgular, deniz yüzeyi sıcaklıklarının 1991-2020 ortalamasına göre 0,2 derece Celsius daha yüksek olduğunu gösterdi. Bu ek ısı, siklonları besleyen temel mekanizmaydı. Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü’nde iklim araştırmacısı ve çalışmanın baş yazarı Sarah Kew, “Normal olmayan şey, bu fırtınaların artan şiddeti ve milyonlarca insanı etkileyip yüzlerce can kaybına yol açmasıdır,” dedi.

Sanayi öncesi dönemden gelen ekstra ısı

Bilim insanları, deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki bu artışın doğrudan insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı olduğunu tahmin etti. Tahminlerine göre, sanayi öncesi dönemden bu yana küresel ortalama sıcaklıklarda yaşanan 1,3°C’lik artış olmasaydı, bölgedeki deniz yüzeyi Kasım ayı sonlarında yaklaşık bir derece daha soğuk olacaktı. Bu ek sıcaklık, fırtınaları ek enerjiyle doldurarak yağış potansiyellerini önemli ölçüde artırdı.

Tropikal fırtınaların muson mevsiminde yaygın olduğu bilinmekle birlikte, bilim insanları iklim değişikliğinin bu fırtınaların daha sık görülmesine neden olduğuna dair kesin bir kanıt olmadığını belirtiyor. Ancak yükselen deniz suyu sıcaklıklarının, tek tek olayların daha yıkıcı olmasına yol açtığı konusunda fikir birliği bulunuyordu.

Yağış artışındaki korkutucu oranlar

Araştırmacılar, iklim değişikliğinin fırtınalara yaptığı kesin katkıyı belirleyememiş olsalar da, küresel sıcaklıklardaki artışla bağlantılı olarak aşırı yağışlardaki artışın bölge bazında şu oranlarda gerçekleşebileceğini öngördüler:

  • Malakka Boğazı: Aşırı yağışlardaki artışın %9 ila %50 arasında olduğu tahmin edildi.
  • Sri Lanka: Aşırı yağışlardaki artışın %28 ila %160 gibi çok daha yüksek bir oranda gerçekleşmiş olabileceği belirtildi.

Bu geniş aralık, iklim değişikliğinin yağış rejimleri üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olabileceğini ve özellikle Sri Lanka’da yaşanan felaketin boyutunun büyük ölçüde insan eliyle artırılmış olabileceğini gösterdi.

Ormansızlaşma ve yeni risk bölgeleri

Çalışma, ormansızlaşmanın fırtınaların yıkıcı etkilerini daha da kötüleştirdiğini vurguladı. Ormanlar, doğal sünger görevi görerek aşırı yağışları emme ve toprak kaymalarını önleme konusunda hayati bir rol oynuyordu. Hızlı ormansızlaşma, sellerin ve toprak kaymalarının şiddetini artırarak can kaybı sayısının yükselmesine katkıda bulundu.

Bilim insanları ayrıca, fırtınaların yeni bölgelerde oluşması ve farklı yörüngeler izlemesi nedeniyle daha fazla bölgenin aşırı hava koşullarından etkilenme riski altında olabileceği konusunda uyarıda bulundu. Senyar’ın Malakka Boğazı’nda oluşması özellikle sıra dışı kabul edildi; bazı bilim insanları bunun, batıdan Malezya’ya karaya ulaşan sadece ikinci fırtına olduğunu kaydetti. Bu durum, gelecekte daha önce fırtına riski düşük olarak görülen kıyı bölgelerinin de hazırlıksız yakalanabileceği anlamına geldi.

Doğu Karadeniz ve Malakka benzerliği: Aşırı yağışlar ve erozyon tehdidi

Asya’da yaşanan bu felaket, Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz gibi kıyı bölgeleri için önemli dersler içeriyordu. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi, dik topoğrafyası, yüksek nem oranı ve yer yer yaşanan yoğun ormansızlaşma nedeniyle benzer riskler taşıyordu. Malakka Boğazı’nda olduğu gibi, Karadeniz’de de deniz suyu sıcaklıklarının artması ve iklim değişikliğiyle aşırılaşan yağışlar, heyelan ve sel riskini yükseltiyordu.

Türkiye’de son yıllarda Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan ve can kayıplarına yol açan sel felaketleri, ormanların doğal drenaj sistemini kaybetmesi ve yanlış yapılaşmanın dere yataklarına girmesiyle birlikte katlanarak artmıştı. Bu bağlamda, Asya’daki bu çalışma, Türkiye’deki yetkililere, kıyı ve dağlık bölgelerde hızlı ormansızlaşmayı durdurma ve iklim değişikliği kaynaklı aşırı yağışlar için dirençli altyapılar oluşturma konusunda acil eylem çağrısı yaptı. Uzmanlar, Karadeniz’deki sellerin de iklim değişikliğiyle bağlantılı aşırı yağış artışlarından etkilendiği, bu nedenle riskin ciddiye alınması gerektiği noktasını vurguluyor.

Küresel iklim eyleminin yeni yüzü: Şiddetin artması

Asya’daki ölümcül fırtınalar hakkındaki bu bilimsel çalışma, iklim değişikliği tartışmasını “olayların sıklığı” ekseninden “olayların şiddeti” eksenine kaydırdı. Rapor, tropikal fırtınaların daha sık görülmediğini, ancak her birinin iklim değişikliğinin neden olduğu ekstra ısı ve nem enerjisiyle beslenerek daha ölümcül hale geldiğini kanıtladı. 1800’den fazla can kaybı ve milyarlarca dolarlık ekonomik kayıp, fırtınaların artan şiddetinin toplumsal ve ekonomik maliyetini net bir şekilde ortaya koydu.

Bu durum, iklim adaptasyonu ve afet yönetimi stratejilerini yeniden düşünmeyi zorunlu kıldı. Artık mesele sadece fırtınalara hazırlanmak değil, aynı zamanda sanayi öncesi seviyelere göre 1,3°C’lik sıcaklık artışının tek bir olayda bile nasıl yıkıcı bir fark yarattığını anlamaktı. Ormansızlaşmanın ve yanlış yapılaşmanın bu şiddeti nasıl katladığı gerçeği, iklim eylemlerinin sadece küresel emisyon azaltımını değil, aynı zamanda yerel arazi yönetimi ve çevresel korumayı da içermesi gerektiğini vurguladı.

Kaynak: Reuters, Dünya Hava Durumu Atıf Grubu (World Weather Attribution – WWA) Raporu.

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×