Avustralya’nın kuzeyindeki ücra bir adada yeni kurbağa ve geko türleri keşfedildi

Yayın: 17 Ekim 2025 08:47
Güncelleme: 17 Ekim 2025 08:47

Dünyamızın en ücra köşeleri bile hala keşfedilmemiş yaşam formlarına ev sahipliği yapıyor. Bu kez adres, Avustralya’nın en kuzeyindeki Torres Boğazı’nda, Yeni Gine’ye sadece bir taş atımı mesafede bulunan izole ve kayalık Dauan Adası. James Cook Üniversitesi’nden bir ekibin gerçekleştirdiği araştırma, 3 kilometrekarelik bu küçük kara parçasında daha önce bilim dünyasına tanıtılmamış iki yeni kurbağa ve uzun bacaklı, çizgili bir geko türü ortaya çıkardı. Bu keşif, adanın ekolojik benzersizliğini ve biyoçeşitlilik açısından taşıdığı paha biçilmez değeri kanıtlıyor.

Bu dünya için ne ifade ediyor? Dauan Adası gibi coğrafi olarak izole olmuş bölgeler, genellikle kendi içlerinde evrimleşen ve dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan endemik türler için birer sığınak görevi görür. Bu üç yeni türün keşfi, gezegenimizin biyolojik zenginliğinin ne kadar az anlaşıldığını gösteriyor ve iklim değişikliği ile habitat kaybı tehdidi altındaki bu “saklı cennetlerin” korunmasının aciliyetini bir kez daha gündeme getiriyor. Özellikle kurbağaların en yakın akrabalarının orta Yeni Gine’de bulunması, jeolojik geçmişteki kıtasal bağlantılar ve evrimsel süreçler hakkında da yeni ipuçları sunuyor.

Kayalık dağların gizemli sesi: Dauan Adası’nda üç endemik türün inanılmaz hikayesi

James Cook Üniversitesi’nden Doçent ve karasal ekolojist Conrad Hoskin liderliğindeki ekip, Dauan Adası’na yaptıkları araştırma gezisinde beklediklerinin ötesinde bir sürprizle karşılaştı. Ada, “denizden dışarı doğru uzanan büyük bir üçgen” görünümünde ve otomobil büyüklüğünde dev granit kayalarla kaplı.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

Uzun zamandır adada bilinmeyen sürüngenlerin yaşadığından şüphelenen araştırmacı Alexander Davies’in yönlendirmesiyle kayalık alanlara giren ekip, ilk olarak yeni geko türünü buldu. Nactus simakal adı verilen bu kertenkele, kendine has bantlı desenleri ve uzun, çevik bacaklarıyla dikkat çekiyor. Ancak asıl heyecan verici an, ikinci gece yağmur yağmaya başladığında yaşandı.

Tırnak kadar gürültücü kurbağa ve kayaların arasındaki yaşam

Doçent Hoskin, yağmurun sesine karışan “iki tane gerçekten belirgin kurbağa sesi” duyduklarını anlatıyor. Bu sesler, bilim için tamamen yeni olan iki ayrı kurbağa türüne aitti:

  1. Choerophyrne koeypad: “Kayalık dağ” anlamına gelen bu küçük kurbağa, Hoskin’in deyimiyle “tırnak kadar” büyüklüğünde olmasına rağmen çok gürültülü ve tiz, “metalik bir tıkırtı sesi” çıkarıyor. Ayak parmaklarındaki büyük pedler sayesinde yüksek kayalık yüzeylere kolayca tırmanabiliyor.
  2. Callulops gobakula: “Kayalar” anlamına gelen ismini taşıyan bu daha büyük kurbağa ise yeşil ağaç kurbağasına benzer bir vıraklama sesine sahip. Yaşam alanı, adadaki dev kayaların arasındaki derin çatlaklar.

Her iki kurbağa türü de mikrohylid ailesine ait ve üreme şekilleri oldukça sıra dışı. Karada üreyen bu türlerin, yumurtadan çıktıktan sonra sucul (suda yaşayan) bir iribaş evresini atlayarak doğrudan küçük kurbağa olarak geliştiği düşünülüyor. Yeni Gine ve Avustralya’daki akraba mikrohylid türlerinin de benzer bir gelişim gösterdiği biliniyor.

Evrimsel bir sığınak olarak Dauan Adası

Bu türlerin keşfi, Dauan Adası’nın coğrafi izolasyonunun kritik rolünü ortaya koyuyor. Hoskin, yeni kurbağaların en yakın akrabalarının coğrafi olarak uzaktaki Yeni Gine’nin orta kesimlerinde bulunduğunu belirtiyor. Bu, adanın bir zamanlar daha geniş bir kara parçasıyla bağlantılı olabileceğine dair teorileri destekliyor.

Uzmanlar şu noktaya dikkat çekiyor: Bu türlerin Dauan’da hayatta kalabilmesinin ana nedeni, adanın benzersiz kayalık yapısıdır. Yeni Gine’nin güney ovaları nispeten daha kurak ve sıcakken, Dauan’daki “derin kayalık alanlar” bu amfibileri sıcaklıktan koruyan mikro-habitatlar yaratmıştır. Hoskin, bu üç türün de kesinlikle Dauan Adası’na özgü (endemik) olduğunu ve yakın adalarda veya Yeni Gine ovalarında başka bir kayalık yaşam alanı bulunmadığı için sadece burada var olabileceğini ifade ediyor.

Jeolojik İstatistikler: Torres Boğazı’ndaki adalar, son buzul çağında deniz seviyelerinin düşmesiyle Avustralya ve Yeni Gine arasındaki bir kara köprüsünün kalıntılarıdır. Bu durum, Dauan Adası’nın, izole kalarak eski bir biyoçeşitliliği koruyan bir “doğal laboratuvar” işlevi gördüğünü gösteriyor. Yeni türlerin bilimsel olarak tanımlanması, Zootaxa dergisinde yayımlanan iki makaleyle resmiyet kazandı.

Endemik türlerin korunması ve küresel sorumluluk

Avustralya’nın ücra bir adasındaki bu keşifler, Türkiye’nin biyoçeşitlilik zenginliği için de önemli bir ders içeriyor. Türkiye, özellikle Anadolu coğrafyasının kendine özgü iklim ve jeolojik yapısı sayesinde çok sayıda endemik bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapar. Tıpkı Dauan’daki küçük kurbağalar gibi, Türkiye’deki birçok endemik tür de dar habitatlarda izole olmuş durumdadır ve iklim değişikliği, madencilik veya kontrolsüz yapılaşma gibi tehditler karşısında son derece kırılgandır. Dauan Adası sakinlerinin keşifleri “adamızın ne kadar özel olduğunu gösteriyor” şeklinde kutlaması, yerel halkın kendi doğal mirasına sahip çıkmasının önemini vurgulamaktadır. Türkiye ve bölge ülkeleri de kendi endemik türlerini küresel bilimsel çalışmalara dahil ederek ve koruma altına alarak, bu küresel biyolojik mirasa katkıda bulunma sorumluluğuna sahiptir.

Yorum

Dauan Adası’ndan gelen bu haber, biyoçeşitlilik bilimleri açısından taze bir nefes niteliğinde. Özellikle küresel amfibi popülasyonlarının düşüşte olduğu bir dönemde, tamamen yeni iki kurbağa türünün keşfi büyük bir sevinç kaynağıdır. Bu keşifler, bize “kayıp dünyaların” sadece uzak Amazon ormanlarında değil, nispeten yakınımızdaki küçük, gözden kaçan adalarda da var olabileceğini hatırlatıyor. Dauan Adası topluluğunun keşiflere verdiği coşkulu tepki (meclis üyesi Elisala’nın “bilim hakkında daha fazla şey öğrenmek ve adanın turizm potansiyeline katkıda bulunmak açısından heyecan verici” sözleri), koruma çabalarında yerel halkın katılımının ve sahiplenmesinin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Bu türlerin benzersiz bir kayalık yaşam alanına bağımlı olması, onları olası habitat tahribatına karşı son derece savunmasız kılıyor. Bilim, bu türleri tanımlama görevini tamamladı; şimdi sıra, insanlık olarak bu minik canlıların evini koruma sorumluluğunu yerine getirmekte. Dauan, biyoçeşitliliğin küçücük bir alan üzerinde bile ne denli muazzam olabileceğinin canlı bir kanıtıdır.

Kaynak: The Guardian, Zootaxa

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×