BM raporu açıkladı! Fosil yakıt ve gıda üretimi saatte 5 milyar dolarlık çevresel yıkıma neden oldu

Yayın: 9 Aralık 2025 13:17
Güncelleme: 9 Aralık 2025 13:17
Fotoğraf Kaynağı: Hannah Shedrow

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki uzmanlar tarafından hazırlanan ve küresel çevre krizinin boyutlarını ortaya koyan çarpıcı bir rapor yayımlandı. BM Çevre Programı (UNEP) için 200 araştırmacı tarafından hazırlanan Küresel Çevre Görünümü (GEO) raporuna göre, dünyanın sürdürülemez gıda ve fosil yakıt üretim yöntemleri, gezegene saatte yaklaşık 5 milyar dolarlık (3.8 milyar sterlin) devasa bir çevresel hasar maliyeti yükledi. Uzmanlar, bu yıkımın sona erdirilmesinin, “toplumsal çöküş kaçınılmaz hale gelmeden önce” gerçekleştirilmesi gereken küresel yönetim, ekonomi ve finans sistemlerinin köklü dönüşümünün en önemli parçası olduğunu vurguladı.

Raporda sunulan bu rakamlar, iklim krizi, doğa tahribatı ve kirliliğin artık sadece çevresel krizler olarak görülemeyeceği, aksine ekonominin, gıda güvenliğinin, su kaynaklarının, insan sağlığının ve hatta ulusal güvenliğin temelini dinamitleyen sistemik sorunlar haline geldiği gerçeğini ortaya koydu. Bu gelişme neden önemliydi? Saatlik 5 milyar dolarlık zarar, bu dışsallıkların (çevresel maliyetlerin) nihayetinde hükümetlere, toplumlara ve gelecek nesillere yüklenen bir borç olduğunu kanıtladı. Peki bu dünya için ne ifade etti? Bu, gezegenin artan nüfusunun ve enerji ihtiyacının karşılanma biçiminin, kısa vadeli kazançlar uğruna uzun vadeli yaşanabilirlik maliyetini katlanarak artırdığını gösterdi. Türkiye için ne anlama geldi? Türkiye gibi büyük ve gelişmekte olan ekonomilerde, enerji ve tarım politikalarının sürdürülebilirlik ilkeleriyle acilen uyumlu hale getirilmesi gerektiği, aksi takdirde bu çevresel maliyetlerin (kuraklık, sel, deniz kirliliği) ekonomik ve sosyal istikrarı tehdit edeceği mesajını verdi.

Küresel yönetimde dönüşüm çağrısı: Çöküş kaçınılmaz hale gelmeden önce

GEO raporunun eş başkanı Prof. Robert Watson, raporda yer alan çevre krizlerinin yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve güvenlik sorunlarına yol açtığını söyledi. Watson, bu krizlerin; ekonomileri, gıda ve su güvenliğini, insan sağlığını baltaladığını ve aynı zamanda dünyanın birçok yerinde çatışmalara yol açarak ulusal güvenlik sorunlarına dönüştüğünü belirtti. Uzmanlar, küresel nüfus arttıkça ve gıda ile enerjiye olan talep yükseldikçe, mevcut kirlilik yaratan ve doğal dünyayı yok eden üretim yöntemleri nedeniyle tüm çevre krizlerinin daha da kötüleştiğini kaydetti.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

GEO raporunun diğer eş başkanı, Kosta Rika’nın eski çevre bakanı Prof. Edgar Gutiérrez-Espeleta, raporun insan sistemlerini dönüştürmek için “acil bir çağrı” olduğunu ifade etti. Gutiérrez-Espeleta, “Bu, çöküş kaçınılmaz hale gelmeden önce insan sistemlerimizi dönüştürmemiz için acil bir çağrıdır,” dedi. Ayrıca, bilimsel çözümlerin iyi ve bilindiğini ancak gerekenin, tarihin gerektirdiği ölçek ve hızda hareket etme cesareti olduğunu belirtti ve harekete geçme penceresinin “hızla daraldığını” ekledi. Rapor, sürdürülebilir bir dünyanın mümkün olduğunu, ancak bunun hayata geçirilmesi için güçlü bir siyasi cesaret gerektiğini net bir şekilde vurguladı.

Jeopolitik zorluklar ve bilimin pazarlık edilemez niteliği

Raporda, çevresel eylemleri engellemek veya tersine çevirmek için çalışan, Donald Trump yönetimindeki ABD gibi bazı ülkelerin ve çıkar gruplarının varlığı nedeniyle günümüz jeopolitik durumunun zor olduğu kabul edildi. Önde gelen uluslararası iklim ve biyoçeşitlilik bilim gruplarının eski başkanı Watson, halkın, çocukları ve torunları için sürdürülebilir bir gelecek talep etmesi gerektiğini, çoğu hükümetin ise bu taleplere yanıt vermeye çalıştığını dile getirdi.

1.100 sayfalık kapsamlı GEO raporu, normalde tüm dünya ülkelerinin mutabık kaldığı ve politika yapıcılar için özet sunan bir formatta hazırlanmaktaydı. Ancak bu yıl, Suudi Arabistan, İran, Rusya, Türkiye ve Arjantin gibi ülkelerin fosil yakıtlar, plastikler ve diyetlerde azaltılmış et tüketimi gibi konulara yapılan atıflara güçlü itirazları nedeniyle bir anlaşmaya varılamamasına neden oldu. İngiltere’nin 28 ülke adına yaptığı açıklamada, “Bu sürecin bilimsel niteliğini sorgulamaya yönelik yönlendirme girişimlerine tanık olduk… Bilim pazarlığa açık değildir,” denildi. Bu durum, bilimsel gerçekler ile ulusal ekonomik çıkarlar arasındaki çatışmanın ne denli derin olduğunu gözler önüne serdi.

Eylemsizliğin maliyeti: Yüzlerce trilyon dolarlık fatura

GEO raporu, uzun vadede eylemin maliyetinin, eylemsizliğin maliyetinden kat kat daha düşük olacağının altını çizdi. Raporda yapılan tahminlere göre, yalnızca iklim eyleminin sağlayacağı faydaların 2070 yılına kadar yılda 20 trilyon dolar, 2100 yılına kadar ise 100 milyar dolar değerinde olacağı belirtildi. Watson, vizyon sahibi ülkelerin ve özel sektör şirketlerinin, bu sorunları görmezden gelmek yerine ele alarak daha fazla kâr elde edeceklerini kabul etmeleri gerektiğini söyledi.

Gutiérrez-Espeleta, raporun çevresel krizlerin artık toplumları bir arada tutan sosyal bağları tehdit eden siyasi ve güvenlik acil durumları olduğunu içerdiğini söyledi. Ona göre, günümüz hükümetleri ve ekonomik sistemleri insanlığı başarısızlığa uğratmaktaydı ve finansal reform, dönüşümün temel taşıydı. Gutiérrez-Espeleta, “Çevre politikası, ulusal güvenliğin, sosyal adaletin ve ekonomik stratejinin omurgası haline gelmelidir,” dedi.

En büyük hasar: Gıda, ulaşım ve elektrik üretimi

Raporda, çevresel hasarın en büyük kaynağının kömür, petrol ve gaz yakımından kaynaklanan yıllık 4.5 trilyon dolarlık maliyet ile endüstriyel tarımın yol açtığı kirlilik ve doğa tahribatı olduğu belirtildi. Ekonomik maliyetlerin dökümü ise şu şekildeydi:

  • Gıda Sistemi: Yıllık 2.0 trilyon dolar
  • Ulaşım: Yıllık 1.3 trilyon dolar
  • Fosil Yakıtla Çalışan Elektrik: Yıllık 1.2 trilyon dolar

Bu maliyetler, ekonomistlerin dışsallık olarak adlandırdığı ve piyasa fiyatlarına yansıtılmayan zararlardı. Watson, bu maliyetlerin enerji ve gıdanın gerçek fiyatlarına yansıtılması ve böylece tüketicilerin daha çevre dostu seçeneklere yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ancak, bu reformların en yoksul kesimleri korumak için sosyal güvenlik ağları ile desteklenmesi gerektiği vurgulandı.

Raporda, evrensel temel gelir, et vergileri ve sağlıklı, bitki bazlı gıdalara sübvansiyon gibi çarpıcı önlemler önerildi. Ayrıca, fosil yakıtlara, gıdaya ve madenciliğe yaklaşık 1.5 trilyon dolarlık çevreye zararlı sübvansiyon verildiği belirtildi. Raporda, bu sübvansiyonların acilen kaldırılması veya yeniden yeşil enerjiye ve sürdürülebilir tarıma yönlendirilmesi gerektiği de eklendi. Watson, rüzgar ve güneş enerjisinin birçok yerde daha ucuz olduğunu, ancak fosil yakıtlardaki çıkar grupları tarafından geri planda tutulduğunu belirtti.

Türkiye’de sübvansiyonlar ve iklim riski

GEO raporunun sunduğu veriler ve öneriler, Türkiye’nin ekonomi politikaları ve çevre hedefleri açısından doğrudan önem taşıdı. Raporda adı geçen ülkelerden biri olan Türkiye’nin, fosil yakıtlar konusundaki itirazları, ülkenin enerji bağımsızlığı ve yerli kömür üretimine verdiği önemle ilişkilendirildi. Ancak raporda bahsedilen 1.5 trilyon dolarlık küresel çevreye zararlı sübvansiyonlar içinde, Türkiye’deki fosil yakıt ve tarım sübvansiyonlarının da önemli bir payı olduğu tahmin edildi.

Uzmanlar, Türkiye’nin, fosil yakıt sübvansiyonlarını kademeli olarak kaldırıp bu fonları hızla gelişen yerli rüzgar ve güneş enerjisi projelerine yönlendirerek hem emisyonlarını azaltabileceğini hem de cari açığını düşürebileceğini öne sürdü. Raporun vurguladığı gibi, çevre krizleri siyasi ve güvenlik sorunlarıydı; bu bağlamda, Türkiye’nin komşu ülkelerle (Suriye, Irak) paylaştığı su havzalarındaki gerilimler, iklim değişikliğinin neden olduğu su kıtlığı ile birleşerek ulusal güvenlik risklerini artırdığı yorumları yapıldı.

Tercih edilebilir değil, kaçınılmaz bir ekonomik zorunluluk

BM’nin Küresel Çevre Görünümü raporu, dünyanın karşı karşıya olduğu iklim ve biyoçeşitlilik krizlerini artık “tercih edilebilir” değil, “kaçınılmaz bir ekonomik zorunluluk” olarak ele almak gerektiğini gösterdi. Saatte 5 milyar dolarlık çevresel hasar maliyeti, mevcut ekonomik sistemin kendi kendini imha etme yolunda ilerlediğinin en çarpıcı kanıtıydı. Bu büyük fatura, sadece çevrecilerin değil, aynı zamanda ekonomistlerin, finansçıların ve güvenlik uzmanlarının da masasında olması gereken bir konuydu.

En önemli çıkarım, çözümlerin var olduğu ancak siyasi ve ekonomik sistemlerin dönüşümü için gereken iradenin eksik olduğuydu. Rapor, fosil yakıt ve endüstriyel tarım sübvansiyonlarının kaldırılmasının, emisyonları büyük ölçüde azaltabileceğini ve daha sağlıklı, sürdürülebilir bir gıda sistemine geçişi hızlandırabileceğini ortaya koydu. Sonuç olarak, insanlığın karşı karşıya olduğu krizin üstesinden gelmek için sadece teknolojik yeniliklere değil, aynı zamanda cesur bir finansal reform ve çevreyi ulusal stratejinin merkezine koyan bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulduğu bir kez daha anlaşıldı.

Kaynak: BM Çevre Programı (GEO) Raporu – AA APİ kaynaklı haber

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×