Washington’dan gelen son haberler, küresel çevre politikalarında bir deprem etkisi yarattı. Doğayı koruma yasalarının “altın standardı” olarak bilinen ve 1973’ten bu yana sayısız canlının yok olmasını engelleyen yasal kalkan, tarihin en büyük budama operasyonlarından biriyle karşı karşıya. Trump yönetimi, “ekonomik kalkınma” gerekçesiyle, nesli tehlike altındaki türleri koruyan federal yasaların dişlerini sökmeye hazırlanıyor. Bu hamle, sadece Amerika kıtasındaki yaban hayatını değil, küresel ekosistemin hassas dengesini de tehdit ediyor.
Peki, bu radikal politika değişikliği neden şimdi gündeme geldi ve gezegenin geleceği için ne ifade ediyor? İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha sert hissedildiği bir dönemde, “gelecekteki tehditleri” yok sayan bir yasal düzenleme, doğaya karşı açılmış bir savaş anlamına mı geliyor? 1 milyon türün yok oluşun eşiğinde olduğu bilimsel bir gerçekken, dünyanın en büyük ekonomisinin koruma kalkanlarını indirmesi, küresel biyoçeşitlilik için geri dönülmez bir felaketin fitilini ateşleyebilir mi?

Nesli Tehlike Altındaki Türler Yasası’nın içi boşaltılıyor mu?
Çarşamba günü Trump yönetimi tarafından açıklanan yeni plan, 50 yıllık Nesli Tehlike Altında Olan Türler Yasası’nın (ESA) temel sütunlarını hedef alıyor. Önerilen değişikliklerin merkezinde, koruma kararlarında “bilimsel verilerin” mutlak hakimiyetine son verilip, denkleme “ekonomik maliyetlerin” dahil edilmesi yatıyor.
Yeni düzenlemeye göre federal hükümet, bir canlı için “kritik yaşam alanı” belirlerken, bu kararın bölgedeki sanayi, madencilik veya inşaat sektörüne olası ekonomik etkilerini değerlendirme yetkisine sahip olacak. Uzmanlar, bu değişikliğin pratikte şu anlama geldiğini belirtiyor: Eğer bir petrol sahasında veya kereste ormanında nesli tükenmekte olan bir canlı yaşıyorsa, ticari kazanç, o canlının yaşam hakkının önüne geçebilecek.
Tavsiye Edilen Haberler
-
Yenilenebilir EnerjiTrendyol depo ve ofislerinde yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımına geçiyor -
SürdürülebilirlikGelecek 5-10 yıldaki en büyük risk iklim değişikliği -
-

Daha da endişe verici olan, “genel kural” (blanket rule) korumasının kaldırılması. Mevcut sistemde, “tehdit altında” (threatened) olarak listelenen türler, otomatik olarak “tehlike altında” (endangered) olan türlerle aynı sıkı koruma şemsiyesinden yararlanıyordu. Yeni plan, her yeni tür için bürokratik süreçlerin baştan işlemesini ve özel düzenlemeler yapılmasını şart koşuyor. Personel kesintileriyle boğuşan kurumların bu iş yükü altında ezilmesi ve koruma kararlarının yıllarca gecikmesi bekleniyor.
İklim krizi ve gelecekteki tehditler yok sayılacak
Yönetimin teklifindeki en tartışmalı maddelerden biri, koruma stratejilerinde “öngörülebilir gelecek” kavramının daraltılması. Yeni kurallar, iklim değişikliği gibi uzun vadeli ve kümülatif etkilerin, bir türün korunma statüsü belirlenirken dikkate alınmasını zorlaştırıyor veya tamamen engelliyor.

Oysa Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) 2019 raporu, durumun aciliyetini net bir şekilde ortaya koyuyor:
- Dünya genelinde yaklaşık 1 milyon tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
- Amfibilerin %40’ı, resif oluşturan mercanların ve deniz memelilerinin üçte biri risk altında.
- Ekosistemin temeli olan böcek popülasyonları hızla çöküyor; böcek türlerinin %80’i henüz tanımlanamadan yok olma riski taşıyor.
Biyolojik Çeşitlilik Merkezi’nden Stephanie Kurose, bu planı “Amerika’nın en sevilen vahşi yaşam türlerinden bazılarının yok oluşuna dair bir taslak” olarak nitelendiriyor. Kurose’ye göre bu değişiklikler; kurtlar, hükümdar kelebekleri ve Florida deniz inekleri (manatees) için fiili bir “ölüm fermanı” niteliğinde.
Enerji lobileri ve “yeşil engel” söylemi
Trump yönetiminin bu hamlesi, tesadüfi değil; uzun süredir enerji ve tarım lobilerinin talep ettiği bir “deregülasyon” (düzenlemelerin kaldırılması) stratejisinin parçası. İçişleri Bakanı Doug Burgum ve Balık ve Yaban Hayatı Servisi Direktörü Brian Nesvik, mevcut yasanın kaynak geliştirmeyi engellediğini ve toprak sahiplerine “ağır yükler” bindirdiğini savunuyor. Yönetime göre, koruma önlemleri “Amerika’nın enerji, tarım ve altyapı öncelikleriyle el ele” yürümeli.

Ancak çevre hukukçuları, bu söylemin tehlikeli bir yanılsama olduğunu vurguluyor. Earthjustice avukatı Kristen Boyles, “Çoğu insan, doğal dünyamızın bir grup milyarder ve şirket çıkarı uğruna feda edilmesine izin vermeyecek” diyerek, halkın desteğinin ESA’nın arkasında olduğunu hatırlatıyor. İstatistikler de bunu doğruluyor: 2023 yılında yapılan bir ankette, ABD seçmenlerinin %80’inin yasanın tam finansmanını desteklediği, %73’ünün ise biyoçeşitliliği hayati gördüğü ortaya çıktı.
Habitat parçalanması ve domino etkisi
Bilim insanları, “kritik yaşam alanı” tanımının daraltılmasının, ekolojik bir domino etkisi yaratacağı konusunda uyarıyor. Bir türün şu anda yaşamadığı ancak iklim değişikliği nedeniyle göç edebileceği potansiyel alanların (örneğin daha serin kuzey bölgeleri) koruma kapsamından çıkarılması planlanıyor.
Doğada hiçbir tür izole yaşamaz. Bir böcek türünün kaybı, onunla beslenen kuşları, o kuşların tohumlarını taşıdığı ağaçları ve nihayetinde o ormana bağımlı su kaynaklarını etkiler. Habitat üzerindeki baskı, birbiriyle bağlantılı ekosistem ağını çökertebilir. Vahşi Yaşamı Koruma Derneği’nden Sierra Weaver, halkın bu tehlikenin farkında olduğunu ve yönetimin bu adımlarına karşı rekor düzeyde (357.700 yorum) itiraz geldiğini belirtiyor.
Türkiye ve bölge ekosistemine etkileri
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bu yasal değişiklikler, binlerce kilometre uzaktaki Türkiye’yi ve çevre bölgeleri ilgilendiriyor.
- Göçmen Türler: Pek çok kuş ve deniz canlısı türü kıtalararası göç yollarını kullanır. ABD’deki koruma kalkanının zayıflaması, küresel popülasyonları etkileyerek Türkiye’den geçen göçmen kuşların veya deniz canlılarının sayısında düşüşe neden olabilir.
- Emsal Teşkil Etme Riski: ABD, çevre koruma standartlarında genellikle belirleyici bir rol oynar. Dünyanın en büyük ekonomisinin çevre koruma standartlarını düşürmesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de sanayi baskısı altında benzer yasaların gevşetilmesi yönünde bir “mazeret” olarak kullanılabilir.
- İklim Mücadelesinde Zafiyet: Türkiye, Akdeniz havzasında iklim krizinden en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Küresel biyoçeşitliliğin korunması, karbon yutaklarının (ormanlar, sulak alanlar) varlığına bağlıdır. ABD’nin bu alanları korumaktan vazgeçmesi, küresel ısınmayı hızlandırarak Türkiye’deki kuraklık ve tarımsal verim kaybı riskini artıracaktır.

Kısa vadeli kâr, uzun vadeli iflas
Trump yönetiminin ESA’yı zayıflatma girişimi, modern çağın en büyük çelişkisini gözler önüne seriyor: İnsanlık, üzerinde yaşadığı ve varlığını borçlu olduğu yaşam destek ünitesini, ekonomik büyüme uğruna parçalara ayırıyor. 1973 yılında, Kel Kartal’ın (Bald Eagle) nesli tükenmek üzereyken kabul edilen bu yasa, sadece bir kuş türünü değil, bir ulusun sembolünü ve ekolojik vicdanını kurtarmıştı. Bugün gelinen noktada ise o vicdan, petrol varilleri ve maden ruhsatları arasında sıkışmış durumda.
Yasanın “ekonomik yük” olarak görülmesi, doğanın sağladığı temiz su, hava, tozlaşma ve hastalık kontrolü gibi trilyonlarca dolarlık “ekosistem hizmetlerini” görmezden gelen miyop bir bakış açısıdır. Cuma günü başlayacak olan 30 günlük itiraz süresi, sadece Amerikalı çevreciler için değil, küresel çevre hareketi için de bir sınav niteliğinde. Zira kaybedilen bir türün “geri alma” tuşu yoktur ve doğa, siyasi dönemlerin ötesinde bir hafızaya sahiptir.
Kaynak: Guardian

