Dünya genelindeki tüm kuş türlerinin yarıdan fazlasının popülasyonlarında düşüş yaşanması, gezegenin biyoçeşitlilik krizinin ne kadar derinleştiğini gözler önüne seriyor. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından yapılan yeni bir küresel değerlendirmeye göre, incelenen kuş türlerinin yüzde 61’inin sayısında azalma kaydedildi. Sadece dokuz yıl önce bu oran %44 civarındaydı, bu da krizin hızlanarak büyüdüğünü gösteriyor. Madagaskar’daki Schlegel kuşlarından Orta Amerika’daki kuzey bülbülü çalıkuşuna kadar birçok tür, temel olarak artan tarım ve insan gelişimi kaynaklı ormansızlaşma nedeniyle yaşam alanlarını kaybediyor.
Bu alarm verici haber, yüzlerce doğa korumacının dünyanın en çok risk altındaki yaban hayatı türlerinin kaderini tartışmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen IUCN kongresi için Abu Dabi’de bir araya gelmesiyle aynı zamana denk geldi. BirdLife’dan Dr. Ian Burfield, “Dünyadaki kuş türlerinin beşte üçünün popülasyonlarının azalması, hükümetlerin taahhüt ettikleri eylemleri ne kadar acil bir şekilde yerine getirmeleri gerektiğini gösteriyor,” dedi. Küresel liderler, artan çevresel baskı karşısında doğayı koruma sözlerini yerine getirebilecek mi? Kuşların ve ağaçların kaderi neden iç içe geçmiş durumda? Kutup bölgelerindeki son gelişmeler, küresel ısınmanın anlık değil, on yıllardır süren bir tehdit olduğunu nasıl kanıtlıyor?

Biyoçeşitlilik krizi ve kuşların kritik rolü
Kuşların popülasyonlarındaki keskin düşüşler, ekosistemlerin genel sağlığı hakkında önemli bir uyarı işaretidir. Kuşlar, doğada hayati roller üstlenirler:
Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun
En önemli haberleri anında alın
- Tozlaşma ve Tohum Dağıtımı: Çiçeklerin tozlaşmasına ve tohumların geniş alanlara yayılmasına yardımcı olurlar. Örneğin, tropik bölgelerde yaşayan boynuzgagalar, kilometrekarelik bir alana günde 12.700’e kadar büyük tohum yayabilmektedir.
- Zararlı Kontrolü: Ekosistemlerdeki zararlı popülasyonlarını dengeleyerek biyolojik kontrol sağlarlar.
Botanik Bahçeleri Koruma Uluslararası’ndan Dr. Malin Rivers’ın belirttiği gibi, “Kuşların ve ağaçların kaderi iç içe geçmiştir”; ağaçlar yenilenmek için kuşlara, kuşlar da hayatta kalmak için ağaçlara bağımlıdır. Ormanlık alanların kakao üretimi (daha önceki haberde belirtildiği gibi), tarım veya insan yerleşimi için temizlenmesi, bu kritik döngüyü kırarak hem kuşları hem de ormanları yok ediyor.
TAVSİYE EDİLEN
İyileşme ve tıkım: Zıt örnekler
IUCN kongresi, hem koruma çalışmalarının işe yaradığı umut verici örnekleri hem de iklim krizinin yarattığı yeni tehditleri tartışıyor.

- Yeşil Deniz Kaplumbağasının Başarısı: Bir zamanlar nesli tükenme tehlikesi altında olan yeşil deniz kaplumbağası, Brezilya, Meksika ve Hawaii’deki yuvalama alanlarının daha iyi korunması sayesinde artık “en az endişe duyulan türler” arasında yer alıyor. Popülasyonları 1970’lerden bu yana %28 artış gösterdi. Bu başarı, onlarca yıl süren koordineli küresel korumacılığın deniz türlerinin popülasyonlarını stabilize etmek ve hatta eski haline getirmek için neler başarabileceğinin güçlü bir örneğidir.
- Arktik Fokları İçin Kötü Haber: Koruma başarılarının aksine, küresel ısınmanın doğrudan etkisiyle Arktik fokları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Deniz buzullarının kaybı, sakallı ve harp foklarının popülasyon sayılarında keskin bir düşüşe neden oldu. Norveç Kutup Enstitüsü’nden Dr. Kit Kovacs, deniz buzullarının incelmesinin bu fokların üremesini, dinlenmesini ve beslenmesini zorlaştırdığını belirtiyor. Bu durum aynı zamanda kutup ayıları için kritik bir av türü olan bu fokların kaybının kutup ayısı popülasyonunu da etkileyeceği endişesini doğuruyor.
Koruma eylemlerinde küresel baskı
Abu Dabi’deki IUCN kongresi, bilim insanlarının hükümetlere yönelik doğayı daha iyi koruma yönündeki son taahhütlerini yerine getirmeleri için yaptıkları baskıyı artırıyor. Küresel çapta çevresel eylemlere yönelik olumsuz bir siyasi atmosferle karşı karşıya kalan bilim dünyası, özellikle biyolojik çeşitlilik krizinin ve iklim değişikliğinin etkilerinin geri dönülmez noktalara ulaşmadan önce somut adımlar atılmasını talep ediyor. Arktik foklarının durumu, iklim değişikliğinin etkilerinin “uzak bir sorun olmadığını, onlarca yıldır devam ettiğini ve etkilerinin şu anda da sürdüğünü” çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor.
Türkiye ve biyoçeşitliliğin korunması
Türkiye, üç farklı biyoçeşitlilik kuşağının kesiştiği kritik bir noktada yer almakta ve önemli kuş göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Küresel kuş popülasyonlarındaki bu %61’lik düşüş, Türkiye’deki koruma alanlarının ve tarım politikalarının da benzer baskılar altında olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin, IUCN’nin Kırmızı Listesi’ne girmesi muhtemel türleri korumak için ulusal düzeyde habitat kaybını önleme ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etme konusunda taahhütlerini hızlandırması gerekmektedir.
Yorum
Dünya kuş türlerinin yarısından fazlasının azalıyor olması, gezegenimizin yaşam destek sisteminin hızla çöktüğünün açık bir işaretidir. Kuşlar, ekosistemlerin sağlığını en hızlı ve en hassas şekilde yansıtan göstergelerdir. Yeşil deniz kaplumbağasının başarısı, koruma çalışmalarının doğru kaynak ve kararlılıkla ne kadar etkili olabileceğini gösterirken, Arktik foklarının yok olma tehdidi ise iklim krizinin anlık değil, kümülatif ve yıkıcı bir tehdit olduğunu kanıtlıyor.
Abu Dabi’deki liderler, bilim insanlarının bu uyarılarını sadece dinlemekle kalmayıp, taahhütlerini eyleme dönüştürmek zorundalar. Aksi takdirde, kuşlardaki %61’lik düşüş, çok yakında geri dönülmez bir küresel ekolojik çöküşün habercisi olacaktır. Biyoçeşitlilik krizi, iklim krizinden ayrı düşünülemez; her ikisi de ormansızlaşma ve aşırı insan faaliyetleri tarafından beslenmektedir.
Kaynak: BirdLife International, Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), Botanik Bahçeleri Koruma Uluslararası, Norveç Kutup Enstitüsü
Fotoğraf: Matthew Cabret








