Pembe yunuslar ve balıklar ölüyor! Amazon gölleri ‘dayanılmaz’ kaplıca sıcaklıklarına ulaştı

Bilim dünyasını alarma geçiren yeni bir araştırmaya göre, Amazon’u etkisi altına alan şiddetli sıcak hava dalgaları ve uzun süreli kuraklık, bölgedeki gölleri adeta kaynar havzalara, yani kaplıca banyolarından bile daha sıcak sığ su kütlelerine dönüştürdü. Science dergisinde yayımlanan bu çarpıcı çalışma, bu aşırı sıcakların nesli tükenmekte olan pembe Amazon nehir yunusları ve diğer balık türleri arasında toplu ölümlere yol açtığını doğruladı. Tefé Gölü’nün sadece iki metre derinliğindeki sığ suları, yoğun güneş ışığı altında 41 santigrat dereceye ulaşarak deniz yaşamı için ölümcül bir eşiği aştı.

Bu gelişme neden önemliydi? Amazon, biyoçeşitliliğin küresel merkezlerinden biriydi ve bu toplu ölümler, iklim değişikliğinin etkilerinin artık sadece ormanlarla sınırlı kalmayıp, sulak alanları ve nehir ekosistemlerini de geri dönülemez şekilde tehdit ettiğini gösterdi. Mamirauá Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü’nden baş araştırmacı Ayan Fleischmann’ın ifadesiyle, “Son yüzyılda bölgede böyle bir şey yaşandığını kimse görmedi. Tamamen gerçeküstü ve gerçekten korkutucuydu.” Sıcaklıkların ortalama bir spa küvetinden daha yüksek seviyelere çıkması, bu kadar yüksek sıcaklıklarda hayatta kalamayan türlerin geleceği için korkunç bir tablo çizdi. Özellikle nesli tükenme tehlikesi altındaki pembe nehir yunuslarının altı hafta içinde 200 kadarının telef olması, ekosistemin büyük bir şok yaşadığını kanıtladı.

Kaynar su havzaları: Sıcaklık ve kuraklığın ikiz darbesi

Araştırmacılar, 2023 kuraklığı sırasında Orta Amazon göllerindeki su sıcaklıklarını analiz ettiler. Tefé Gölü’nün normal sıcak aylarında ortalama 30°C olan sıcaklığı, 2024’te inanılmaz bir şekilde 40°C’yi aştı. Araştırmaya göre, incelenen 10 gölün yarısında gündüz su sıcaklıkları 37°C’nin üzerindeydi. Baş araştırmacı Fleischmann’ın, “Suya parmaklarımızı bile sokamıyorduk, dayanılmaz bir sıcaklık” yorumu, su kütlelerinin ne denli aşırı ısındığını gösterdi.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Bu aşırı ısınmanın ardındaki sebep, şiddetli sıcak hava dalgaları ve kuraklığın eşzamanlı etkisiydi. Rekor düşük su seviyeleri, göllerin yüzey alanını hızla küçülttü. 2024 kuraklığı sırasında Tefé Gölü yüzey alanının %75’ini, Badajós Gölü ise %90’ını kaybetti. Sığlaşan su kütleleri, yoğun güneş ışığı ve bulutsuz gökyüzü altında daha hızlı ısınıyor ve adeta kapalı birer kaynama odasına dönüşüyordu.

Greenwich Üniversitesi’nden davranışsal ekoloji uzmanı Adrian Barnett, “Su sıcaklığında 10 santigrat derecelik bir artış eşi benzeri görülmemiş bir şey. Böylesine büyük su hacimlerinde bunu başarmak için gereken enerji miktarı dudak uçuklatacak kadar büyük,” diyerek olayın ne denli anormal olduğunu vurguladı.

Hızlanan ısınma ve üreme felaketi

Araştırmacılar, Amazon göllerinin son 30 yıldır her on yılda 0,3 ila 0,8°C arasında ısındığını ve bu oranın küresel ortalamanın üzerinde olduğunu tespit ettiler. Bu hızlanma, ekosistemin uyum sağlama yeteneğini ciddi şekilde aşmaktaydı.

Barnett, çoğu balığın, yunusların ve deniz ineklerinin normalde düşük su mevsiminde ürediğini hatırlatarak, 2023’ün çoğu tür için üreme açısından felaket bir yıl olmasının muhtemel olduğunu ekledi. Eğer bu durum tekrarlanırsa, bu türlerin ve onlarla ekolojik olarak bağlantılı türlerin popülasyonları ciddi şekilde azalacaktı. Bu toplu ölümler, sadece anlık bir kayıp değil, aynı zamanda ekosistem zincirinin gelecekteki on yıllarda onarılması zor olacak şekilde zarar görmesi anlamına geliyordu.

Küresel ısınmanın kıyı ekosistemlerine etkisi

Amazon göllerinin aşırı ısınması ve biyoçeşitlilik kaybı, Türkiye’nin de çevresindeki Akdeniz ve Karadeniz gibi hassas su kütlelerinde yaşanan deniz suyu sıcaklıklarındaki artış ve bunun yerel türler üzerindeki etkileriyle benzerlik gösterdi. Akdeniz’de artan deniz suyu sıcaklıkları, deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) beyazlamasına ve Akdeniz fokları gibi hassas türlerin yaşam alanlarının daralmasına neden oluyordu.

Amazon’da olduğu gibi, Türkiye’de de kuraklık ve sıcak hava dalgalarının sıklaşması, iç sularda ve kıyı lagünlerinde su seviyelerini düşürerek ve su sıcaklığını artırarak yerel balık ve su kuşu türleri için ölümcül ortamlar yaratabilirdi. Bu durum, Türkiye’nin de küresel ısınma riskini sadece hava sıcaklıkları üzerinden değil, aynı zamanda su ekosistemlerinin sürdürülebilirliği üzerinden de ele alması gerektiğini gösterdi. Amazon’daki çözümün fosil yakıt emisyonlarının azaltılması olduğu gibi, Türkiye için de yenilenebilir enerjiye geçiş ve su kaynaklarının korunması stratejileri hayati önem taşıdı.

Sistemsel Bir Çözüm Gerekiyor

Amazon göllerinde yaşanan toplu yunus ve balık ölümleri, iklim krizinin artık uzak bir tehdit değil, biyosfere anlık ve yıkıcı darbeler vuran bir gerçeklik olduğunu gözler önüne serdi. Yaşlı Amazon’un dahi kendini koruyamadığı bu durum, Adrian Barnett’in de vurguladığı gibi, yerel çözümlerin çok ötesinde, sistemsel bir yaklaşım gerektirmekteydi.

Sorunun temel nedeni olan fosil yakıt emisyonlarına küresel çapta saldırmak, yunusların ve Amazon’un hayatta kalması için tek yoldu. Bu olay, dünya liderlerinin COP30 zirvesi öncesinde, 1,5°C hedefine geri dönme çağrılarını sadece bir retorik olarak değil, nesli tükenmekte olan türlerin yaşam mücadelesinin acil bir gereği olarak görmesi gerektiğini sert bir şekilde hatırlattı. Amazon’daki bu sıcaklık dehşeti, tüm dünyanın geleceğinin bir aynasıydı.

Kaynak: The Guardian, Science Dergisi, Mamirauá Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (Ayan Fleischmann), Greenwich Üniversitesi (Adrian Barnett)

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×