Sosyal medyada dolaşan ve yapay zekâ (YZ) tarafından üretilen yüksek gerçeklik seviyesindeki yaban hayatı videoları, milyonlarca etkileşim alarak kamuoyunda vahşi türlere dair yanlış algıların yayılmasına ve doğa koruma çabalarının tehlikeye girmesine yol açtı.
Cordoba Üniversitesi’ndeki GESBIO grubu araştırmacılarının yürüttüğü kapsamlı bir analiz, arka bahçeye giren leopar, trambolinde zıplayan ayılar veya timsah sırtında yüzen rakunlar gibi gerçek dışı senaryoların, toplum ile doğal dünya arasındaki kopukluğu daha da derinleştirdiğini ortaya koydu. Bu nitel çalışma, YZ’nin biyoçeşitliliğin korunması üzerindeki etkilerine dair bilimsel literatürdeki önemli bir boşluğu doldurarak, koruma ve medya okuryazarlığı alanlarında acil eylem çağrısı yaptı.

Bu gelişme neden önemliydi? Yapay zekâ teknolojilerinin hızla gelişmesi, üretilen içeriğin gerçeğinden ayırt edilmesini imkânsız hale getirdi. Özellikle görsel öğrenmenin temel olduğu çocukluk döneminde, bu tür sahte videoların yayılması, yaban hayatı türlerinin gerçek özelliklerini, davranışlarını ve yaşam alanlarını çarpıttı.
Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun
En önemli haberleri anında alın
Araştırmacılar, gerçek dışı bu içeriklerin, savunmasız türlerin popülasyonunu yanlış yansıtarak onlara karşı merhamet veya koruma ihtiyacı duygusunu azaltabileceği uyarısında bulundu. Ayrıca, bu “karizmatik” hayvanlarla sosyal etkileşim kurma isteğinin artmasıyla, egzotik türlerin evcil hayvan olarak beslenme talebini de ciddi şekilde körüklediği tespit edildi.
TAVSİYE EDİLEN
Gerçeklikten kopuş: YZ’nin yansıttığı yanılsamalar
Cordoba Üniversitesi’nden José Guerrero, Francisco Sánchez ve ekip arkadaşlarının Conservation Biology dergisinde yayımlanan makalesi, sosyal medyada en çok paylaşılan YZ videolarını mercek altına aldı. Araştırmacılar, tespit ettikleri temel sorunları şu şekilde sıraladı: vahşi hayvanlara ilişkin yanlış algılar, hayvanlara insan özellikleri ve davranışlarının atfedilmesi ve toplum ile doğal dünya arasındaki giderek artan kopukluk.

Guerrero, “Gerçek olmayan özellikleri, davranışları, yaşam alanlarını veya türler arasındaki ilişkileri yansıtırlar. Örneğin, avcıları ve avları oynarken görürüz,” açıklamasını yaptı. Arka bahçede oynayan çocuğu bir kedinin koruduğu leopar videosu gibi içeriklerin, bu türlerin korunmasını baltaladığını çünkü bu tür bir etkileşimin gerçek hayatta asla yaşanmayacağını belirtti.
Araştırmacı Rocío Serrano, vatandaşlar ile yaban hayatı arasında zaten tam bir kopukluk olduğunu, bunun özellikle ilkokul çocukları arasında belirginleştiğini vurguladı. YZ videolarının, savunmasız türleri videolarda daha bol gösterdiği için, çocukların doğayla yanlış bağlantılar kurduğunu ve bunun koruma açısından olumsuz bir durum yarattığını kaydetti. Çocukların kırsala çıktıklarında bu hayvanların “daha karizmatik veya büyülü özellikleri ve davranışlarıyla” karşılaşmaması durumunda, bu durumun bağ kurma açısından tam tersi bir etki yarattığı belirtildi.
Egzotik hayvan ticaretine dolaylı tehdit
Araştırmacı Tamara Murillo, YZ videolarının tetiklediği bir başka ciddi soruna işaret etti: evcil hayvan olarak egzotik türlere olan talep. Sosyal medyada karizmatik ve insanlarla etkileşim kuran egzotik hayvanların görülmesi, giderek daha fazla insanın onları evinde beslemek istemesine neden oldu. Bu durum, yasa dışı hayvan ticareti ve bu hayvanların refahı açısından yeni etik ve biyoçeşitlilik sorunlarını beraberinde getirdi. YZ’nin oluşturduğu bu çarpık imaj, türlerin evcilleştirilebileceği veya insan ortamına kolayca adapte olabileceği yanılsamasını güçlendirdi.
Mücadele stratejileri: Medya okuryazarlığı ve eğitim

Cordoba Üniversitesi ekibi, bu olumsuz akımla mücadele etmek için somut stratejiler önerdi. Önerilen stratejiler arasında, vatandaşlara güvenilir kaynaklara başvurarak bilgiyi sorgulama ve doğrulama araçları sağlayan medya okuryazarlığının artırılması yer aldı.
Francisco Sánchez, en kritik önerinin okul müfredatına çevre bilgisini dahil etmeye çalışmak olduğunu belirtti. Bu eğitimlerin, yerli ve egzotik tür kavramlarını açıklığa kavuşturması ve çocukların erken yaştan itibaren bulundukları coğrafyada aslan veya leopar gibi türlerin olmadığını anlamalarını sağlaması gerektiği vurgulandı. Sánchez, eğitim yoluyla çocukların doğal dünyaya dair doğru ve gerçekçi beklentiler oluşturmasının sağlanmasının altını çizdi.
Türkiye’deki koruma çabalarına yansımaları
Bu küresel tehdit, Türkiye’nin biyoçeşitlilik ve yerel koruma çalışmaları açısından da acil tedbir alınması gereken bir konuydu. Türkiye’de sosyal medyada dolaşıma giren, yaban hayvanlarının insanlarla beklenmedik etkileşimlerini gösteren, gerçekliği şüpheli pek çok içerik bulunuyordu. Anadolu leoparı, çizgili sırtlan veya boz ayı gibi nesli tehlike altındaki yerel türler hakkındaki yanlış veya abartılı YZ içeriklerinin, halkın bu türlere yönelik korkusunu veya tam tersi, onları evcilleştirme isteğini tetikleme riski ortaya çıktı. Özellikle okullarda çevre eğitimi ve sosyal medyada içerik denetimi konularında Türkiye’nin de YZ kaynaklı bu dezenformasyona karşı proaktif adımlar atması gerektiği anlaşıldı.
Değerlendirme
Cordoba Üniversitesi araştırmacılarının çalışması, yapay zekânın sadece siyaset veya ekonomi değil, aynı zamanda biyoçeşitliliğin korunması gibi kritik bir alanda dahi nasıl bir tehdit oluşturduğunu gösteren bir uyarı zili oldu. Yüksek gerçekliğe sahip YZ videolarının vahşi türler hakkında yarattığı “büyülü” ve “yanıltıcı” algılar, toplumun doğayla olan bağını zedeledi ve egzotik hayvan talebini artırarak etik sorunları derinleştirdi. Uzmanların önerdiği medya okuryazarlığı ve müfredata dayalı eğitim stratejileri, bu teknolojik yanılsamaya karşı en etkili savunma hattı olarak öne çıktı. Bu nitel çalışma, YZ tarafından üretilen içeriğin biyoçeşitliliğin korunması üzerindeki etkilerinin daha fazla araştırılmasını gerektirdiğini kesinleştirdi.
Kaynak: Conservation Biology, Cordoba Üniversitesi GESBIO Grubu








