Fosil yakıt projeleri 2 milyardan fazla insanın sağlığını doğrudan tehdit ediyor

Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan 2 milyardan fazla insan, faaliyette olan fosil yakıt projelerine 5 kilometre mesafede yaşıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International), Guardian ile paylaştığı “Extraction Extinction” başlıklı son derece çarpıcı raporu, 170 ülkeye yayılmış 18 bin 300’den fazla petrol, gaz ve kömür sahasının, sadece gezegenin iklimini değil, aynı zamanda doğrudan doğruya insan sağlığını ve kritik ekosistemleri tehdit ettiğini ortaya koydu.

Bu gelişme neden önemliydi? Rapor, iklim krizini soyut bir sera gazı sorunu olmaktan çıkarıp, somut bir insan hakları ve sağlık krizi olarak tanımlamaktadır. Sondaj kuyularına, işleme tesislerine ve boru hatlarına yakınlık; kanser, solunum yolu rahatsızlıkları, kalp hastalıkları, erken doğum ve ölüm riskini artırmanın yanı sıra su kaynakları ve hava kalitesi için ciddi tehditler oluşturmakta. Dahası, yaklaşık yarım milyar (463 milyon) insan, 124 milyon çocuk dahil olmak üzere, bu sahalara 1 km mesafede yaşamakta.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard’ın sözleriyle: “Fosil yakıt endüstrisi ve devlet destekçileri, onlarca yıldır insani kalkınmanın fosil yakıtlar gerektirdiğini savundu. Ancak biliyoruz ki, ekonomik büyüme kisvesi altında, kırmızı çizgileri olmayan kârlara hizmet ediyorlar.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Kurban bölgeleri ve köklü çevresel adaletsizlik

Raporda yer alan nicel analiz (Colorado Boulder Üniversitesi Better Planet Laboratuvarı tarafından gerçekleştirildi), fosil yakıt endüstrisine maruz kalmanın köklü çevresel adaletsizliği ve ırkçılığı ortaya koydu. En aktif projeler, yakınlardaki düşük gelirli ve dışlanmış toplulukları, orantısız kirlilik ve toksinlere maruz kalma yükünü taşıyan “kurban bölgelerine” dönüştürmüştü.

  • Yerli Halklar Orantısız Risk Altında: Dünya nüfusunun sadece %5’ini oluşturan yerli halklar, yaşamı kısaltan fosil yakıt altyapısına orantısız bir şekilde maruz kalıyor; faaliyetteki her altı sahadan biri yerli topraklarında bulunuyor. Kanada’dan Wet’suwet’en toprak savunucusu Tsakë ze’ Sleydo’nun (Molly Wickham) ifadesi, bu direnişin nesiller boyu süren bir savaş yorgunluğuna dönüştüğünü gösteriyordu.
  • Sağlık Etkileri: BM İklim Değişikliği Özel Raportörü, fosil yakıtların insan vücudunun her yerini etkilediğini, özellikle çocuklar, yaşlılar ve hamileler için ciddi riskler oluşturduğunu vurguladı.
  • Ekosistem Yıkımı: Araştırmacılar, faaliyette olan tüm petrol, kömür ve doğalgaz sahalarının üçte birinin, biyolojik çeşitlilik açısından zengin ve karbon tutulması açısından kritik olan kritik ekosistemlerle örtüştüğünü veya bozulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu tespit etti.

COP30 liderlerine acil eylem çağrısı

Raporun yayımlanması, dünya liderlerinin 30. yıllık iklim müzakereleri için Brezilya’nın Belém kentinde bir araya geldiği bir döneme denk geldi. Uluslararası Af Örgütü’nün bu raporu, müzakere masasına iklim adaleti ve insan hakları temasını daha güçlü bir şekilde taşıyordu. Liderlere yapılan çağrı netti:

“COP30 liderleri, müzakerelerin merkezinde kâr ve güç değil, insanları tutmalı; bunun için de tüm fosil yakıtların tam, hızlı, adil ve fonlu bir şekilde aşamalı olarak kaldırılmasını ve herkes için sürdürülebilir enerjiye adil bir geçişi taahhüt etmelidir.”

Geçen hafta The Guardian tarafından yapılan bir haber, son dört yılda 5.350’den fazla fosil yakıt endüstrisi lobisinin BM iklim görüşmelerine erişim sağladığını ortaya koymuştu. Uluslararası Af Örgütü’nün talebi, sadece fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmakla kalmayıp, endüstrinin lobi ve reklamlarının tamamen yasaklanmasını da içeriyordu.

Türkiye’de kömür ve yerel sağlık riskleri

Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, Türkiye’nin enerji politikaları için de önemli bir uyarı niteliğindedir. Türkiye’de, özellikle linyit kömürü madenlerinin ve termik santrallerin bulunduğu bölgelerde yaşayan vatandaşlar, hava kirliliği ve kentsel altyapıya yakınlık nedeniyle benzer sağlık riskleriyle karşı karşıyadır. Raporun ortaya koyduğu 5 km’lik tehlike zonu, Türkiye’deki kömür havzalarının yakınında yaşayan çok sayıda topluluk için de geçerlidir. Türkiye, yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırırken, mevcut fosil yakıt tesislerinin çevresel etkilerini azaltmak ve bu tesislerin çevresinde yaşayan yerel halkların sağlık haklarını korumak için acil ve kararlı adımlar atmalıdır. Bu rapor, Türkiye’nin enerji dönüşümünü hızlandırması ve kömürden çıkış stratejilerini adil bir geçiş perspektifiyle ele alması gerektiğini vurgulamaktadır.

Fosil yakıt çağı sona ermeli

Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, fosil yakıt endüstrisinin, onlarca yıldır savunduğu ekonomik büyüme argümanının ardında yatan insan hakları ve çevresel yıkım bedelini ilk kez bu kadar net ortaya koymuştur. 2 milyardan fazla insanın doğrudan tehdit altında olması, bu krizin sadece buzulların erimesi değil, aynı zamanda kanser, astım ve erken ölüm gibi somut felaketler anlamına geldiğini göstermektedir. Dünya liderlerinin COP30’da kâr odaklı lobi faaliyetlerine direnmeleri ve Agnès Callamard’ın çağrısına uyarak, “fosil yakıt çağının artık sona ermesi” gerektiği yönünde tarihi bir karar almaları, küresel adaletin sağlanması için atılacak en kritik adım olacaktır.

Kaynak: Uluslararası Af Örgütü Raporu (Extraction Extinction: Why the Lifecycle of Fossil Fuels Threatens Life, Nature, and Human Rights), The Guardian, Colorado Boulder Üniversitesi Better Planet Laboratuvarı (BPL) Araştırması.

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×