İspanya’da özel jet ve business class uçuşlara iklim vergisi geliyor

İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenen ve Birleşmiş Milletler COP30 iklim zirvesine hazırlık niteliği taşıyan zirvede yaptığı açıklamada, ticari uçuşlar ve özel jetlere yönelik yeni bir vergi getirme planını duyurdu. Bu inisiyatif, havacılıktan kaynaklanan gezegeni ısıtan kirlilikle mücadele etmeyi ve iş seyahatlerinin maliyetini artırmayı hedefliyor. Sánchez, “Daha fazlasına sahip olanların – ve daha fazla kirletenlerin – adil paylarını ödemeleri adil,” diyerek vergilendirmenin arkasındaki temel “kirleten öder” ahlaki ilkesini vurguladı.

Bu gelişme neden önemliydi? Bu öneri, Fransa ve Kenya ile başlatılan bir inisiyatife dayanarak, en pahalı hava yolu seyahatlerine ek vergiler getirmeyi ve bu gelirin bir kısmını iklim açısından en savunmasız ülkelere yardım etmek için kullanmayı amaçlayan, COP30’da bir dizi ülke tarafından yapılması beklenen bir bildiriyi işaret ediyordu. İspanyol hükümet yetkilileri, planın hayata geçmesi için daha fazla ülkenin desteğinin alınması gerektiğini kabul etse de, bu öneri, küresel ısınmanın maliyetinin kimin tarafından karşılanması gerektiği konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi ve iklim finansmanı boşluğunu kapatmaya yönelik yaratıcı çözümler arayışını temsil etti.

Almanya’dan teknoloji vurgusu: Ekonomi anahtar, problem değil

Zirvede dikkat çeken bir diğer konuşmacı, Mayıs ayındaki seçim zaferinden bu yana uluslararası iklim zirvesine ilk kez katılan Almanya Şansölyesi Friedrich Merz oldu. Avrupa Birliği’nin en büyük sera gazı yayıcısı olan Almanya’nın başbakanı, ülkesinin sanayi gücünü bir varlık olarak sundu.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Merz, Almanya’nın iklim değişikliğini durdurma konusundaki kararının net olduğunu belirtti: “Biz, iklim değişikliğini durdurmak için inovasyon ve teknolojik açıklığa odaklanıyoruz.” Merz, ülkesinin ekonomisinin sorunun kaynağı değil, “daha iyi iklim korumanın anahtarı” olduğunu iddia etti. Bu yaklaşım, rekabet gücünü kaybetmeden emisyonları azaltmayı amaçlayan, teknoloji ve pazar odaklı çözümlere olan güçlü inancı yansıtıyordu. Merz, “Rekabetçiliği, iklim korumasını ve sosyal dengeyi birleştirmek söz konusu olduğunda inovasyona ve teknolojik açıklığa güveniyoruz,” diyerek Almanya’nın geleneksel endüstriyel gücünü yeşil geçişte bir kaldıraç olarak kullanma hedefini netleştirdi.

Ada devletlerinden hayatta kalma çığlığı: Daha fazlası, daha hızlı

Küresel ısınmanın bedelini en ağır ödeyen, alçak rakımlı ada ülkeleri de zirvede seslerini yükseltti. Marshall Adaları Dışişleri Bakanı Kalani Kaneko, yakın zamanda Kasırga Melissa’nın neden olduğu yıkımı anımsatarak, “Bir ada devleti olarak, kendimizi Jamaika, Küba ve Haiti’den gelen görüntülerde görmekten alamıyoruz,” dedi. Kaneko, iklim değişikliğinin etkilerine her an tanık olduklarını belirterek, ülkesinin geleceğinin, “her bir tarafın bir araya gelerek daha fazlasını, daha hızlı yapmasına” bağlı olduğunu vurguladı.

Kaneko’nun çağrısı, sadece emisyon azaltımıyla sınırlı değildi. En büyük kirleticilerin liderleri COP30’a bizzat katılmasalar bile, “kağıt üzerinde daha yüksek hırs ve daha fazla parayla ortaya çıkmaları gerektiğini” söyledi. Bu, iklim finansmanının aciliyetini ve gelişmiş ülkelerin sadece vaatlerde bulunmak yerine somut mali destek sağlaması gerektiğini açıkça gösteriyordu.

Türkiye’de vergi adaleti ve teknoloji ikilemi

İspanya’nın ticari uçuşlara vergi getirme önerisi, Türkiye’nin havacılık ve turizm sektörü için gelecekteki küresel vergilendirme eğilimleri açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir. Türkiye, yoğun turizm trafiği ve hava taşımacılığı hacmi nedeniyle, bu tür küresel bir vergi mekanizmasının uygulanması durumunda hem maliyet hem de uygulama açısından hazırlıklı olmak zorundadır.

Öte yandan, Almanya Şansölyesi Merz’in inovasyon ve teknolojik açıklık vurgusu, Türkiye’nin de kendi sanayi gücünü ve teknolojik kapasitesini (özellikle otomotiv ve enerji sektörlerinde) yeşil dönüşüm için bir avantaj olarak kullanması gerektiğini teyit etmektedir. Türkiye, iklim korumasını rekabetçilikle birleştirmeyi hedefleyen bu teknoloji merkezli yaklaşımları kendi ulusal stratejisine entegre ederek küresel pazarda konumunu güçlendirebilir.

COP30 öncesi zıt vizyonlar

Belém’deki zirve, COP30 öncesinde küresel iklim mücadelesine dair iki zıt vizyonu ortaya koydu. Bir yanda İspanya’nın liderliğinde, küresel eşitsizliği ve ahlaki sorumluluğu temel alan, “kirleten öder” ilkesiyle finanse edilen radikal bir mali çözüm arayışı vardı. Diğer yanda ise Almanya’nın temsil ettiği, büyük endüstriyel güçlerin teknoloji ve inovasyon yoluyla emisyonları azaltabileceği inancı vardı. Ada devletlerinin hayatta kalma çığlıkları, bu iki yaklaşımın arasındaki acil boşluğu doldurmanın zorunluluğunu acı bir şekilde hatırlattı. COP30’un başarısı, bu zengin-yoksul ve teknoloji-finansman ikilemlerini aşacak somut kararların alınmasına bağlı olacaktır.

Kaynak: Bloomberg, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Marshall Adaları Dışişleri Bakanı Kalani Kaneko Açıklamaları

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×