Donald Trump’ın yönetiminin, ABD’deki kömür ve doğalgazla çalışan elektrik santrallerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte “önemsiz” olduğunu iddia ederek iklim düzenlemelerinden muaf tutulmaları gerektiğini savunacağı bildirildi. Ancak yeni bilimsel çalışmalar, bu iddiayı çürüten ciddi veriler ortaya koyuyor.
Trump’ın Çevre Koruma Ajansı (EPA), bu santrallerin iklim krizine katkısının ihmal edilebilir olduğunu öne sürerek tüm kısıtlamaları kaldırmaya hazırlanıyor. Gerekçe olarak, bu tesislerin küresel sera gazı emisyonları içindeki payının küçük ve giderek azalan bir bölüm oluşturduğu ifade ediliyor.
Ancak New York Üniversitesi Politika Bütünlüğü Enstitüsü tarafından hazırlanan yeni bir analiz, ABD enerji sektörünün küresel karbon salımlarının %5’ine katkıda bulunduğunu ortaya koydu. Eğer enerji sektörü bir ülke olsaydı, dünyanın altıncı en büyük sera gazı salımcısı olurdu ve Japonya, Brezilya, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin toplam yıllık emisyonlarını geride bırakırdı.

“Bu bana oldukça önemli görünüyor”
Raporun ortak yazarlarından Jason Schwartz, ❝Eğer yönetim sadece Çin’in önemli bir emisyon kaynağı olduğunu iddia ederse, mahkemeler bu verileri değerlendirir ve ABD enerji santrallerinin de önemli olduğunu tespit eder❞ dedi.
Tavsiye Edilen Haberler
-

-

-
Çevre KirliliğiDanimarka’dan sera gazı emisyonlarını yüzde 85 azaltma hedefi -

Fosil yakıtlardan elektrik üretimi, ABD’de ulaşım sektöründen sonra ikinci en büyük emisyon kaynağı. Üstelik ABD, tarihsel olarak en fazla karbon salımı gerçekleştirmiş ülke konumunda.
2022’deki emisyonlar milyarlarca dolarlık zarara yol açtı
NYU analizine göre, sadece 2022 yılında elektrik santrallerinden kaynaklanan emisyonlar, ABD’de uzun yıllar boyunca hava kirliliğine bağlı 5.300 can kaybına, 225 milyar dolar küresel sağlık hasarına ve 75 milyar dolarlık iş gücü kaybına neden olacak. Toplamda 370 milyar doları aşan küresel zarar öngörülüyor.
Schwartz, ❝İklim değişikliği bu yüzyılın en büyük halk sağlığı sorunu olacak ve ABD enerji sektörünün bu krizdeki payını görmezden gelemeyiz❞ uyarısında bulundu.

Düzenlemelerin kaldırılması halk sağlığına zarar verecek
Trump yönetimi, Obama döneminde getirilen ve daha sonra Yüksek Mahkeme tarafından durdurulan temiz enerji planını tamamen yürürlükten kaldırmaya hazırlanıyor. Joe Biden yönetimi, geçtiğimiz yıl planın daha sınırlı bir versiyonunu sunmuştu. Ancak bu yeni versiyon da Trump yönetiminin hedefinde.
Aynı zamanda EPA, metan ve diğer zararlı kirleticilere karşı Temiz Hava Yasası kapsamında getirilen korumaları da geciktirmeyi planlıyor.
Barack Obama döneminde EPA temiz hava komitesine başkanlık etmiş olan Christopher Frey, ❝’Hiçbir şey yapmama’ politikası, aslında ileride daha fazla maliyetle yüzleşmek zorunda kalacağımız anlamına gelir❞ diyerek uyardı.
“Tamamen mantıksız bir argüman”
Trump yönetimi, ABD’nin küresel emisyonlar içindeki payının az olduğunu ileri sürerek uluslararası iklim görüşmelerine katılmaması gerektiğini savunuyor. Ancak bu, uzmanlar tarafından mantıksız ve çelişkili bir tutum olarak değerlendiriliyor.
Obama döneminde EPA bölge yöneticisi olan Judith Enck, ❝Bu argüman mantıksız: Emisyonlar azsa neden tüm düzenlemeleri engellemek için bu kadar uğraşılıyor?❞ diye sordu.
“Bu uydurma bir hukuk yaklaşımıdır”
Joseph Goffman, Biden döneminde EPA’nın hava ve radyasyon ofisini yöneten isim olarak, Trump yönetiminin yaklaşımının hiçbir yasal temeli olmadığını vurguladı:
❝CO2 gibi bir kirleticinin ‘önemli’ kabul edilmesi gerektiğine dair hiçbir yasal dayanak yok. Bu tamamen uydurma bir hukuk yaklaşımıdır. Temiz Hava Yasası’nı işlevsiz kılmak için kullandıkları bir hile kodudur❞ dedi.
Goffman, iklim krizinin tüm ülkelerin ortak sorumluluğunda olduğunu, ancak Trump yönetiminin bu temel ilkeden uzaklaştığını belirtti. ❝ABD, tarihsel olarak dünyanın en büyük emisyon üreticilerinden biri. Ancak yönetim, kendi sorumluluğundan kaçmaya çalışıyor❞ ifadelerini kullandı.
Fotoğraf: Albert Klein









