Trump’ın küresel iklim baskısı: ABD, nakliye sektöründeki karbon vergisi planını nasıl sabote etti?

Haber Girişi: 29 Ekim 2025 10:52 | Güncelleme: 29 Ekim 2025 10:53

Dünya, nakliye sektöründen kaynaklanan kirliliği kontrol altına almak amacıyla kargo gemileri için küresel bir karbon vergisi uygulamaya hazırlanırken, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi sahneye çıkarak bu girişimi durdurmak için aylarca süren yoğun bir diplomasi ve “yıldırma” kampanyası yürüttü. ABD, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) toplantısında karbon vergisine karşı çıkan ülkelere gümrük vergileri, vize kısıtlamaları ve gemilerin ABD limanlarına girişinin engellenmesi gibi yaptırımlarla tehdit etti.

Bu gelişme neden önemli? ABD’nin bu baskısı, Suudi Arabistan ve İran’ın da aralarında bulunduğu bir blokun desteğiyle IMO toplantısının bir yıl ertelenmesine neden oldu ve küresel karbon vergisi planını rafa kaldırdı. Avrupa savunma grubu Transport & Environment direktörü Faïg Abbasov, ABD’nin bu hamlesini “çok taraflılığa, BM diplomasisine ve iklim diplomasisine karşı savaş açmak” olarak nitelendirdi.

Bu dünya için ne ifade ediyor? Trump’ın ikinci döneminde ABD, Paris Anlaşması’ndan çekilmekle yetinmiyor; ticaret görüşmeleri, yaptırımlar ve diplomatik tehditler kullanarak müttefiklerini bile yenilenebilir enerji taahhütlerinden vazgeçmeye ve daha fazla ABD petrolü ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satın almaya teşvik ediyor. Bu agresif dış politika, emisyonları kontrol altına almak için zamanı tükenen küresel iklim eylemini baltalayan en büyük jeopolitik risk haline gelmiştir.

📧

Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun

En önemli haberleri anında alın

ABD’nin “böl ve yönet” stratejisi: Ekonomik baskı

Trump yönetiminin küresel iklim hedeflerini sarsma yaklaşımı, ilk dönemindeki “enerji egemenliği” söyleminden çok daha öteye geçerek uluslararası alanda somut ticaret anlaşmaları ve baskıya dayanıyor. Bu strateji, ülkeleri ABD’nin fosil yakıt odaklı politikalarına uyum sağlamaya zorluyor.

Müttefiklere yönelik enerji şartları

Trump’ın baskısı en büyük müttefiklerini bile etkilemektedir:

  • Japonya ve Güney Kore: Japonya, ABD projelerine 550 milyar dolar yatırım yapmayı kabul etti; bu fonun bir kısmı Alaska doğalgaz boru hattına yönlendirilebilir. Güney Kore ise ABD’den 100 milyar dolarlık enerji alımı sözü verdi.
  • Avrupa Birliği (AB): AB, ABD’ye ihracatında daha düşük gümrük vergileri sağlamak için LNG dahil Amerikan enerjisini satın almak üzere 750 milyar dolar harcama taahhüdünde bulundu. Bu, AB’nin yıllık enerji ithalatını üç kattan fazla artırmasını gerektiren ve iklim politikasında öncü bir blok için şaşırtıcı bir geri adımdır.
  • Düzenleyici Gevşeme: ABD, AB’ye ithal gazın metan ayak izine getirilen kısıtlamaları gevşetmesi için baskı yapıyor. Almanya ve diğer Avrupalı paydaşların da baskısıyla AB, kurumsal sürdürülebilirlik gerekliliklerini gevşetme yoluna gidiyor.

Kurumsal iklim değişikliği

ABD yönetimi, Uluslararası Enerji Ajansı’nı (IEA) fosil yakıt talebi için daha parlak bir görünüm gösteren tahminleri yeniden yürürlüğe koymaya zorluyor ve çok taraflı kalkınma bankalarına temiz enerji yerine fosil yakıtlara öncelik vermeleri için baskı uyguluyor. Bu, küresel fon akışını yeşil girişimlerden uzaklaştırarak fosil yakıt projelerine yönlendirme çabasıdır.

Trump’ın söylemi ve küresel tepkiler

Başkan Trump, eylemlerini “sağduyulu bir enerji gündemi” olarak savunuyor ve belirsiz iklim hedeflerinin ülkenin ekonomik ve ulusal güvenliğini tehlikeye attığını iddia ediyor. Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda yaptığı bir konuşmada, iklim değişikliği politikalarını “aldatmaca” ve “dolandırıcılık” olarak nitelendirmiş ve ülkeleri “geleneksel enerji kaynakları” olmadan “tekrar harika” olamayacakları konusunda uyarmıştır.

Bu söylem, petrol ve gaz destekçileri tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Amerikan Enerji İttifakı başkanı Tom Pyle, Trump’ın bankalara, AB’ye ve diğerlerine iklim hedeflerini yumuşatmaları için “bir nevi kılıf” sağladığını belirtiyor.

Türkiye’nin LNG ihtiyacı ve jeopolitik baskı

Trump yönetiminin AB, Japonya ve Güney Kore’ye LNG satışı yoluyla uyguladığı baskı, Türkiye gibi doğal gaz bağımlılığı yüksek ve LNG ithalatçısı ülkeler için iki önemli sonuç doğurmaktadır:

  1. LNG Fiyat Baskısı: Küresel talebin ABD’nin diplomatik baskılarıyla artırılması, LNG fiyatları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturabilir. Bu durum, Türkiye’nin enerji ithalat maliyetlerini artırma riski taşımaktadır.
  2. Siyasi Baskı Potansiyeli: ABD’nin, ticaret anlaşmalarını kullanarak müttefiklerini enerji alımına zorlaması, gelecekte Türkiye’nin de enerji ve iklim politikaları konusunda benzer bir siyasi baskıyla karşılaşabileceği ihtimalini gündeme getirmektedir. Türkiye’nin temiz enerjiye ve yerli kaynaklara yatırımını hızlandırması, bu tür jeopolitik baskılara karşı dayanıklılığını artıracaktır.
Yorum

Donald Trump’ın ikinci dönemdeki küresel iklim mücadelesi, ilk dönemine göre çok daha sofistike ve tehlikeli bir hal almıştır. Artık sadece Paris Anlaşması'ndan çekilmekle kalmıyor; küresel iş birliğini ve iklim finansmanını "böl ve yönet" stratejisiyle sabote etmeye çalışıyor. IMO'daki karbon vergisi planının ertelenmesi, bu stratejinin somut ve yıkıcı bir örneğidir.

Ancak bu baskının bir de ters tepkisi var: ABD'nin güvenilmez ve istikrarsız politikalarına yanıt olarak, diğer ülkeler sıfır emisyonlu enerji teknolojisi için Çin ile giderek daha fazla işbirliği yapıyor. Londra İşletme Okulu'ndan Ioannis Ioannou'nun ifadesiyle, birçok yönetici ve politikacı, "Tanıdığınız şeytan daha iyidir" diyerek Çin'in sunduğu göreceli istikrarı tercih ediyor.
Sonuç olarak Trump'ın fosil yakıt hamleleri, uzun vadede ABD'nin yeşil teknolojideki küresel rekabet gücünü Çin lehine zayıflatma riski taşımaktadır.

Kaynak: Bloomberg, Reuters, Transport & Environment, London School of Economics

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×