Dünya Toprak Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Türkiye’nin son 20 yılda yaklaşık 4,5 İstanbul büyüklüğünde tarım arazisini kaybettiğini ifade ederek bu durumun tarım alanlarının büyüyen kentler tarafından yutulmasından kaynaklandığını belirtti.
Ataç, dünya genelinde her yıl 75 milyar ton toprağın erozyona uğradığını ve tarım arazilerinin üçte birinin bozuluma uğradığını vurguladı. Türkiye’de ise yılda 640 milyon ton toprağın erozyona kurban gittiğine dikkat çeken Ataç, yalnızca erozyonun değil, tarım arazilerinin betonlaşması, kirlenmesi ve yanlış tarım uygulamalarının da toprağın sağlığına ciddi tehditler oluşturduğunu kaydetti.

Toprağın yaşamsal önemine dikkat çeken Deniz Ataç, toprağın sadece bitkiler için bir büyüme ortamı sunmakla kalmadığını, aynı zamanda su ve besin elementlerini sağladığını, karbon depoladığını ve iklimi düzenlediğini ifade etti. Gıdaların yüzde 95’inin topraktan geldiğini hatırlatan Ataç, toprakların aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin yüzde 25’ine ev sahipliği yaptığını vurguladı. Aldığımız her nefesin ve içtiğimiz her damla suyun toprağın sağlığıyla doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Ataç, sağlıklı bir yaşam için toprağın korunmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Dünyada her yıl 20 milyon hektar tarım arazisinin bozuluma uğradığını, bunun da her beş saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde toprağın kaybı anlamına geldiğini belirten Ataç, Türkiye’nin de bu olumsuz tabloya dahil olduğunu ifade etti. Özellikle betonlaşma, yanlış tarım uygulamaları ve toprak kirliliği gibi faktörlerin durumu daha da kötüleştirdiğini aktaran Ataç, bu süreçlerin toprağın geri dönüşü zor bir şekilde kaybedilmesine yol açtığını belirtti. Ataç, mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde 2050 yılına kadar toprakların yüzde 90’ının bozuluma uğrayacağı ve tarımsal verimde yüzde 50 oranında kayıp yaşanacağını dile getirdi.
Gıda talebinin hızla artacağına da değinen Ataç, dünyada şu anda 2,3 milyar insanın yetersiz beslendiğini ve 850 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini ifade etti. 2050’ye kadar gıda talebinin yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken, erozyon ve toprak bozulumunun bu talebi karşılamayı zorlaştıracağını vurguladı. Bu durumun sadece insanların değil, tüm gezegenin geleceğini riske attığını belirten Ataç, bilgiye dayalı ve sürdürülebilir toprak yönetimi politikalarının hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Toprakların korunması için Avrupa Birliği’nin 2024 yılında kabul ettiği Toprak İzleme Yönergesi’ne dikkat çeken Ataç, bu adımın hem toprak sağlığının izlenmesi hem de bozuluma uğramış alanların restorasyonu açısından önemli bir örnek teşkil ettiğini ifade etti. Türkiye’nin de benzer şekilde, toprağın haritalanması, erozyonun önlenmesi ve bilimsel yöntemlerin uygulanması gibi politika ve uygulamaları hayata geçirmesi gerektiğini belirten Ataç, toprağa gösterilen özenin hem bugünkü yaşam hem de gelecekteki nesiller için kritik olduğunu vurguladı.