COVID-19 salgını sırasında tüm dünyada kullanılan milyarlarca ton tek kullanımlık yüz maskesi, salgın sonrası dönemde yeni ve görünmez bir tehdit oluşturuyor. İnsanları virüsten korumak için üretilen bu plastik maskelerin, artık parçalanarak çevreye ve canlılara zarar verebilecek mikroplastikler ve endokrin bozucular saldığı ortaya çıktı. Bu şok edici araştırma, pandemiyi atlatmış olsak da, insanlığın ve gezegenin sağlığını tehdit eden yeni bir kimyasal krizin eşiğinde olabileceğimizi gösteriyor.
Bu durum, virüse karşı korunmak amacıyla yapılan bir eylemin, nasıl uzun vadeli bir çevresel ve sağlık sorununa dönüşebileceğini gözler önüne seriyor. Peki, bu maskeler tam olarak ne gibi tehlikeler barındırıyor ve bu sorunla mücadele için neler yapılabilir? Türkiye ve diğer ülkeler için bu tehdidin boyutları ne kadar büyük?

Milyarlarca maske, görünmez kirlilik
Koronavirüs salgınının en yoğun yaşandığı dönemde dünya genelinde her ay tahmini 129 milyar tek kullanımlık yüz maskesi kullanıldı. Çoğunluğu polipropilen ve diğer plastiklerden üretilen bu maskeler için etkin bir geri dönüşüm sistemi bulunmadığından, büyük bir kısmı çöplüklere atıldı veya doğaya karıştı. Bu durum, maskelerin zamanla parçalanarak çevreye mikroplastik ve kimyasal salınımı yapmasına neden oldu.
Coventry Üniversitesi’nden Anna Bogush ve Ivan Kourtchev tarafından yapılan yeni bir araştırma, bu endişeleri bilimsel verilerle destekledi. Araştırmacılar, farklı türdeki maskeleri 24 saat boyunca saf suda bekleterek ne kadar mikroplastik ve kimyasal sızdırdıklarını inceledi. Sonuçlar şaşırtıcıydı:
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?

- FFP2 ve FFP3 gibi yüksek koruma sağlayan maskeler, diğer maskelere göre dört ila altı kat daha fazla mikroplastik salınımı yaptı.
- Sızan mikroplastiklerin büyük çoğunluğu, 100μm’den daha küçük boyutlarda olduğu için kolayca doğaya yayılabiliyor.
- En endişe verici bulgu ise, tıbbi maskelerin, insan ve hayvan vücudunda östrojen gibi davranan ve hormonal dengesizliklere yol açabilen bisfenol B adı verilen endokrin bozucu bir kimyasal saldığıydı. Araştırmacılar, bu kimyasalın çevreye toplamda 128-214 kg arasında salınmış olabileceğini tahmin ediyor.
Türkiye için ne anlama geliyor?

COVID-19 salgını sırasında Türkiye’de de yoğun bir şekilde tek kullanımlık maske kullanıldı. Bu durum, ülkenin sokaklarında, parklarında ve denizlerinde maske atıklarının birikmesine neden oldu. Özellikle Akdeniz ve Ege gibi deniz turizminin yoğun olduğu bölgelerde, maske atıkları deniz yaşamı için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu atıklardan salınan mikroplastikler ve bisfenol B gibi kimyasallar, deniz ekosistemine, balıklara ve dolayısıyla insan gıda zincirine karışma riski taşıyor. Bu araştırma, Türkiye’nin de bu görünmez kirlilikle yüzleşmesi ve maske atıklarının yönetimi konusunda daha sürdürülebilir çözümler geliştirmesi gerektiğini gösteriyor.
Yorum
Covid-19 salgını, bizi görünmez bir düşmana karşı korurken, farkında olmadan başka bir görünmez tehlikenin tohumlarını attı. Tek kullanımlık yüz maskeleri, kısa vadeli bir sağlık çözümünün uzun vadede nasıl bir çevresel felakete yol açabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Bu araştırma, maske üretimi, kullanımı ve imhası konularında küresel çapta bir farkındalık yaratma ve sürdürülebilir alternatiflere yönelme ihtiyacının altını çiziyor. Gelecek nesillerin sağlığı ve çevrenin korunması için, bu riskleri ciddiye alarak bilinçli adımlar atmalıyız.
Kaynak: Environmental Pollution, Coventry Üniversitesi
Fotoğraf: Patrick Untersee





