Deniz suyu arıtma: Kuraklığa karşı bir umut ışığı mı, yoksa pahalı bir geçici çözüm mü?

Yayın: 9 Eylül 2025 09:06
Güncelleme: 9 Eylül 2025 09:06

Küresel su krizi derinleşirken, deniz suyunun tuzdan arındırılması (desalinasyon), birçok ülke için son çare haline geliyor. Özellikle Fas’ta, yedi yıldır süren kuraklığın ortasında, deniz suyundan elde edilen suyla sulanan yemyeşil domates tarlaları, bu teknolojinin yaşam tarzlarını ve ekonomileri nasıl ayakta tutabileceğine dair bir umut sembolü olarak görülüyor. Basra Körfezi’nin petrol zengini ülkelerinin on yıllardır kullandığı bu teknoloji, artık Cezayir, Mısır, Irak ve Ürdün gibi, iklim değişikliğinin etkilerini en ağır yaşayan ülkelerin gündeminde. Hatta Elon Musk gibi teknoloji liderleri, tuzdan arındırmanın “tüm dünyayı yeşillendirebileceğini” iddia ediyor.

Peki, bu işlem gerçekten su kıtlığına kalıcı bir çözüm sunabilir mi? Yoksa çevresel riskleri, yüksek enerji tüketimi ve maliyeti nedeniyle eleştirmenlerin iddia ettiği gibi “kusurlu bir can simidi” mi? Bu durum, Türkiye gibi su kaynakları baskı altında olan ülkeler için ne anlama geliyor?

Tuzdan arındırmanın yükselişi ve kusurlu yanları

Tuzdan arındırma, gezegenin en büyük kaynağı olan okyanusları kullanarak içme suyu ve tarım suyu elde etme fikriyle uzun zamandır cazip. Özellikle “ters ozmoz” teknolojisindeki ilerlemeler ve maliyetlerdeki düşüş, bu yöntemi gelişmekte olan ülkeler için daha ulaşılabilir kıldı. Fas, 2031 yılına kadar dünyanın en büyük 10 tuzdan arındırma tesisinden dördüne sahip olmayı hedefliyor ve bu projelerle su talebinin büyük bir kısmını karşılamayı planlıyor. Ancak, bu çözümün ciddi çevresel ve ekonomik dezavantajları da bulunuyor.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

  • Çevresel Maliyetler: İşlem sırasında ortaya çıkan aşırı tuzlu bir özüt olan tuzlu su, okyanusa geri dökülüyor. Bu durum, su sıcaklığını artırarak ve deniz yaşamını tehdit eden kimyasallar salarak deniz ekosistemini kirletiyor.
  • Enerji Tüketimi: Tuzdan arındırma tesisleri, önemli miktarda enerji gerektiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, küresel su tuzdan arındırma enerjisi talebi 2010’dan bu yana neredeyse iki katına çıktı ve 2030’a kadar tekrar iki katına çıkması bekleniyor. Bu enerji, fosil yakıtlarla sağlandığında sera gazı emisyonlarını artırarak iklim değişikliğini daha da kötüleştiriyor. Fas’ın yeni tesisleri için yenilenebilir enerji kullanma taahhüdü, bu sorunu hafifletmeyi amaçlıyor ancak mevcut tesislerin çoğu hala fosil yakıtlara bağımlı.

Pasifik Enstitüsü‘nden bilim insanı Peter Gleick, “Herkes sihirli bir çözüm fikrini sever, ancak tuzdan arındırmanın birçok sorunu var” diyerek bu yaklaşımın risklerine dikkat çekiyor.

Fas’ın stratejisi ve çelişkiler

Fas’ın tuzdan arındırmaya bu kadar odaklanmasının tek nedeni iklim değişikliği değil. Ülkenin su açığının ardında, hükümetin hangi mahsullerin yetiştirileceğine dair aldığı kararlar da yer alıyor. Hükümetin 2008’de başlattığı “Fas Yeşil Planı”, su tüketimi yüksek ürünlerin (örneğin domates ve narenciye) ihracatını teşvik etti. Bu strateji ekonomik getiri sağlasa da, yeraltı sularının aşırı kullanılmasına yol açarak su kaynaklarını tüketti. Ülkenin eski iklim değişikliği özel temsilcisi Hakima El Haite, “Tarım, odadaki gerçek fil,” diyerek bu duruma işaret ediyor.

Tuzdan arındırılmış suyun yüksek maliyeti, küçük çiftçiler için bu kaynağa erişimi imkânsız hale getiriyor. Sonuç olarak, bu pahalı suyu karşılayabilen büyük ölçekli ve genellikle ihracata yönelik çiftlikler gelişirken, küçük çiftlikler kuruyor ve topraklarını terk ediyor. Bu durum, kırsal bölgelerde sosyal ve ekonomik eşitsizliği derinleştiriyor.

Türkiye için ne anlama geliyor?

Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında yer alan ve su kaynakları üzerinde giderek artan bir baskı hisseden bir ülke olarak, Fas’ın yaşadığı bu deneyimden önemli dersler çıkarabilir. Ülkemizde de özellikle kurak bölgelerde tarımsal faaliyetler için yeraltı suları yoğun olarak kullanılıyor ve bu durum su seviyelerinin kritik seviyelere düşmesine neden oluyor. Tuzdan arındırma teknolojisi, Türkiye’nin de gündemine girse de, bu yöntemin yüksek enerji maliyeti ve çevresel etkileri, uzun vadeli bir çözüm olarak dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektiriyor. Türkiye’nin su yönetimi politikaları, sadece yeni su kaynakları yaratmaya odaklanmak yerine, mevcut kaynakların daha verimli kullanılmasını, tarımda su tasarrufu sağlayan yöntemlerin yaygınlaştırılmasını ve su tüketimi yüksek ürünlerin ekiminin kontrol altına alınmasını içermelidir.

Yorum

Tuzdan arındırma teknolojisi, su kıtlığıyla mücadelede tartışmasız önemli bir araçtır ve acil durumlarda hayat kurtarabilir. Ancak bu teknolojinin, iklim değişikliğine karşı nihai ve tek çözüm olarak görülmesi, hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük riskler taşır. Fas örneği, bu yöntemin yanlış tarım politikalarıyla birleştiğinde, su sorununu çözmekten ziyade, mevcut eşitsizlikleri derinleştirebileceğini gösteriyor. Tuzdan arındırma, ancak yenilenebilir enerjiyle desteklendiğinde ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimiyle bütüncül bir yaklaşım içinde kullanıldığında gerçekten faydalı olabilir. Aksi halde, bu pahalı can simidi, sadece kısa vadeli bir rahatlama sağlayacak ve gelecekte daha büyük sorunlara yol açacaktır.

Kaynak: Washington Post, The New York Times, Pasifik Enstitüsü, Uluslararası Enerji Ajansı

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×