Bilim insanları, Antarktika’daki mevcut keşif gezisinin hedefi olan Thwaites Buzulu için medyada sıkça kullanılan “Kıyamet Buzulu” ifadesini hiçbir zaman benimsemedi. Her ne kadar bu buzul Florida büyüklüğünde olsa ve tamamen erimesi halinde küresel deniz seviyesini yaklaşık 60 santimetre yükseltecek potansiyele sahip bulunsa da, araştırmacılara göre bu senaryo kaçınılmaz değil.
Antarktika’da görev yapan Araon buz kırıcı gemisindeki bilim insanları, Thwaites’in ne hızla çökeceğini anlayabilmek için buzulun yapısını ve çevresindeki okyanus koşullarını ayrıntılı şekilde inceliyor.

Karbon emisyonları azaltılırsa çöküş önlenebilir
Uzmanlar, iklim değişikliğine neden olan karbon emisyonlarının azaltılması halinde Thwaites Buzulu’nun tamamen yok olmasının önlenebileceğini vurguluyor. Ancak küresel tablo umut vermiyor.
2025 yılında fosil yakıt kaynaklı emisyonlar rekor seviyeye ulaştı ve düşüşe dair güçlü bir işaret bulunmuyor. Yakın zamanda yayımlanan bir çalışma, Antarktika’nın bu bölümündeki buz raflarının belirli bir ölçüde erimesini durdurmak için artık çok geç olabileceğini ortaya koydu.
Tavsiye Edilen Haberler
Çöküş kısa vadede beklenmiyor

Bazı araştırmacılar, Thwaites Buzulu’nun önümüzdeki birkaç on yıl içinde tamamen çökmesinin olası olmadığını belirtiyor. Ancak yüzyılın ikinci yarısında veya daha sonrasında bu çöküşü tetikleyebilecek faktörler artık daha net şekilde tanımlanabiliyor.
Bu riskleri anlamak için buzulun fiziksel yapısını bilmek büyük önem taşıyor.
Thwaites Buzulu nasıl hareket ediyor?
Tüm buzullar gibi Thwaites de katı buzdan oluşsa da, yerçekiminin etkisiyle kalın ve ağır bir sıvı gibi davranıyor. Buz, Antarktika karasında başlıyor ancak denize doğru o kadar uzanıyor ki, ucu ana kayanın dışına çıkarak dalgaların üzerinde yüzen bir buz dili oluşturuyor.
Günümüzde ılık okyanus akıntıları, bu yüzen buzun altına temas ederek erimeyi hızlandırıyor. Aynı akıntılar, buzulun ana kaya üzerinde bulunan tabanını da aşındırıyor.
Tehlikeli geri çekilme döngüsü riski

Bu aşınma, bilim insanlarının “karaya oturma çizgisi” adını verdiği sınırın giderek iç kesimlere doğru çekilmesine neden oluyor. Thwaites’in altındaki ana kaya deniz seviyesinin altında ve karaya doğru eğimli bir yapıya sahip.
Bu çizgi fazla geri çekildiğinde, bodruma dolan sel suyu gibi, daha fazla sıcak deniz suyu buzulun altına sızabiliyor. Bu da daha fazla erimeye ve çizginin daha da geriye çekilmesine yol açıyor.
Ortaya çıkan bu kendi kendini besleyen döngü, buzulun dengesini geri dönülmez şekilde bozarak büyük buz kütlelerinin okyanusa kaymasına neden olabilir.
Deniz seviyesinde küresel etki
İngiltere’deki Northumbria Üniversitesi’nden buzbilimci Dr. Hilmar Gudmundsson, bu sürecin sonuçlarının dünya genelinde hissedileceğini belirterek şunları söyledi:
“Bu istikrarsız geri çekilmenin etkileri, deniz seviyesindeki yükselme hızında ani bir artış olarak küresel ölçekte görülecektir.”
Henüz geri dönülmez noktaya gelinmedi

Dr. Gudmundsson ve ekibinin 2023 yılında yayımladığı çalışmaya göre, Thwaites Buzulu henüz bu tehlikeli döngüye girmiş değil. Ancak bilgisayar simülasyonları, buzulun taban çizgisinin yeterince geri çekilmesi halinde çöküşün neredeyse kaçınılmaz olacağına dair güveni artırdı.
Araştırmacılar, bu sürecin ne zaman tetikleneceğini öngörmenin son derece zor olduğunu vurguluyor.
En kötü senaryolardan biri zayıflıyor
Son araştırmalar tamamen karamsar değil. Yeni çalışmalar, Thwaites için öngörülen en uç senaryolardan birinin gerçekleşme ihtimalinin azaldığını gösteriyor.
Bu senaryo, buzulun kopan parçalar sonrasında geride kalan dik buz kayalıklarının kontrolsüz şekilde çökmesini içeriyordu. 2024’te yayımlanan modellemeler, Thwaites’in bu tür bir zincirleme çöküşten kaçınabileceğini ortaya koydu. Ancak bilim insanları, bu ihtimali tamamen dışlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Asıl mesele: Kademeli ama kalıcı deniz seviyesi artışı
Felaket senaryoları kamuoyunun ilgisini çekse de, uzmanlara göre asıl kritik konu Antarktika buzlarının yavaş ama sürekli şekilde erimesiyle oluşan deniz seviyesi yükselmesi.
İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nden buzbilimci Doug Benn, karar vericilerin uzak gelecekten çok önümüzdeki birkaç on yılı planlamak zorunda olduğunu vurguluyor:
“Yetkililer gelecek yüzyılı değil, gelecek on yılları planlayacak. Bu yüzden bilimsel odağımız da buraya kaydı.”
Bu kademeli değişimler dramatik görünmeyebilir; ancak düşük rakımlı ülkeler ve hassas ekosistemler için hayati öneme sahip olmaya devam ediyor.





