Brezilya’nın Amazon Nehri’nin ağzına yakın Belém şehrinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi COP30 öncesinde, çevre aktivistleri dünya liderlerine yönelik protestolarını Rio de Janeiro’nun simgesel binalarına yansıttıkları güçlü mesajlarla zirveye taşıdı. ‘Kirleten Öder’, ‘Ormanları ve İnsanları Koru’ gibi sloganlarla Brezilya’ya varan liderlere çağrıda bulunan aktivistler, 30 yıldır süren müzakerelerin aksine, bu yılki kongreden “daha az söz ve vaat, daha fazla somut eylem” beklediklerini dile getirdiler.
Bu gelişme neden önemliydi? Zirveye kısa bir süre kala aktivistlerin bu eylemi, küresel ısınmanın 1,5°C sınırını aştığı ve mevcut ulusal iklim hedeflerinin (NDC’ler) dünyayı tehlikeli bir şekilde 2,5°C’ye yakın bir ısınmaya götürdüğü uyarılarının geldiği bir dönemde gerçekleşti. COP30’un, geçmişteki Paris Anlaşması gibi büyük bir bildiri yerine “uygulama COP’u” olarak çerçevelenmesi, taahhütlerden somut projelere geçişin kritik önemini ortaya koydu. Ancak ABD, Çin ve Hindistan gibi dünyanın en büyük karbon kirleticilerinin üst düzey liderlerinin toplantıda yer almayacak olması, aktivistlerin taleplerinin karşılık bulma potansiyeli üzerinde ciddi bir gölge oluşturdu.
Uluslararası güvenlik krizinde iklim finansmanı ve eşitlik
Bu yılki zirvenin ana gündem maddesi, kritik öneme sahip olan iklim finansmanı olacaktı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, zirvede Paris Anlaşması’na olan bağlılıklarını vurgulayacaklarını ve geçişin adil, kapsayıcı ve eşitlikçi olmasını sağlamayı önceliklendireceklerini belirtti.
Avrupa Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Azerbaycan ve Brezilya tarafından sunulacak **‘Bakü-Belém Yol Haritası’**nın, gelişmekte olan ülkelere sağlanan finansmanı 2035 yılına kadar yılda en az 1,3 trilyon dolara çıkarma stratejik fırsatını sunacağı vurgulandı. AB’nin 2024’te kamu kaynaklarından gelişmekte olan ülkelere 31,7 milyar avro katkıda bulunduğu ve bu rakamları artırmayı hedeflediği belirtildi. Ancak bu rakamlar dahi, Brezilya’nın talep ettiği 1,3 trilyon dolarlık devasa ihtiyacın yanında oldukça sınırlı kalıyordu.
Tavsiye Edilen Haberler
-

-

-

-
İklim DeğişikliğiAvrupa Parlamentosu, 2040 iklim hedefini belirledi
Uzmanlar, yaklaşık 200 ülkenin daha önce verdiği sözlerin yetersiz kaldığını ve bu yıl sunulan yeni planların kirlilikle mücadele çabalarını hızlandırmadığını belirtti. Geçmişteki iklim müzakerelerinin aksine, düzenleyiciler ve analistler bu Taraflar Konferansını ‘uygulama COP’u’ olarak adlandırdılar; bu da toplantının odak noktasının büyük vaatler yerine, mevcut sözlerin nasıl hayata geçirileceği, yani eylem ve adaptasyon projelerinin finansmanı ve uygulanması olacağı anlamına geliyordu.
Büyük kirleticilerin eksikliği ve hesap verebilirlik krizi
COP30’un yapılacağı Belém, zayıflamış Amazon’un kıyısındaki nispeten yoksul bir şehir olarak, iklim krizinin etkilerini somut bir şekilde gözler önüne serecekti. Ancak zirve, siyasi iradenin sınanacağı önemli bir eksikle karşı karşıyaydı. Dünyanın en büyük karbon kirleticisi olan Çin, ABD ve Hindistan’ın üst düzey liderlerinin toplantıda bulunmaması bekleniyordu. Bu üç ülke, kömür, petrol ve doğal gaz yakılmasıyla ortaya çıkan küresel karbondioksitin yaklaşık yüzde 52’sinden sorumluydu.
Küresel kirliliğe en az katkıda bulunan ancak iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Palau’nun Başkanı Surangel Whipps Jr., bu temsil eksikliğini sert bir dille eleştirdi. Başkan Whipps, “Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Hindistan taahhütte bulunmadan, gerçekten hiçbir umudumuz yok,” diyerek, özellikle en büyük kirleticilerden harekete geçmelerini ve hesap verebilir olmalarını talep etti. Whipps, topluluklarının ön saflarda yaşadığını ve daha fazla söz verilemeyeceğini vurguladı.
Türkiye’nin konumu ve uygulama COP’u fırsatı
Bu “uygulama COP’u” çerçevesi, Türkiye’nin ulusal iklim stratejisi açısından büyük önem taşıyordu. Türkiye, Paris Anlaşması’na taraf olmasına rağmen, taahhütlerini artırma baskısı altındaydı. COP30’daki tartışmalar, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesini artırma, ulaşım ve sanayi sektörlerini elektriklendirme ve ormansızlaşmayı önleme (özellikle orman yangınları ve toprak bozunumu bağlamında) gibi konularda somut projeler ve finansman mekanizmaları talep etmesi için bir fırsattı.
Bakü-Belém Yol Haritası’nın sunduğu 1,3 trilyon dolarlık finansman hedefi, Türkiye’nin yeşil dönüşüm projeleri için ihtiyaç duyduğu büyük ölçekli ve uygun maliyetli sermayeye erişimini kolaylaştırabilirdi. Türkiye’nin, zayıflayan NDC’lerin eleştirildiği bu ortamda, kendi ulusal planlarını gözden geçirerek, bölgesel kirleticilerin dahi hedef belirlemekte zorlandığı bu dönemde güçlü bir eylem planı sunması, uluslararası arenada liderlik pozisyonunu güçlendirebilirdi.
Sorumluluktan kaçışın gölgesindeki zirve
Aktivistlerin Rio’daki sembolik eylemi, COP30’un temel mesajını özetledi: Uygulama ve hesap verebilirlik. Dünya liderleri, sadece finansman hedeflerini konuşmakla kalmayıp, ormansızlaşmayı durdurma ve toplulukların ısınmaya uyum sağlamasına yardımcı olma gibi somut adımlar atmak zorundaydılar. Ancak ABD, Çin ve Hindistan gibi en büyük kirleticilerin üst düzey temsilcilerinin eksikliği, zirvenin en zayıf noktasını oluşturdu. Palau Başkanı’nın sözleriyle, sorumluluktan kaçınanların olduğu bir masada, en çok zarar gören ülkeler için anlamlı bir ilerleme sağlamak neredeyse imkansızdı. COP30, taahhütler ve eylemler arasındaki uçurumu kapatma potansiyelini taşısa da, büyük kirleticilerin siyasi iradesi olmadan zirvenin sonuçları, küresel ısınmanın gidişatını değiştirmekte yetersiz kalma riskiyle karşı karşıya kalacaktı.
Kaynak: Avrupa Komisyonu Basın Açıklaması, BM Çevre Programı (UNEP) Raporu, Rio de Janeiro Aktivist Eylemleri









