Birleşmiş Milletler (BM) COP30 İklim Zirvesi Brezilya’da başladı. Ancak iklim değişikliğiyle ilgili yalan ve yanıltıcı iddialar sosyal medyada dolaşmaya devam ediyor, bunlar milyonlarca kişiye ulaşıyor. Bunlardan beşini inceledik ve neden hatalı olduklarını açıkladık.
İddia: İklim değişikliği insan kaynaklı değil
İklimi insanların değiştirmediğini öne süren temelsiz iddialar birçok dilde yayılıyor; İngilizce, İspanyolca, Rusça, Fransızca…
Dünyamızın tarihi boyunca, birçoğu yanardağ patlamaları ya da güneşteki değişimler gibi doğal faktörlerden kaynaklanan ısınma ve soğuma döngülerinden geçtiği bir gerçek.
Ama bu değişimler çok uzun zaman almış – genellikle binlerce hatta milyonlarca yıl sürmüştür.
Tavsiye Edilen Haberler
-

-

-
İklim DeğişikliğiAvrupa Parlamentosu, 2040 iklim hedefini belirledi -

Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre gezegenimiz sadece son 150 yılda yaklaşık 1,3 santigrat derece ısındı.
Bu kulağa az gelse de, bilim insanları bu derece bir ısınmanın binlerce yıldır görülmediğini söylüyor.
Hükümetlerarası iklim Değişikliği Paneli (IPCC) “bu su götürmez bir şekilde insan aktiviteleri kaynaklı” diyor. Bu aktivitelerde başı da kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtların kullanımı çekiyor.
IPCC, iklim değişikliğinin etkilerini ölçmek üzere BM bünyesinde kurulmuş bir yapı. Gezegenimizde olanlara dair kanıtlı raporlar hazırlıyorlar.
Fosil yakıtlar, yakılınca, büyük çoğunluğu karbondioksit (CO2) olmak üzere sera gazı salıyor. Bu gazlar Dünyamızı bir örtü gibi sararak, ekstra enerjinin atmosferde hapsolmasına ve gezegenimizin ısınmasına neden oluyor.
Londra’da Imperial College’dan iklim bilimcisi Joyce Kimutai, “İklim değişikliği bir inanç meselesi değil, kanıt meselesidir” diyor.
“İnsan etkisinin parmak izleri, açıkça gezegenin iklim sisteminin her köşesinde görülüyor.”
İddia: Dünya soğuyor, ısınmıyor
Bazı sosyal medya kullanıcıları ise – mesela Polonya ve Kanada gibi yerlerdekiler – bölgelerinde mevsim normallerinin altındaki hava durumlarını göstererek, bilim insanlarının küresel ısınma konusunda yalan söylediğini iddia ediyorlar.
Dünyanın soğuduğunu iddia eden paylaşımlar da sosyal medyada dolaşmaya devam ediyor.
Bu iddia yanlış.
Hava durumu Dünya’nın atmosferindeki kısa vadeli koşulları ifade ederken, iklim uzun dönemlerdeki uzun vadeli motifleri tanımlar.
Filipinler’den iklim bilimci Dr. Joseph Basconcillo, “Uzun dönemli küresel sıcaklık kayıtları açıkça gösteriyor ki, bazı yerler kısa dönemli ya da yerel soğuk hava dalgaları yaşasa da, Dünya’nın yüzeyi gittikçe ısınıyor”
WMO, 1980’lerden bu yana her on yılın, bir önceki on yıldan daha sıcak olduğunu söylüyor, ve bu eğilimin devam etmesi bekleniyor.
WMO, küresel ortalama sıcaklığın 19. yüzyıl sonlarından yaklaşık 1,55 derece daha yüksek olduğu 2024’ün, “kayıtlara geçmiş en sıcak yıl olduğunu” belirtiyor.
İddia: CO2 kirletici değildir
İklim değişikliğindeki insan etkisini reddeden sosyal medya hesapları çoğunlukla, karbondioksidin “kirletici” değil, “bitki besini” olduğunu iddia ediyor.
Hatta gördüğümüz Portekizce ve Hırvatça bazı sosyal medya paylaşımları, atmosferde daha çok karbondioksit olmasının doğu için daha iyi olacağını savunuyor.
Kirleticiler, doğaya karıştıklarında, ekosistemlere ve insan sağlığına zarar veren maddelerdir.
Atmosferde normal seviyede CO2 bulunması, Dünya’daki yaşam için çok önemli.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), CO2 gibi sera gazları olmasa gezegenimizin yaşanamayacak kadar soğuk olacağını söylüyor.
Bitkiler de, su ve güneş ışığıyla birlikte, karbondioksidi kullanarak oksijen ve organik maddeler üretiyor. Bunlar da gezegenimizdeki çoğu gıda zincirinin temelini oluşturuyor.
Ama atmosferdeki CO2 çok fazla olursa, bilim insanları bunu “kirletici” olarak sınıflandırıyor çünkü zarar verici olmaya başlıyor.
2024’te atmosferdeki karbondioksit oranı da rekor kırdı. WMO’ya göre 1750’den bu yana milyon başına 280 parçadan 423 ppm’e yükseldi.
Bilim insanları CO2 miktarındaki insan kaynaklı bu artışı küresel ısınmayla ilişkilendiriyor ve ekosistem için geniş kapsamlı sonuçları olduğunu söylüyor.
Kanada’da yaşayan ekolojist ve koruma bilimci Michelle Kalamandeen, “Ormanlar yangınlara daha açık yatkın geliyor, mahsuller kuraklık ya da su baskınlarından zarar görüyor, ve ekosistemlerin dengesi bozulduğu için yaban hayatı doğal yaşam alanlarını kaybediyor” diyor.
IPCC atmosferdeki daha çok CO2’nin bitki büyümesini artırabileceğini, ancak iklim değişikliğinin ısı stresi ve su kıtlığı gibi olumsuz etkilerini dengelemeye yetmeyeceğini söylüyor.
İddia: Yangınlar iklim değişikliği değil kundaklama kaynaklı
Bu yıl hem Türkiye’de, hem de ABD, Güney Kore gibi birçok ülkede çok geniş çaplı orman yangınları yaşandı.
Bazı sosyal medya kullanıcıları bu yangınların kundaklama nedeniyle çıktığına odaklanarak, iklim değişikliği gibi faktörleri tamamen görmezden geliyor.
Kundakçılarla ilgili sosyal medya paylaşımlarında genellikle bilim insanlarıyla ve yangınlarla iklim değişikliğini ilişkilendiren siyasilerin alay konusu yapıldığı görülüyor.
Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde yangın ekolojisi alanında araştırmalar yapan Dr Dolors Armenteras, “birçok yangın kasti ya da kaza sonucu insanlar tarafından başlatılmış olsa da, yangınları tek bir sebebe indirgemek temel olarak yanıltıcı” diyor.
Belirli yangınları doğrudan iklim değişikliğine bağlamak zor, çünkü orman yangınlarını etkileyen çok fazla faktör var – ormancılık uygulamaları, hava durumu ve topografya gibi.
Ama şunu biliyoruz ki iklim değişikliği orman yangınlarının ortaya çıkması ve yayılması için ideal şartları yaratıyor.
IPCC, Kuzey Amerika ve Güney Avrupa gibi bölgelerde, iklim değişikliği “yangın havası”nda artışa neden oldu. Uzun süreli kurak koşullar, aşırı sıcaklar ve şiddetli rüzgarlara “yangın havası” adı veriliyor.
Bu koşullarda, ufacık bi kıvılcım – bu ister yıldırım gibi doğa kaynaklı, ister kundaklama ya da kaza gibi insan kaynaklı olsun – sık bitki örtüsü ile birleştiğinde aşırı yangınlara neden olabiliyor.
Dr. Armenteras, “Soru ‘kundaklama mı, iklim değişikliği mi?’ değil. Sorun daha sıcak ve aşırı iklim koşullarının, herhangi bir ateş kaynağınının etkilerini nasıl artırdığı ve birçok yerde gördüğümüz yıkıcı yangınları ortaya çıkardığı” diyor.
İddia: ‘İklim mühendisliği’ aşırı hava koşullarına neden oluyor
Aşırı yağışlar, sel veya kasırgaların “hava manipülasyonu” veya “jeomühendislik” nedeniyle meydana geldiği iddiaları internette sürekli olarak gündeme geliyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde Dubai’de ya da İspanya’da Valencia’da geçen yıl gördüğümüz ani sel olayları sonrası, bazı sosyal medya hesapları hızlıca bu gibi uygulamaları sorumlu tuttu.
Ancak “hava manipülasyonu” ve “jeomühendislik” birbirinden farklı kavramlar ve dünyanın farklı yerlerindeki yaşanan aşırı hava olaylarını açıklamıyorlar.
Hava durumunu manipüle etmek mümkün. En yaygın teknik – bulut tohumlama – geçen yıllarda 30’dan fazla ülkede uygulandı. ABD çıkışlı rapora göre Çin, Meksika ve Hindistan da bu ülkeler arasında.
Bu yöntemde gümüş iyodür gibi küçük maddecikler varolan bulutlara atılarak, içindeki su buharını yoğunlaşmaya yada donmaya teşvik edilir, ve böylece yağmur veya kar ihtimali artırılır.
Hindistan Bilim Enstitüsü, Atmosfer ve Oşinografi Bilimleri Merkezi’nden Prof. Govindasamy Bala “Hava manipülasyonu teknikleri çok kısa süreli ve yerel ölçeklerde çalışır. Bu nedenle onlarca yıldır dünyanın her bir köşesinde gördüğümüz iklim değişikliklerinden sorumlu tutulamazlar” diyor.
Bulut tohumlama gibi hava değiştirme tekniklerinin etkileri üzerinde tartışmalar olsa da, bilim insanları bu uygulamaların tek başına büyük seller ya da kasırgalara neden olamayacağında hemfikir.
Diğer yandan jeomühendislik, çevreyi manipüle ederek iklimi değiştirmeyi amaçlayan girişimleri tanımlıyor.
Jeomühendisliğin en sık atıf yapılan uygulamalarından biri güneş radyasyonu modifikasyonu, yani bazı maddelerin çok ufak partiküllerini atmosfere sıkarak, güneş ışığını uzaya geri yansıtmak ve teorik olarak Dünya’yı bu şekilde soğutmak.
Çok yerel düzeyde çok az sayıdaki deney hariç, güneş jeomühendisliğinin dünyanın hiçbir yerinde geniş ölçekli uygulaması yok.
Ancak İngiltere de dahil bazı ülkeler, güneş mühendisliği araştırmalarına son yıllarda daha fazla yatırım yapıyor. Bunun sebebi bu yöntemlerin tehlikeli ısınmayı sınırlandırmaya yardımcı olup olamayacağını anlamak.
O zaman gördüğümüz bazı aşırı hava olaylarının arkasında ne var?
Bilim insanlarına göre iklim değişikiliği aşırı sıcaklar ya da yağmurlar gibi hava olaylarını çok daha olası ve yoğun hale getiriyor.
Kaynak: BBCTürkçe









