İzlanda’nın mor istilası: Nootka acı baklası ülkeyi kaplarken ekolojik tartışma büyüyor

Yayın: 4 Aralık 2025 10:09
Güncelleme: 4 Aralık 2025 10:09
Fotoğraf Kaynağı: Courtney Vitale

İzlanda’nın geniş volkanik arazileri ve fiyort kenarları, her yaz Alaska’ya özgü Nootka Acı Baklası (Lupinus nootkatensis) çiçekleriyle mora boyanıyor. 1940’larda iyi niyetle toprak erozyonunu durdurmak amacıyla ülkeye getirilen bu narin, mor-mavi çiçek, İzlanda’nın karanlık ve ıssız manzarasıyla yarattığı kontrast sayesinde kısa sürede gayri resmi bir ulusal sembole ve turistler için bir fotoğraf çekim alanına dönüştü. Ancak bilim insanları ve bazı yerel halk, bu hızla yayılan ve istilacı türün, İzlanda’nın eşsiz yerel bitki örtüsünü ve ekosistemini tehdit ettiği konusunda giderek artan bir endişe taşıyor.

Peki, II. Dünya Savaşı‘ndan sonra ülkenin en büyük sorunu olan toprak erozyonuna çözüm bulması beklenen bir bitki, nasıl bir ekolojik tehdide dönüştü? İzlandalılar, bir yandan turizmi canlandıran bu “destansı” manzaralara hayran kalırken, diğer yandan doğal alanlarının yok oluşuna neden olan bu istilacı tür konusunda neden ikiye bölünmüş durumda? Isınan iklim, acı baklanın yayılımını nasıl hızlandırıyor ve bu istilayı kontrol altına almak için artık çok mu geç?

İyi niyetlerle başlayan istilacı serüven

Nootka acı baklasının İzlanda’ya gelişi, ülkenin en büyük çevresel sorununa çare bulma arayışıyla başladı. Vikinglerin dokuzuncu yüzyılda adaya gelmesinden sonra bin yılı aşkın süren ormansızlaşma ve aşırı koyun yetiştiriciliği, toprakların beşte ikisinin önemli ölçüde bozulmasına neden olmuştu. Baş Ormancı Hákon Bjarnason, 1940’ların sonunda Alaska gezisinde gördüğü bu bitkinin, toprağı bir arada tutma ve toprağa azot bağlama yeteneği sayesinde erozyonu durduracağına inanıyordu. Amaç, bir gün adanın orijinal ormanlarının geri dönmesini sağlayacak bir toprak kalitesi yaratmaktı.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

Ancak Doğa Bilimleri Enstitüsü’nden botanik direktörü Pawel Wasowicz’in belirttiği gibi, 1945’te “istilacı tür” kavramı henüz bilimsel literatürde yoktu. Bitkinin yayılması, tahmin edilenden çok daha hızlı ve kontrolsüz oldu. Hatta başlangıçta, İzlanda makamları tarafından yayılımı teşvik edilerek benzin istasyonlarından ücretsiz tohum paketleri dağıtıldığı biliniyor. Bilim insanları, bu iyi niyetli deneyin “çok ileri gittiği” konusunda genel bir fikir birliği içindedir.

İstilacı bir tehdit: Yerel bitkilere ve yosunlara zarar

2017’deki son uydu değerlendirmesine göre, acı bakla İzlanda’nın yüzölçümünün yalnızca %0,3’ünü kaplasa da, bu oran büyük bir hızla artmaktadır. İstilacı bir tür olarak sınıflandırılan acı baklanın, önümüzdeki yıllarda ülkenin neredeyse altıda birini kaplayacak kadar büyüyebileceği tahmin edilmektedir.

Bu hızlı yayılımın temel endişeleri şunlardır:

  1. Yerel Bitki Örtüsünün Yok Edilmesi: Acı bakla, azot bağlama özelliği sayesinde İzlanda’nın doğal olarak azot fakiri olan volkanik topraklarında diğer yerel bitkilere göre büyük bir avantaj elde eder ve onları hızla gölgede bırakarak yok eder.
  2. Bozulan Toprak Ekolojisi: Bitki, özellikle dağlık alanlarda yerel bitkilerin azalmasına neden olarak toprak dayanıklılığını olumsuz etkilemiş ve bu durum, bazı durumlarda heyelanlarla ilişkilendirilmiştir.
  3. Yosun Tabakasına Zarar: İzlanda ekosisteminin kritik bir parçası olan yosun tabakası, acı bakla tarlalarının altında yok olmaktadır. Bitki ekolojisti Guðrún Óskarsdóttir, acı baklayla toprak onarımını “diş ağrısını taşla tedavi etmeye” benzeterek, fayda sağlamak isterken zarar görmemiş birçok ekolojik bileşene zarar verildiğini belirtmiştir.

İklim değişikliği ve acı bakla

Bilim insanları, İzlanda’daki ısınan iklimin de Nootka acı baklasının yayılımını hızlandırdığını düşünmektedir. Daha ılıman ve uzun yazlar, bitkinin daha verimli üremesine ve dağ tepelerine kadar uzanan uzantılar oluşturmasına olanak tanımaktadır. Bu nedenle, 2027’deki bir sonraki uydu değerlendirmesinde acı bakla kapsamının üç katına çıkması beklenmektedir.

Öte yandan, acı baklanın ilk ekildiği Güney İzlanda’nın bazı bölgelerinde, bitkinin altında gelişen yosun tabakasının, zamanla acı baklanın üreme yeteneğini yitirmesine ve yerini yerel bitkilere bırakmasına neden olduğu görülmüştür. Ancak bilim insanları, bu doğal gerileme sürecinin ülkenin yalnızca bazı bölgelerinde gerçekleşeceği ve yayılmanın genel olarak devam edeceği konusunda uyarmaktadır.

Turizm ve yerel bölünme

Acı baklanın en büyük savunucuları, başta turizm sektörü ve Instagram fotoğrafçılarıdır. Fotoğrafçı Leszek Nowakowski’nin anlattığı gibi, mor-mavi çiçekler Haziran ve Temmuz aylarında İzlanda’nın imajının ve “destansı” fotoğraflarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, çiçeklerin yayılmasına meydan okuyan ve güzelliğini kutlayan Facebook grupları kuran bazı yerel halkı da bitkiye duygusal olarak bağlamıştır.

Ancak bilim insanları için bu duygusal bağ, ekolojik gerçeği değiştirmez. Pawel Wasowicz, bitkiyi yok etmek için artık çok geç olduğunu belirtirken, en iyi seçeneğin, bitkinin en biyolojik çeşitliliğe sahip ve değerli bölgelerden uzak tutulmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Wasowicz, asıl sorunun bitkinin iyi mi kötü mü olduğundan ziyade, “ne kadar değişimi kabul etmeye hazır olduğumuz” olduğunu ifade etmektedir.

Türkiye’de istilacı türler yönetimi

İzlanda’nın Nootka acı baklası deneyimi, Türkiye’nin de karşı karşıya olduğu istilacı yabancı türler sorununun ne kadar karmaşık ve uzun vadeli olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir. Türkiye’de de küresel ısınma ve insan müdahalesi nedeniyle özellikle denizlerde kızıl deniz göçmenleri veya karasal alanlarda yerel olmayan bitki türleri, yerel ekosistemleri tehdit etmektedir.

Uzmanlar şu noktaya dikkat çekiyor: İzlanda’nın hatası, bir problemi (erozyon) çözmek için ekolojik sonuçları düşünülmeden yabancı bir türü serbest bırakmak oldu. Türkiye’nin, tarım ve çevre projelerinde yabancı türleri kullanırken veya iklim değişikliğinin neden olduğu tür hareketlerini yönetirken, ekolojik risk değerlendirmesini öncelikli hale getirmesi ve biyolojik çeşitliliğe sahip hassas alanları (örneğin sulak alanlar, endemik bitki alanları) istilacı türlerden korumak için proaktif ve ulusal bir strateji belirlemesi gerekmektedir.

Güzel ama tehlikeli bir sembol

İzlanda’nın mora boyanması, doğanın iyi niyetli müdahalelerin bile beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini gösteren acı bir dersi temsil etmektedir. Nootka acı baklası, bir yandan turistik kartpostalları süsleyen güzel bir görüntü sunarken, diğer yandan ülkenin eşsiz ve hassas ekosistemini sessizce yok etmektedir. Bu, küresel ölçekte bir ikilem yaratmaktadır: görsel estetik mi, yoksa ekolojik bütünlük mü? İzlandalı yetkililerin, bu istilayı tamamen durdurmak mümkün olmasa da, en değerli doğal miraslarını korumaya odaklanarak “değişimin sınırlarını” çizmek zorunda kalacağı açıktır.

Kaynak: Doğa Bilimleri Enstitüsü, Leszek Nowakowski Fotoğrafçılık, Reuters.

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Et

Çevre hikâyelerini kaçırma

İklim krizi, çevre kirliliği, deprem ve hava durumu haberlerini sosyal medyada da anlık olarak takip et.

Scroll to Top
×