Dünya, iklim değişikliğinin tetiklediği aşırı hava olaylarının geniş bir yelpazesiyle mücadele ediyordu. Avustralya’nın Batı kıyılarında başlayan şiddetli orman yangınları ve kavurucu sıcaklıklar alarm verirken, Brezilya’nın en büyük şehri São Paulo’da şiddetli rüzgarlar elektrik şebekesini çökertmişti. ABD’de ise normalde berrak gökyüzüyle bilinen California’nın Orta Vadisi, rekor süreli sis ve düşük sıcaklıklarla boğuşuyordu.
Bu gelişme neden önemliydi? Bu olaylar, sadece yerel felaketler olmakla kalmayıp, küresel iklim sistemlerinin ne kadar dengesizleştiğini gösteriyordu. Batı Avustralya’daki sıcak hava dalgası, bu ay Yeni Güney Galler’de evlerin yıkılmasına neden olan yangınların hemen ardından geliyordu. Bu dünya için ne ifade ediyordu? İklim sistemi, aşırı sıcaklık ve kuraklıkla yangın riskini artırırken, aynı anda okyanuslar ve atmosfer yoluyla uzak coğrafyalarda (Kanarya Adaları’ndaki kar ve Brezilya’daki fırtına gibi) alışılmadık şiddette ve türde hava olaylarını tetikliyordu.
Avustralya’da yangın ve ısı dalgaları

Batı Avustralya’nın kurak coğrafyası, aşırı sıcaklar ve kontrolsüz orman yangınlarıyla kasıp kavruluyordu. Bu durum, Yeni Güney Galler’de can kayıplarına ve ev yıkımlarına neden olan yıkıcı yangın sezonunun hemen ardından geliyordu.
Kavurucu güneybatı
Meteoroloji Bürosu, güneybatının büyük bir bölümü için şiddetli sıcak hava dalgası uyarısı yayınlamıştı. Önümüzdeki günlerde sıcaklıkların sürekli olarak 40°C’nin (104°F) üzerine çıkmaya devam etmesi bekleniyordu. Yüksek basınç sisteminin doğuya doğru hareket etmesiyle, Güney Avustralya ve Yeni Güney Galler’in bazı bölgelerinde de bu haftanın sonlarına doğru şiddetli sıcak hava dalgası uyarısı verilmişti. Bu kavurucu güneş ışığı, zaten kurak olan bölgenin büyük bir bölümünde yeni orman yangınları riskini artırıyordu.
Tavsiye Edilen Haberler
Brezilya ve California’da alışılmadık hava olayları
Güney Yarımküre’nin diğer ucunda ve Kuzey Amerika’da, farklı türde aşırı hava koşulları yaşanıyordu.
São Paulo karanlıkta

Brezilya’nın en büyük şehri São Paulo, geçen hafta şiddetli rüzgarların neden olduğu büyük bir kaosa sahne oldu. Şiddetli rüzgarlar, şehrin elektrik şebekesine ciddi hasar vermiş, devrilen ağaçlar elektrik hatlarını koparmış ve 1 milyondan fazla sakin elektriksiz kalmıştı. Hava koşulları ayrıca Congonhas havaalanında ulaşımı da aksatmış ve yüzlerce uçuş iptal edilmişti. Elektrik altyapısındaki ciddi hasar nedeniyle, elektrik şirketleri elektriği geri getirmek için yoğun çaba sarf etmesine rağmen, sorunların daha uzun sürmesi bekleniyordu.
California’da rekor sis
Genellikle berrak gökyüzü ve bol güneş ışığıyla bilinen California’nın Orta Vadisi, kayıtlara geçen en kasvetli ve sisli haftalarından birini yaşıyordu. Genellikle sadece birkaç gün süren yerel adı “tule sisi” olan bu olay, bu yıl alışılmadık derecede yaygın ve kalıcı olmuştu. Sisin uzun sürmesinin ana nedeni, toprakları suya doymuş halde bırakan olağanüstü sonbahar yağışlarıydı. Sacramento uluslararası havaalanında sıcaklıkları bir haftadan fazla bir süre 8°C’nin altında tutan bu sis dönemi, son otuz yıldan fazla bir süredir yaşanan en uzun süreli sis dönemi olarak kayıtlara geçmişti.
İspanya’da kış sürprizi: Emilia fırtınası
Ilıman iklimiyle bilinen İspanya’nın popüler tatil merkezi Kanarya Adaları da Emilia Fırtınası’nın etkisi altına girmişti. Fırtına, bölge için alışılmadık koşullar getirerek yoğun yağış, şiddetli rüzgarlar ve hatta kar yağışına neden oldu.
Tenerife’nin yüksek kesimlerinde kar yağışı nadir olmasa da, Emilia Fırtınası, Teide milli parkına 2016’dan beri en yoğun kar yağışını getirmiş ve parkın Pazar günü kapatılmasına yol açmıştı. Kar yağışının yanı sıra, takımadalar boyunca güçlü kuzey rüzgarları esti; Lanzarote ve Gran Canaria dahil olmak üzere birçok adada saatte 80 kilometreyi aşan rüzgar hızları kaydedilmişti. Fırtınanın etkisinin bu hafta azalması ve mevsim normallerine uygun hava koşullarının hakim olması bekleniyordu.
Küresel aşırılıkların yansımaları
Batı Avustralya’daki rekor sıcaklıklar ve Brezilya’daki şiddetli fırtınalar, Türkiye dahil olmak üzere tüm Akdeniz ve yarı kurak iklim bölgelerine yönelik bir uyarı niteliği taşıyordu. Avustralya’da orman yangınlarının yıkıcı hale gelmesi, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarında yaz aylarında artan sıcaklıklar ve azalan nem nedeniyle karşı karşıya kaldığı yangın riskinin ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğinin bir göstergesiydi.
Aynı zamanda, Brezilya ve Kanarya Adaları’ndaki hava olaylarının şiddeti ve alışılmadık doğası, Türkiye’de de son yıllarda Marmara ve Karadeniz bölgelerinde görülen anlık, şiddetli ve yıkıcı yağış ve fırtına olaylarının artan sıklığının, küresel iklim sistemindeki büyük çaplı dengesizliklerin bir yansıması olduğunu gösteriyordu. Bu durum, Türkiye’nin yangın önleme, şehir altyapısı ve sel yönetimi stratejilerini küresel aşırılıklara karşı acilen güçlendirmesi gerektiğini ortaya koyuyordu.
İklim dengesi bozuldu
Dünyanın dört bir yanındaki bu eş zamanlı ve zıt uç noktalar, küresel iklim sisteminin artık “normal” bir denge içinde işlemediğini kanıtlıyordu. Bir yanda Avustralya’da kavurucu sıcaklıklar, diğer yanda Kaliforniya’da rekor sis ve hatta Kanarya Adaları’nda şiddetli kar yağışı görmek, atmosfer ve okyanus enerji akışının ciddi şekilde bozulduğunu gösteriyordu.
Özellikle Brezilya’daki fırtınanın elektrik şebekesi üzerindeki yıkıcı etkisi ve Avustralya’daki yangın tehdidi, sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda kritik ulusal altyapılar ve şehir yaşamı için acil bir güvenlik sorunu olduğunu gözler önüne seriyordu. Bu olaylar zinciri, hükümetlerin artık sadece uzun vadeli emisyon azaltım hedeflerine değil, aynı zamanda mevcut ve gelecekteki aşırı hava koşullarına karşı şehirleri, enerji şebekelerini ve toplulukları acilen güçlendirmeye odaklanması gerektiğini haykırıyordu.
Kaynak: Meteoroloji Bürosu (Batı Avustralya), Brezilya Havaalanı Otoritesi, Hindistan Çevre Kirliliğini İzleme Kurumu, İspanya Meteoroloji Ajansı.





