Yeryüzü yörüngesinde faaliyet gösteren uydu sayısındaki hızlı artış, yalnızca iletişim, hava tahmini ve gözlem açısından değil, aynı zamanda iklim değişikliği ve ozon tabakasının sağlığı açısından da endişe verici sonuçlar doğurabilir. Yeni bir bilimsel araştırma, ömrünü tamamlayan uyduların atmosfere yeniden giriş süreçlerinin, küresel çevre üzerinde beklenmedik zararlar yaratabileceğini ortaya koyuyor.
2024 sonrası için uyarı: 60.000 uydu ve artan emisyon riski
Şu anda dünya yörüngesinde yaklaşık 9.000 aktif uydu bulunuyor. Ancak bu sayının 2040 yılına kadar 60.000’e ulaşması bekleniyor. Bu büyüme, özellikle alçak yörüngede bulunan küçük iletişim uydularındaki artıştan kaynaklanıyor.
Uydu sistemleri genellikle yaklaşık 5 yıllık kullanım ömrüne sahip. Ömrünü tamamlayan uyduların çoğu, kontrollü şekilde alçaltılarak atmosferde yanmaları sağlanıyor. Bu işlem sırasında ortaya çıkan alüminyum oksit aerosol salınımı, atmosferin üst katmanlarında birikerek uzun vadeli çevresel zararlara yol açabilir.
Simülasyon sonuçları: Alüminyum oksit atmosferi ısıtıyor
Journal of Geophysical Research: Atmospheres dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, 2040 yılına kadar her yıl 10.000 ton alüminyum oksidin atmosfere salınması muhtemel. Bu, yılda yaklaşık 3.000 uydunun atmosfere giriş yaparak yanmasıyla ortaya çıkacak bir miktar.
Tavsiye Edilen Haberler
-
SürdürülebilirlikTEB ile EBRD’den yeşil dönüşüm için 100 milyon avroluk anlaşma -
-
-
Araştırmada kullanılan simülasyonlar, bu partiküllerin özellikle yüksek enlemlerde yoğunlaşacağını ve atmosferin orta ila üst tabakalarında sıcaklık anomalilerine (1,5°C’ye kadar) yol açabileceğini ortaya koydu. Ayrıca rüzgar hızlarının azalabileceği ve bu durumun atmosferik dolaşım sistemlerini etkileyerek ozon tabakasının iyileşmesini tehlikeye atabileceği belirtildi.
Ozon tabakasına yönelik yeni bir tehdit
Yıllarca süren küresel çevre politikaları sayesinde iyileşme sürecine giren ozon tabakası, bu yeni tehditle karşı karşıya kalabilir. Araştırmacılar, alüminyum oksidin, ozon moleküllerini parçalayan heterojen kimyasal tepkimelere ortam yaratabileceğini ve bu durumun özellikle Antarktika bölgesindeki ozon deliğinin kapanma sürecini geciktirebileceğini ifade ediyor.
Titanyum, lityum ve diğer metallerin etkisi hâlâ belirsiz
Araştırmada henüz dikkate alınmamış diğer metaller arasında titanyum, lityum, demir ve bakır gibi maddeler bulunuyor. Bu metaller de uyduların yapımında yaygın olarak kullanılıyor ve atmosfere girişlerinde kimyasal etkileşimler yaratarak ekolojik sistemleri etkileyebilecekleri düşünülüyor.
Araştırmanın baş yazarları, bu metallerin etkilerinin de modellemeye dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor. Şimdilik odak noktası alüminyum oksit olsa da, ilerleyen çalışmalar daha kapsamlı bir atmosferik etki analizini gündeme getirecek.
Daha fazla uydu, daha fazla risk
Teknoloji şirketleri ve uzay ajansları, artan internet ihtiyacını karşılamak ve gözlem kapasitesini artırmak için uydulara büyük yatırımlar yapıyor. Ancak bu büyüme beraberinde çevresel bir kriz potansiyeli de taşıyor. Şu anda çoğu ülke, uyduların atmosfere yeniden girişinden kaynaklanan emisyonlara dair herhangi bir uluslararası çevre düzenlemesi uygulamıyor.
Bu eksiklik, gelecekte atmosferin kimyasal yapısında köklü değişikliklere, iklim dengesizliklerine ve ozon tabakasının zayıflamasına neden olabilir.





