12 Aralık 2015’te imzalanan ve küresel iklim eyleminin temelini oluşturan Paris Anlaşması, 10. yılını doldururken dünyanın iklim değişikliğini önleme çabaları hâlâ bilimsel gerekliliklerin gerisinde kalıyordu. Ancak bu dönüm noktası niteliğindeki yasal olarak bağlayıcı anlaşma, gezegeni ısıtan emisyonları azaltma ve küresel ısınmadaki beklenen artışı düşürme konusunda önemli başarılar elde edilmesini sağladı. Anlaşmanın temel hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2°C’nin oldukça altında tutmak ve bu artışı 1,5°C ile sınırlama çabalarını sürdürmekti.
BM Genel Sekreteri António Guterres’in de kabul ettiği gibi, bu yıl ilk kez küresel ortalama sıcaklık geçici olarak 1,5°C’nin üzerine çıkacak olsa bile, anlaşma küresel iklim eyleminin pusulası olmaya devam ediyordu. Uzmanlar, Anlaşma imzalandığından bu yana yüzyılın sonuna kadar öngörülen küresel sıcaklık artışının azaldığını belirtiyordu.

Paris Anlaşması’nın 10 yıldaki başarıları
Paris Anlaşması’nın en büyük etkisi, küresel iklim hırsını kökten değiştirmesi ve yapısal dönüşümü başlatmasıydı:
1. Hırsın yükselişi ve net sıfır taahhütleri
Anlaşma kabul edildiğinde, hiçbir ülke emisyonlarını net sıfıra indirme sözü vermemişti. On yıl sonra ise:
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?
- Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %70’i net sıfır taahhütleriyle kapsanıyordu.
- Ülkeler, parça parça hedeflerden ekonominin tamamını kapsayan, mutlak emisyon azaltma hedeflerine geçiş yaptı.
- Climate Analytics’e göre, iklim politikaları sayesinde küresel emisyonların 2030’dan önce zirveye ulaşması artık mümkün görünüyordu.
2. Öngörülen ısınmanın azalması
Anlaşma, felaket senaryolarını engelleme konusunda başarılı oldu:
- Anlaşma imzalandığında öngörülen 3-3,7°C’den, mevcut politikaların sürdürülmesi varsayımıyla yüzyılın sonuna kadar öngörülen sıcaklık artışı 2,8°C’ye düştü.
- Ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları (NDC’ler) tam olarak uygulanırsa, öngörülen ısınma 2,3°C ile 2,5°C arasına düşecekti.
- Yüzyıl sonu küresel ısınma tahmini, anlaşma sayesinde 4°C’den 2,6°C’ye geriledi.

3. Temiz enerji devrimi ve hızlanan teknolojik yayılım
Anlaşma, temiz enerjiye geçiş konusunda küresel ölçekte dönüştürücü bir etkiye sahipti:
- Çerçeve Nitelikli Yasalar: Çerçeve niteliğindeki iklim yasaları 2015’ten bu yana üç kattan fazla artarken, ulusal iklim politikası araçları da yedi kat arttı.
- Yenilenebilir Enerji: Küresel temiz enerji kapasitesi, anlaşmanın imzalanmasından bu yana 2,4 kat artarak 2024 yılında 4.448 gigawatt’a (GW) ulaştı.
- Güneş ve Rüzgar: Güneş ve rüzgar enerjisi, IEA’nın 2015’teki tahmininden %1500’den fazla daha hızlı büyüdü ve yenilenebilir enerji kaynakları, elektrik üretiminde en büyük kaynak olarak kömürü geride bıraktı.
- Elektrikli Araçlar (EV): EV benimsenmesi, IEA’nın 2015 projeksiyonlarının halihazırda %40 üzerinde seyrediyor.
4. Kayıp ve Hasar Fonu’nun kurulması
Anlaşma, gelişmekte olan ülkelerdeki aşırı hava olaylarından kaynaklanan artan “kayıp ve hasarla” başa çıkmaya yardımcı olmak için küresel bir fonun kurulmasının yolunu açtı. 2023 yılında kurulan bu fon, 2025 yılında savunmasız ülkelerdeki projeler için para tahsis etmeye başlayacaktı.

Temel engeller ve kritik başarısızlıklar
WRI’nın 2025 İklim Eylemi Durumu raporu, 1,5°C hedefine ulaşmanın önündeki engellerin hâlâ büyük olduğunu gösteriyordu:
| Engel Alanı | Durum ve Başarısızlık |
| Ormanlar ve Kömür | Değerlendirilen 45 göstergeden hiçbiri 1,5°C hedefine ulaşma yolunda değildi. En kötü performans gösterenler arasında kalıcı orman kaybının durdurulması ve kömürle çalışan santrallerin aşamalı olarak kapatılması yer alıyordu. |
| Fosil Yakıt Finansmanı | Fosil yakıtlar için kamu finansmanı, 2014’ten bu yana yılda ortalama 75 milyar dolar artmaya devam ediyor, bu da enerji geçişi çabalarını baltalıyordu. |
| Sektörel Yavaşlama | Çelik üretiminde karbondan arındırma konusunda kaydedilen ilerleme büyük ölçüde durakladı. Binek otomobillerin çoğu hala içten yanmalı motora dayanıyordu. |
| Politika Hızı | OECD raporuna göre, politika sayısı ve sıkılığındaki artış 2024 yılında yalnızca %1 oldu, bu da karar vericiler arasında azalan bir aciliyet duygusuna işaret ediyordu. |
| Kolektif Hırs Eksikliği | 1,5°C hedefine ulaşılamaması, anlaşmanın tasarımındaki değil; “Anlaşmanın amaçlarına ulaşmada kolektif hırsın başarısızlığıdır.” |
Sırada ne var: NDC döngüsü ve ivme kaybı riski
Paris Anlaşması’nın ana mekanizmalarından biri olan Ulusal Katkı Beyanlarının (NDC’ler) beş yıllık döngüde güçlendirilmesi gerekiyordu.
- Süresi Kaçırılan Taahhütler: Son planların Eylül 2025’e kadar sunulması gerekiyordu, ancak ülkelerin yaklaşık üçte ikisi BM’nin belirlediği son tarihi kaçırdı.
- Emisyon Açığı: Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak için ülkelerin 2035 yılına kadar 2019’a kıyasla %60’lık bir emisyon düşüşüne ihtiyaç duyduğunu belirtiyordu. Ancak şu ana kadar açıklanan yeni NDC’lere dayanarak, küresel emisyonların 2035 yılına kadar yalnızca yaklaşık %10 oranında azalması bekleniyordu.
Artan jeopolitik gerilimler ve ABD’deki siyasi riskler (Trump yönetiminin anlaşmadan ikinci kez çekilme kararı gibi) yeni ulusal iklim planları döngüsünü engelleyebileceği konusunda endişeler vardı. Ancak uzmanlar, ABD’nin çekilmesine rağmen Paris Anlaşması’na kurumsal desteğin devam ettiğini ve iklim değişikliğine bağlı afetlerin artan maliyetinin (sadece Avrupa’da yıllık 43 milyar euro) yeni bir ivme kazandırması gerektiğini vurguluyordu.
Eğriyi aşağı çekmek ve siyasi irade
Paris Anlaşması’nın on yıllık karnesi, hem tarihi bir başarıyı hem de acil bir uyarıyı içeriyordu. Anlaşma, “eğriyi aşağı çekti”; yani, öngörülen felaket boyutundaki ısınma tahminlerini önemli ölçüde düşürdü ve küresel çapta temiz enerji ve mevzuat devrimini başlattı. Bu, siyasi iradenin ve uluslararası işbirliğinin kolektif gücünün somut bir kanıtıydı.
Ancak 1,5°C hedefinin geçici olarak aşılma gerçeği, ilerlemenin yavaş kaldığını ve dünyanın fosil yakıt finansmanını durdurma, kömürü aşamalı olarak kaldırma ve iddialı NDC’leri zamanında sunma konularında kritik ölçüde yetersiz kaldığını gösteriyordu. Paris Anlaşması’nın mimarlarından Christiana Figueres’in belirttiği gibi, reel ekonomide doğru yönde ilerleniyordu, ancak hızın artırılması gerekiyordu. Artık gelecek, bilimsel verilerden ziyade, işi bitirmek için yeterince hızlı ilerleme konusunda siyasi iradeye ve her ülkenin kendi ulusal hedeflerini katlanarak artırma kararlılığına bağlıydı.
Kaynak: Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Climate Analytics, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI), ECIU Raporu, OECD Raporu, IEA.





