Küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha yıkıcı hale gelirken, bazı şirketler ve bilim insanları çözümü gökyüzünde arıyor. Volkanik patlamaları taklit ederek güneş ışığını uzaya geri yansıtmayı hedefleyen projeler, iklim krizine karşı zaman kazanmayı vaat ediyor. Ancak bu sıra dışı planlar, insanlığı kurtarabilecek bir bilimsel atılım mı yoksa geri dönüşü olmayan riskler barındıran bir kumar mı sorusunu da beraberinde getiriyor.
Bir zamanlar bilim kurgu filmlerine özgü görülen “güneşi engelleme” fikri, bugün ciddi yatırımlar alan ve hükümetlerin radarına giren bir iklim müdahalesi yöntemine dönüşmüş durumda. Güneş jeomühendisliği olarak bilinen bu yaklaşım, fosil yakıt kullanımını azaltmadan gezegeni geçici olarak soğutmayı hedefliyor.
Güneş jeomühendisliği nedir ve neden gündemde?
Güneş jeomühendisliği ya da teknik adıyla güneş radyasyonu modifikasyonu, Dünya’ya ulaşan güneş ışığının bir kısmını atmosferde geri yansıtmayı amaçlayan teknolojileri kapsıyor. Amaç, küresel sıcaklık artışını kısa vadede yavaşlatmak ve buzulların erimesi gibi geri dönüşü zor süreçleri geciktirmek.
Bu fikir yeni değil. 1960’lı yıllardan bu yana akademik çevrelerde tartışılıyor. Ancak son yıllarda iklim krizinin hızlanması, aşırı hava olaylarının artması ve küresel iklim hedeflerinden sapılması, bu yöntemi yeniden gündemin merkezine taşıdı.
Tavsiye Edilen Haberler
60 milyon dolarlık bahis: Stardust Solutions

Ekim ayında ABD merkezli girişim şirketi Stardust Solutions, atmosferde yansıtıcı parçacıklar kullanarak güneş ışığını uzaya geri gönderecek bir teknoloji geliştirmek için 60 milyon dolarlık yatırım aldığını açıkladı. Bu rakam, güneş jeomühendisliği alanında şimdiye kadar yapılan en büyük özel yatırım olarak dikkat çekiyor.
Şirket, İsrail’de bir ulusal laboratuvarda bir araya gelen nükleer fizikçiler Yanai Yedvab ve Amyad Spector ile parçacık fizikçisi Eli Waxman tarafından kuruldu. Kurucular, Paris Anlaşması hedeflerinin fiilen aşılmaya başlandığını ve hızlı etki edecek teknolojilerin artık kaçınılmaz olduğunu savunuyor.
Stardust, stratosfere gönderilecek ancak sülfat içermeyen, insan sağlığına zararsız olduğu iddia edilen özel parçacıklar üzerinde çalışıyor. Şirket, geçmişte asit yağmuru ve ozon tabakasının incelmesi gibi sonuçlara yol açan sülfat bazlı yöntemlerden bilinçli olarak uzak durduğunu vurguluyor.
Açık hava deneyleri ve büyük tepkiler
Şirket şu ana kadar yalnızca kapalı laboratuvar ortamında testler gerçekleştirdi. Ancak 2025’ten itibaren kontrollü açık hava deneyleri yapmayı planlıyor. İşte tam bu noktada kamuoyu tepkisi devreye giriyor.
Geçmişte Kaliforniya ve İsveç’te planlanan benzer deneyler, yerel halkın ve yerli toplulukların sert tepkileri nedeniyle iptal edildi. Eleştirmenler, bu projelerin iklim krizinin nedenlerini değil yalnızca sonuçlarını geçici olarak maskelediğini savunuyor.
Balonlarla gökyüzüne müdahale: Make Sunsets örneği

Tartışmalı girişimlerden biri de Make Sunsets adlı Kaliforniya merkezli şirket. Firma, kükürt dioksit yüklü helyum balonlarını stratosfere göndererek “soğutma kredileri” satıyor. Şirkete göre, salınan her bir gram kükürt dioksit, bir ton karbondioksitin yıllık ısınma etkisini dengeliyor.
Ancak bu iddialar bilim dünyasında büyük şüpheyle karşılanıyor. Avrupa Komisyonu’nun baş bilim danışmanları, bu tür kredilerin iklim politikaları açısından riskli olduğunu açıkça ifade etti. Meksika ise şirketin izinsiz faaliyetleri nedeniyle güneş jeomühendisliğini tamamen yasaklama yoluna gitti.
Devletler de sahada: İngiltere ve ARIA programı
Özel sektörün yanı sıra devletler de bu alana mesafeli ama ilgili. İngiltere İleri Araştırma ve Buluş Ajansı (ARIA), yaklaşık 75 milyon dolarlık kamu fonu ile küçük ölçekli jeomühendislik deneylerini destekleyen bir program başlattı. Bu projeler arasında Arktik buzunu kalınlaştırma ve Büyük Bariyer Resifi üzerindeki bulutların yansıtıcılığını artırma çalışmaları da bulunuyor.
Bilim dünyası uyarıyor: Riskler faydalardan büyük mü?

Kraliyet Bilimler Akademisi ve birçok uluslararası bilim insanı, güneş jeomühendisliğinin kontrolsüz uygulanmasının kasırgaları şiddetlendirebileceği, Afrika’da kuraklığı artırabileceği ve ani durdurulması halinde “sonlanma şoku”na yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Uzmanlara göre asıl risk, bu teknolojilerin hükümetleri fosil yakıtları terk etme konusunda gevşetmesi. Birçok bilim insanı, gerçek çözümün hâlâ hızlı ve adil bir karbonsuzlaşma süreci olduğunu vurguluyor.
Kurtuluş mu, tehlikeli bir yanılsama mı?
Güneş jeomühendisliği, insanlığın iklim krizine karşı ne kadar çaresiz hissettiğinin güçlü bir göstergesi. Bu projeler, bilimsel cesaret ile etik sorumsuzluk arasındaki ince çizgide ilerliyor. Gezegenin termostatıyla oynamak, kısa vadede rahatlama sağlayabilir; ancak uzun vadeli sonuçları hâlâ bilinmiyor.
Özel şirketlerin bu kadar küresel etkileri olabilecek teknolojilerde öncü rol üstlenmesi ise ayrı bir tartışma konusu. Şeffaflık, küresel yönetişim ve demokratik denetim olmadan atılacak her adım, iklim krizine çözümden çok yeni krizler yaratabilir.
Sonuç olarak, güneşi engellemek mümkün olabilir; ancak iklim krizinden kaçmanın tek yolu hâlâ yeryüzünde yatıyor: Emisyonları hızla azaltmak, fosil yakıtları terk etmek ve siyasi iradeyi gecikmeden harekete geçirmek.
Kaynak: Independent





