Sanat ve doğa arasındaki sessiz savaş: Müzik dünyasını ikiye bölen ‘kızıl özsu’ krizi

Bir keman virtüözünün sahnede yarattığı o büyüleyici sesin arkasında, genellikle gözden kaçan ancak en az keman kadar değerli bir kahraman vardır: Yay. Ancak bugün, klasik müziğin bu vazgeçilmez aracı, küresel bir çevre krizinin ve uluslararası diplomasinin tam merkezine yerleşmiş durumda. Yüzlerce yıllık bir gelenek ile gezegenin biyolojik çeşitliliği arasında sıkışıp kalan bu hikaye, sadece müzisyenleri değil, doğa koruyucularını ve hukukçuları da karşı karşıya getiriyor.

Peki, bir ağaç türünün yok oluşu, Beethoven veya Mozart senfonilerinin geleceğini nasıl tehdit edebilir? Milyon dolarlık enstrümanlar gümrük kapılarında “kaçak mal” muamelesi mi görecek? Ve en önemlisi, sanatın en yüce hali olarak kabul edilen klasik müzik, doğanın katledilmesi pahasına sürdürülebilir mi? Brezilya yağmur ormanlarından dünya konser salonlarına uzanan bu kriz, modern dünyanın en büyük etik ikilemlerinden birini gözler önüne seriyor.

Yarım milyon euroluk bir çubuk ve Tourte efsanesi

Klasik müzik dünyasında “yay yapımının Stradivari’si” olarak bilinen François Xavier Tourte, 18. yüzyılda devrim niteliğinde bir keşif yaptı. Tourte, yay yapımı için en mükemmel materyalin Brezilya’ya özgü “Pernambuco” (Caesalpinia echinata) ağacı olduğunu fark etti. Bu ağaç, hem inanılmaz derecede yoğun hem de esnek yapısıyla, yayın teller üzerinde dans etmesini sağlayan eşsiz bir denge sunuyordu.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Bu keşfin değeri, 2017 yılında Fransa’da düzenlenen bir müzayedede somutlaştı. Tourte tarafından 200 yıl önce yapılmış bir keman yayı, rekor bir fiyatla, tam 576.000 Euro (yaklaşık 687.000 Dolar) karşılığında alıcı buldu. Bu rakam, pernambuco ağacının sadece bir hammadde değil, aynı zamanda yeri doldurulamaz bir sanat eseri olduğunun kanıtıydı. Ancak bu “mükemmel tını”, korkunç bir ekolojik maliyeti de beraberinde getirdi.

Atlantik ormanlarının kanayan yarası

Modern bir senfoni orkestrasına baktığınızda, aslında sahnede dans eden bir “Brezilya ağacı çalılığı” görürsünüz. Ancak bu estetik görüntünün arkasında, Brezilya’nın Atlantik Ormanları’nın (Mata Atlântica) dramatik çöküşü yatmaktadır. Tarım alanlarının açılması, kontrolsüz şehirleşme ve aşırı ağaç kesimi nedeniyle, bu ağacın doğal yaşam alanı orijinal büyüklüğünün sekizde birine kadar geriledi.

İstatistikler, durumun vahametini ortaya koyuyor: Yabani pernambuco ağacı sayısı, bir asırdan kısa bir sürede beşte dört oranında azaldı. Bu ağaç, Brezilya tarihinin o kadar merkezindedir ki, ülkeye adını vermiştir (Pau-Brasil). Tarihsel olarak kırmızı boya elde etmek için kullanılan ve “yaralandığında kan gibi kırmızı özsu akıtan” bu ağaç, şimdi yay yapımcılarının (arşetielerin) talebi ile yok oluşun eşiğinde.

Semerkant’ta kritik karar ve “do-re-mi operasyonu”

Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES), 2007 yılından bu yana pernambuco ticaretini kısıtlıyor. Ancak Brezilya hükümeti artık daha radikal bir adım talep ediyor. 24 Kasım’da Özbekistan’ın Semerkant kentinde başlayacak CITES toplantısında, bu ağacın “en çok tehlike altındaki türler” (Ek-1 listesi) kategorisine alınması ve ticaretinin tamamen yasaklanması oylanacak.

Brezilya çevre ajansı IBAMA, yasa dışı kesimin hala devam ettiğini savunuyor. 2018 yılında başlatılan ve manidar bir isim verilen “Do-Re-Mi Operasyonu”, müzik endüstrisinin karanlık yüzünü ortaya çıkardı. Operasyon kapsamında, yeni kesilen ağaçların kökenini gizlemek için sahte belgeler kullanan ve “eski stok” süsü veren bir odun aklama şebekesi çökertildi. Bu durum, yay yapımcılarının “biz sadece yıllar önce kesilmiş stokları kullanıyoruz” savunmasını zayıflattı.

Müzisyenlerin kabusu: Yaylar için pasaport dönemi

Eğer Brezilya’nın talebi kabul edilirse, bu durum klasik müzik dünyasında lojistik bir kabusa yol açabilir. Tourte’nin milyon dolarlık antika yayları da dahil olmak üzere, pernambuco ağacından yapılmış her türlü enstrüman parçası, uluslararası sınırları geçmek için özel izinlere ve sertifikalara tabi olacak.

Londra’da yay üretimi yapan Christopher Graves gibi ustalar, karbon fiber gibi sentetik alternatiflerin geliştiğini, hatta yayın ucundaki fildişi yerine mamut dişlerinin kullanıldığını belirtiyor. Ancak hiçbiri, pernambuco ağacının sunduğu “geniş harmonik ses yelpazesini ve çınlayan tonu” tam olarak karşılayamıyor. Üstelik bir yay ustası, tüm kariyeri boyunca belki de sadece tek bir ağacın odununu kullanacak kadar az tüketim yapıyor. Ancak bürokratik engeller, bu zanaatın sonunu getirebilir.

Türkiye’deki müzisyenler ve lütiyeler için riskler

Bu küresel tartışma, Türkiye’deki klasik müzik camiasını da yakından ilgilendiriyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), Devlet Opera ve Balesi sanatçıları ve uluslararası kariyere sahip Türk solistler (örneğin Cihat Aşkın, Fazıl Say ile çalışan müzisyenler), turnelerinde gümrük kapılarında ciddi sorunlarla karşılaşabilir.

Türkiye’deki keman yapımcıları (lütiyeler) ve yay ustaları, hammadde tedarikinde şimdiden zorlanmaya başladı. Pernambuco ağacının ithalatının yasaklanması veya aşırı kısıtlanması, Türkiye’deki konservatuar öğrencilerinin kaliteli yaylara erişimini imkansız hale getirebilir veya fiyatları astronomik seviyelere çekebilir. Ayrıca, Türkiye gümrüklerinde CITES belgelerinin eksikliği nedeniyle el konulabilecek enstrümanlar, sanatçılar için büyük bir maddi ve manevi yıkım riski taşıyor.

Çözüm: Müziği susturmadan ormanı kurtarmak

Hem ağacı hem de müziği kurtaracak bir orta yol mümkün mü? 1970’lerden bu yana, uluslararası yay yapımcıları birliğinin de desteğiyle yaklaşık 3 milyon pernambuco fidanı dikildi. Bu ağaçların yay yapımına uygun olgunluğa erişmesi 30-40 yıl sürüyor.

Uzmanlar, çözümün “yasaklamak” değil “kayıt altına almak” olduğunu savunuyor. Mevcut stokların sıkı bir şekilde takibi, sertifikalandırma sisteminin dijitalleştirilmesi ve yasa dışı kesime karşı sıfır tolerans politikası, hem ormanı koruyabilir hem de müziğin devamlılığını sağlayabilir.

Kültür ve doğa çatışması

Brezilya ağacı krizi, aslında modern insanın doğayla kurduğu çelişkili ilişkinin bir özeti gibi. Bir yanda insan ruhunu yücelten sanat, diğer yanda o sanatı mümkün kılan doğanın tahribatı. Ülkesine ismini veren bir ağacın, o ülkenin kültürel mirasıyla (müzik aletleri yapımıyla) çatışması trajik bir ironi.

Ancak gerçek şu ki, eğer pernambuco ağacı yok olursa, Tourte’nin mirası da yok olacak. Müzisyenlerin ve yay yapımcılarının, bu koruma tedbirlerine “engel” olarak değil, mesleklerinin geleceğinin “sigortası” olarak bakması gerekiyor. Semerkant’taki toplantıdan çıkacak karar ne olursa olsun, klasik müzik dünyası artık ekolojik sorumluluğunu görmezden gelemez. Belki de geleceğin virtüözleri, doğaya zarar vermeyen sentetik yaylarla aynı duyguyu vermeyi öğrenmek zorunda kalacak. Çünkü doğa sustuğunda, hiçbir enstrüman onun yerini dolduramaz.

Kaynak: The Economist, BBC, Nature

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top