Güneş enerjisi, gezegenin artan enerji ihtiyacını karşılamak ve iklim kriziyle mücadele etmek için en umut verici çözüm olarak görülüyor. Neredeyse her yerde enerji üretmenin en ucuz yolu haline gelen güneş enerjisi, küresel ölçekte kabul görse de hala bazı karşıt görüşlerle karşılaşıyor. Özellikle ABD Enerji Bakanı Chris Wright’ın, tüm gezegenin güneş paneliyle kaplanması durumunda bile küresel enerji ihtiyacının sadece %20’sinin karşılanabileceği yönündeki iddiası, bu alandaki bilgi kirliliğini ve yanlış anlamaları bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu iddiaların aksine, bilimsel veriler güneş enerjisinin potansiyelinin çok daha büyük olduğunu ve uzun vadede tek sürdürülebilir enerji kaynağı olduğunu gösteriyor.

Bu tartışma, sadece bir enerji kaynağının verimliliğiyle ilgili değil, aynı zamanda gezegenimizin geleceği ve artan enerji talebini karşılamanın çevresel maliyetiyle de yakından ilgili. Peki, güneş enerjisi gerçekten dünyanın tüm enerji ihtiyacını karşılayabilir mi? Bu durum, Türkiye ve diğer ülkeler için ne anlama geliyor?
Güneş enerjisinin küresel potansiyeli
ABD Enerji Bakanı Chris Wright’ın iddiasının aksine, bilimsel veriler güneş enerjisinin potansiyelinin çok daha büyük olduğunu kanıtlıyor. NASA Goddard Uzay Çalışmaları Enstitüsü’nden iklim bilimci Gavin Schmidt, dünya çapında her yıl kullanılan fosil yakıt enerjisinin (186.000 terawatt-saat) yalnızca bir yıl içinde Dünya’nın güneşten aldığı enerjinin binde biri kadar olduğunu belirtiyor. Daha da çarpıcı bir istatistik ise, fosil yakıt enerjisinin %60’ının elektrik üretimi sırasında kaybolduğu göz önüne alındığında, gezegenin mevcut enerji tüketimini karşılamak için ihtiyaç duyulan enerjinin tam 18 bin katının güneşten geldiği gerçeğidir.
Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun
En önemli haberleri anında alın
Elbette, mevcut güneş panellerinin verimliliği %20 civarında. Ancak, Carbon Tracker’ın 2021 tarihli bir raporu, mevcut enerji talebini karşılamak için Dünya’nın kara yüzeyinin yalnızca %0,3’üne güneş paneli yerleştirmenin yeterli olacağını ortaya koyuyor. Bu alan, mevcut fosil yakıt altyapısının kapladığı alandan bile daha az. Rapora göre, prensipte güneş ve rüzgar enerjisi, mevcut küresel enerji talebinin 100 katından fazlasını karşılayabilecek potansiyele sahip.
TAVSİYE EDİLEN
Atık ısı sorunu ve geleceğin enerji kaynakları

Güneş enerjisini diğer kaynaklardan ayıran en önemli özelliklerden biri, atık ısı sorununu ortadan kaldırmasıdır. Nükleer füzyon gibi geleceğin potansiyel enerji kaynakları bile, üretilen enerjinin kullanımı sırasında ortaya çıkan atık ısı nedeniyle uzun vadede gezegenin ısınmasına katkıda bulunabilir. Harvard Üniversitesi’nden Eric Chaisson’un tahminine göre, küresel enerji talebinde mütevazı bir artışla bile, yaklaşık üç yüzyıl içinde sadece atık ısının gezegeni 3°C ısıtmaya yetebileceği belirtiliyor. Oysa güneş, rüzgar ve dalga enerjisi, zaten var olan ve kullanılsa da kullanılmasa da ısı olarak yayılacak olan güneş enerjisini kullanır.
Bu atık ısı sorunu, bölgesel olarak şimdiden hissedilmeye başlandı. Uzmanlar, Avrupa’da yaz aylarındaki maksimum sıcaklıkların atık ısı nedeniyle 0,4°C daha yüksek olduğunu tahmin ediyor. Bazı sanayileşmiş bölgelerde ise yıllık ortalama sıcaklıklar, 2100 yılına kadar yaklaşık 1°C daha yüksek olabilir.
Türkiye için ne ifade ediyor?

Türkiye, güneşlenme potansiyeli yüksek bir ülke olmasıyla, güneş enerjisi devriminde önemli bir rol oynama potansiyeline sahiptir. Ülkemizdeki yenilenebilir enerji yatırımları son yıllarda artsa da, enerji bağımsızlığını sağlamak ve iklim hedeflerine ulaşmak için bu potansiyelin tamamını kullanması gerekiyor. Özellikle atık ısı sorunu gibi uzun vadeli riskler düşünüldüğünde, güneş ve rüzgar enerjisine yapılacak yatırımlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir hamle olarak da öne çıkıyor. Türkiye’nin enerji politikalarını fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara doğru hızla kaydırması, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de enerji güvenliği açısından kritik bir adımdır.
Yorum
Güneş enerjisinin, dünyanın tüm enerji ihtiyacını karşılayamayacağı yönündeki iddialar, bilimsel verilerle çelişiyor. Aslında güneş ve rüzgar, önümüzdeki yüzyıllar boyunca ihtiyaç duyduğumuz tüm enerjiyi sağlayabilecek tek teknolojilerdir. Dahası, bunu felaket düzeyinde bir küresel ısınmaya yol açmadan yapabilecek potansiyeli taşırlar. Bu gerçek, enerji politikalarının sadece kısa vadeli ekonomik kaygılarla değil, gezegenin uzun vadeli sağlığı göz önünde bulundurularak şekillendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle, yenilenebilir enerjiye yapılan her yatırım, hem bugünü hem de geleceği güvence altına alan bir sigorta poliçesi gibidir.
Kaynak: Newscientist
Fotoğraf: Rafael Moreno





