Enerji verimliliğinde kritik viraj: İlerleme hızlandı ancak 2030 hedefi hâlâ “hayal” sınırında

Küresel enerji piyasaları, son yıllarda yaşanan tedarik krizleri ve fiyat dalgalanmalarıyla boğuşurken, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yayımlanan “Enerji Verimliliği 2025” raporu, tünelin ucundaki ışığın parlaklığına dair karmaşık sinyaller veriyor. Rapora göre, dünya genelinde enerjiyi ne kadar verimli kullandığımızı gösteren temel metriklerde belirgin bir toparlanma var; ancak bu toparlanma, gezegeni iklim felaketinden kurtarmak için gereken hızın çok gerisinde.

Peki, bu yüzde 1,8’lik artış rakamı sıradan bir vatandaş için ne ifade ediyor? Bu gelişme, sadece istatistiksel bir veri mi, yoksa kışın ödeyeceğimiz doğalgaz faturasının düşeceğine dair bir müjde mi? Enerji verimliliği, devletlerin “yapılsa iyi olur” listesinden çıkıp “ulusal güvenlik meselesi” haline gelirken, dünya bu sınavda sınıfta mı kalıyor yoksa toparlanıyor mu? Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı ülkeler için bu tablonun ekonomik okuması hayati önem taşıyor.

Durgunluk dönemi bitiyor mu? Rakamların dili

IEA’nın merakla beklenen raporu, küresel enerji verimliliğindeki “kayıp yılların” ardından ilk kez umut verici bir ivmelenmeye işaret ediyor. Verimlilikteki ilerlemenin en temel göstergesi kabul edilen küresel birincil enerji yoğunluğu, 2025 yılında yüzde 1,8 oranında iyileşme yolunda ilerliyor.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Bu rakamı anlamlandırmak için yakın geçmişe bakmak gerekiyor:

  • 2024 Performansı: Geçtiğimiz yıl bu oran sadece yüzde 1 seviyesinde kalmıştı. Yani bu yıl neredeyse iki katına yakın bir hızlanma söz konusu.
  • Pandemi ve Kriz Dönemi (2019-2024): Dünya ekonomisi, COVID-19 pandemisi ve ardından gelen enerji kriziyle boğuşurken, verimlilik artışı yıllık ortalama yüzde 1,3 seviyesine saplanıp kalmıştı.
  • Altın Çağ (2010-2019): 2010’lu yıllarda dünya, yıllık ortalama yüzde 2’lik bir verimlilik iyileşmesi yakalamıştı.

Bu yılki yüzde 1,8’lik oran, dünyanın 2010’lardaki performansına geri dönmeye başladığını gösteriyor. Ancak uzmanlar, “iyileşme” ile “yeterlilik” kavramlarının karıştırılmaması gerektiği konusunda uyarıyor.

Çin ve Hindistan: Asya devlerinin uyanışı

Rapordaki iyileşmenin motor gücünü, şaşırtıcı bir şekilde Batı dünyasından ziyade, dünyanın en kalabalık ve enerjiye en aç ekonomileri oluşturuyor. Çin ve Hindistan, 2019’dan bu yana kaydettikleri ortalamanın çok üzerinde bir performans sergileyerek küresel istatistiği yukarı çekiyor.

Bu iki dev ekonomideki iyileşme tesadüf değil. Çin’in ağır sanayiden yüksek teknoloji üretimine geçişi ve elektrikli araç (EV) pazarındaki agresif büyümesi, birim GSYH başına tüketilen enerjiyi düşürüyor. Hindistan ise, “Perform, Achieve and Trade” (PAT) gibi endüstriyel verimlilik programları ve LED ampul devrimiyle enerji yoğunluğunu azaltma konusunda ciddi adımlar atıyor.

COP28 taahhüdü: Kağıt üzerinde kalan sözler

Dubai’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde (COP28), yaklaşık 200 ülke tarihi bir karara imza atarak, “enerji verimliliğinde ilerleme hızını 2030’a kadar iki katına çıkarma” sözü vermişti. Bu hedef, yıllık iyileşme oranının yüzde 4 seviyesine ulaşmasını gerektiriyor.

Mevcut yüzde 1,8’lik iyileşme, geçen yıla göre bir başarı olsa da, yüzde 4’lük hedefin yarısına bile ulaşabilmiş değil. Bu durum, hükümetlerin taahhütleri ile sahadaki eylemleri arasında devasa bir uçurum olduğunu kanıtlıyor. Uzmanlara göre, yüzde 4 hedefine ulaşılamaması durumunda, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama ihtimali matematiksel olarak imkansız hale gelecek. Çünkü enerji verimliliği, emisyonları azaltmanın “ilk yakıtı” ve en maliyet etkin yoludur.

Fatih Birol’dan “daha fazla çaba” çağrısı

IEA Başkanı Dr. Fatih Birol, raporu değerlendirirken diplomatik ama net bir uyarıda bulundu. Birol, “Bazı büyük gelişmekte olan ekonomilerde olumlu işaretler görüyoruz, bu sevindirici. Ancak analizimiz, enerji verimliliğinin sunduğu tüm faydaların mümkün olduğunca çok kişiye ulaşması için hükümetlerin çok daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ortaya koyuyor” dedi.

Birol’un altını çizdiği “faydalar” sadece çevresel değil, doğrudan ekonomik ve stratejik:

  1. Daha Yüksek Enerji Güvenliği: Daha az enerji tüketen bir ülke, dış şoklara ve ambargolara karşı daha dirençlidir.
  2. Daha Uygun Maliyetli Faturalar: Yalıtımlı binalar ve verimli cihazlar, hane halkının cebinde kalan parayı artırır.
  3. Ekonomik Rekabet Gücü: Sanayide birim üretim başına daha az enerji harcamak, ihracatta maliyet avantajı sağlar.

Türkiye için stratejik fırsat ve risk analizi

Bu rapor, Türkiye için kritik bir yol haritası niteliği taşıyor. Enerji ihtiyacının yaklaşık %70’ini ithal eden Türkiye için enerji verimliliği, bir çevre politikasından öte, “cari açığı kapatma” stratejisidir.

  • Binalarda Yalıtım: Türkiye’deki konut stokunun önemli bir kısmı hala yeterli yalıtıma sahip değil. Küresel iyileşme trendine ayak uydurmak için kentsel dönüşüm süreçlerinde “Sıfır Enerjili Bina” (nZEB) standartlarının zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.
  • Sanayi Dönüşümü: Türk sanayisi, özellikle demir-çelik ve çimento gibi enerji yoğun sektörlerde, AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKDM) tehdidi altında. Enerji yoğunluğunu düşürmek, Türk ihracatçısının Avrupa pazarındaki yerini koruması için hayati önem taşıyor.
  • Ulaşım: Türkiye’nin elektrikli araç (Togg gibi) hamlesi, ulaşım kaynaklı enerji yoğunluğunu düşürme potansiyeline sahip olsa da, şarj altyapısının ve elektrik şebekesinin bu verimliliği destekleyecek şekilde optimize edilmesi şart.

Teknoloji var, irade eksik

IEA’nın 2025 raporu, bardağın hem dolu hem de boş tarafını aynı anda gösteriyor. Dolu taraf şu: Dünya, pandeminin yarattığı ataletten kurtuluyor ve teknoloji (ısı pompaları, dijital enerji yönetimi, yapay zeka destekli şebekeler) verimlilik artışını mümkün kılıyor.

Ancak boş taraf, siyasi iradesizlikte yatıyor. Yüzde 1,8’den yüzde 4’e sıçramak, “olağan akış” ile mümkün değil. Bu, devletlerin enerji verimliliği standartlarını zorunlu kılması, verimsiz cihazları piyasadan yasaklaması ve yalıtım teşviklerini artırmasıyla mümkün olabilir. Eğer hükümetler bu raporu sadece bir “istatistik” olarak okumaya devam ederse, 2030’da hem iklim hedefleri kaçacak hem de enerji faturaları altında ezilen hane halkı sayısı artacaktır. Enerji verimliliği, görünmez bir enerji kaynağıdır; onu “üretmek” için sondaj yapmaya gerek yoktur, sadece israfı durdurmak yeterlidir.

Kaynak: IEA, Anadolu Ajansı

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top