ABD’deki enerji sektörü, Joe Biden’ın başkanlığı döneminde temiz enerji yatırımlarında önemli bir büyüme kaydetti. Ancak, Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması durumunda, bu büyümenin sürdürülebilirliği konusundaki endişeler artıyor. Trump’ın enerji politikaları fosil yakıt projelerini desteklemeye yönelik adımlarıyla, Biden’ın yenilenebilir enerji sübvansiyonlarını geri çekme ihtimalini de içeriyor.
Temiz enerji yatırımlarında tarihi artış
Biden yönetiminin 2022’de Enflasyon Azaltma Yasası’nı hayata geçirmesiyle temiz enerji sektörüne yapılan yatırımlar hızla arttı. 2024’ün üçüncü çeyreğinde bu alana yapılan yatırımlar 71 milyar dolarla rekor kırdı. Bu durum, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, bataryalar ve güneş panelleri gibi teknolojilerin büyümesini hızlandırdı.
Ancak, Trump’ın enerji politikalarının değişmesi durumunda, 350 milyar dolar değerindeki temiz enerji vergi kredileri gibi sübvansiyonların azaltılması ya da kaldırılması, sektördeki projelerin finansal fizibilitesini zora sokabilir.
Piyasadaki ilk tepkiler ve endişeler
Seçim sonrası finans piyasalarında yenilenebilir enerji hisseleri düşerken, petrol ve gaz şirketlerinin hisselerinde artış yaşandı. Bu durum, enerji sektöründe hangi alanların önümüzdeki dönemde büyüme kaydedeceğine dair farklı öngörüleri yansıtıyor.
Rhodium Group’un verilerine göre, halen başlatılmamış 435 milyar dolarlık yenilenebilir enerji projesi bulunuyor. Bu projelerin geleceği, Trump yönetiminin enerji sübvansiyonlarına yönelik yaklaşımına bağlı olacak.
Trump’ın fosil yakıt odaklı politikaları
Trump’ın enerji politikalarının fosil yakıt projelerini teşvik etmeye odaklanması bekleniyor. İçişleri Bakanı adayı Doug Burgum, federal arazilerde petrol ve gaz sondajını artırmayı planlarken, Enerji Bakanlığı için aday gösterilen Chris Wright’ın ise fosil yakıt projelerine daha fazla öncelik vereceği tahmin ediliyor.
Bu politikalar, fosil yakıtların finansal getirilerini artırarak, yenilenebilir enerji projeleriyle olan rekabeti zorlaştırabilir. Ayrıca, Trump’ın yeni tarifeler uygulama vaadi, güneş panelleri, bataryalar ve enerji depolama sistemleri için kullanılan bileşenlerin maliyetlerini artırabilir.
Yenilenebilir enerji için iki partili destek
Yine de, temiz enerji sektörü için bazı olumlu işaretler bulunuyor. Güneş ve rüzgar enerjisinin düşük maliyeti, birçok projeyi cazip kılıyor. Ayrıca, enerji talebinin artması ve yenilenebilir enerjinin ekonomik rekabet gücü, bu sektörü desteklemeye devam ediyor.
Schroders Capital’in baş yatırım sorumlusu Nils Rode, yenilenebilir enerjinin belirli bir iki partili destek gördüğünü ifade ediyor. Ancak, sübvansiyonların azalması durumunda, projelerin finansmanında yavaşlama yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.
Finansal belirsizlik yatırımları etkiliyor
Trump’ın olası politikaları, bazı bankaların ve yatırımcıların yeni yenilenebilir enerji projelerine yönelik anlaşmaları durdurmasına neden oldu. Finans şirketleri, Trump’ın politikalarının projelerin getirilerini nasıl etkileyebileceğine dair belirsizlikler nedeniyle, sözleşmelere yeni güvenlik önlemleri ekliyor.
Norton Rose Fulbright avukatı Keith Martin, yatırımcıların belirsizlik nedeniyle en kötü senaryoya göre fiyatlandırma yaparak hareket ettiğini belirtiyor.
Avrupa ve küresel rekabet
ABD’de temiz enerji politikalarının zayıflaması durumunda, genç enerji şirketlerinin Avrupa gibi daha cazip pazarları tercih edebileceği öngörülüyor. Avrupa Birliği’nin sunduğu araştırma destekleri ve teşvikler, bu tür şirketlerin yönünü değiştirebilir. Ayrıca, AB’nin karbon yoğun üretim için uygulamaya koyduğu sınır ayarlama mekanizması, Amerikan şirketlerini daha çevreci politikalar benimsemeye zorlayabilir.
Makroekonomik faktörlerin rolü
Sonuç olarak, enerji sektöründeki büyümeyi şekillendiren en büyük etkenlerin politikalar değil, makroekonomik koşullar olabileceği belirtiliyor. Faiz oranlarının yüksek kalması, yenilenebilir enerji projelerinin maliyetlerini artırabilir. Bunun yanı sıra, Trump’ın enerji yasalarını tamamen yürürlükten kaldırması durumunda, temiz enerji yatırımlarının geleceği daha da karanlık hale gelebilir.
Greenbacker fon yöneticisi Quinn Pasloske’ye göre, temiz enerji altyapısındaki ilerlemenin devam edebilmesi için sübvansiyonların, düşük inşaat maliyetlerinin ve istikrarlı düzenlemelerin korunması gerekiyor.
Trump’ın olası başkanlık döneminde temiz enerji sektörünü bekleyen riskler, sübvansiyonların azaltılması ve fosil yakıt projelerinin teşvik edilmesiyle artabilir. Ancak, sektörün dayanıklılığı, güneş ve rüzgar enerjisinin ekonomik avantajları ve artan enerji talebi gibi faktörlere bağlı olarak şekillenecek. Yenilenebilir enerji, küresel iklim hedefleri açısından kritik bir rol oynamaya devam edecek, ancak ABD’nin bu alandaki liderliği, politik belirsizliklerin gölgesinde kalabilir.