Azerbaycan’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29. Taraflar Konferansı (COP29), gayriresmi olarak “finans COP’u” olarak adlandırıldı. Ancak, gelişmekte olan ülkelerin iklim finansmanı konusunda adil bir anlaşma sağlamasını garanti edememesi nedeniyle eleştirilerin odağında kaldı. Bu süreçte, fosil yakıt finansmanına derinden bağlı olan büyük Amerikan bankaları, BM destekli Net Sıfır Bankacılık İttifakı’ndan (NZBA) çekilme kararı aldı. Bu gelişme, iklim finansmanı ve sürdürülebilirlik taahhütleri konusunda yeni tartışmaları beraberinde getirdi.
6 Ocak 2025 itibarıyla Bank of America, Citigroup ve Morgan Stanley, NZBA’dan ayrıldı. Bu karar, Wells Fargo ve Goldman Sachs’ın Aralık 2024’te, JP Morgan’ın ise daha önce ittifaktan çekilmesinin ardından geldi. Bu çıkışlarla birlikte, NZBA’da kalan Amerikan bankaları yalnızca Amalgamated Bank, Areti Bank ve Climate First Bank gibi küresel etkisi sınırlı kuruluşlar oldu. Büyük bankaların ayrılması, ittifakın etkisini ciddi şekilde zayıflattı.
Net Sıfır Bankacılık İttifakı (NZBA) nedir?
NZBA, 2050 yılına kadar kredi, yatırım ve sermaye piyasası faaliyetlerini net sıfır sera gazı emisyonlarıyla uyumlu hale getirmeyi taahhüt eden bir banka koalisyonudur. BM tarafından desteklenen ittifak, üyelerine bilim temelli hedefler belirleme ve bu hedeflere ulaşma konusunda rehberlik sağlamayı amaçlıyor. NZBA’ya üye olan bankalar, Kapsam 1, 2 ve 3 emisyonlarını (doğrudan ve dolaylı) azaltmayı ve müşterilerinin emisyonlarını da dahil etmeyi taahhüt ediyor.
Ancak, NZBA’nın taahhütleri bağlayıcı değil, gönüllü nitelikte. Bu durum, ittifakın etkinliği konusunda eleştirilere neden oluyor. Özellikle, bilanço dışı faaliyetlerin (örneğin, müşterilerin tahvil ihracı) henüz taahhüt kapsamına alınmaması, ittifakın eksiklikleri arasında gösteriliyor.
Tavsiye Edilen Haberler
Büyük bankalar neden ayrıldı?
Büyük bankaların NZBA’dan ayrılmasının arkasında, ABD’de Cumhuriyetçilerin “yeşil” ve ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) politikalarına yönelik artan muhalefeti olduğu düşünülüyor. Cumhuriyetçi senatörler, finansal kuruluşların iklim taahhütlerinin antitröst yasalarını ihlal edebileceğini ve fosil yakıtla ilgili şirketleri finansal fırsatlardan mahrum bırakabileceğini savunuyor. Bu durum, bankalar üzerinde siyasi ve yasal baskı oluşturdu.
Örneğin, BlackRock, Vanguard ve State Street gibi büyük varlık yöneticileri, geçen yıl Cumhuriyetçi liderliğindeki eyaletler tarafından antitröst yasalarını ihlal etmekle suçlandı. Bu davalar, finansal kuruluşların iklim politikalarına yönelik artan incelemelerin bir yansıması olarak değerlendirildi.
NZBA’nın etkisi ve eleştiriler
NZBA’nın başlangıçta 44 ülkede 136 üyesi ve 57 trilyon dolarlık toplam varlık tabanı bulunuyordu. Ancak, ittifakın etkisi konusunda ciddi eleştiriler var. Özellikle, ABD bankalarının NZBA üyeliğine rağmen fosil yakıt finansmanını azaltmadığına dair veriler dikkat çekiyor. Örneğin, 2023’te JPMorgan Chase petrol, gaz ve kömür şirketlerine 41 milyar dolar sağladı. Benzer şekilde, Bank of America, Citigroup ve Wells Fargo, 2016-2023 arasında fosil yakıtların en büyük küresel finansörleri arasında yer aldı.
Eleştirmenler, NZBA’nın taahhütlerinin yetersiz ve bağlayıcı olmadığını, bu nedenle anlamlı bir iklim etkisi yaratmadığını savunuyor. Ayrıca, “2050’ye kadar net sıfır” hedefinin, küresel karbon bütçesi göz önüne alındığında artık yeterli olmadığı belirtiliyor.
Neden önemli?
Büyük bankaların NZBA’dan ayrılması, iklim finansmanı ve sürdürülebilirlik taahhütleri konusunda ciddi bir gerileme olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu çıkışların somut etkileri henüz tam olarak görülmedi. Bankalar, ittifaktan ayrılmalarına rağmen net sıfır emisyon hedeflerine bağlı olduklarını açıkladı. Bu durum, NZBA’nın etkisinin zaten sınırlı olduğunu gösteriyor.
Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, bu gelişme Paris Anlaşması’nın 2.1(c) maddesi etrafındaki tartışmalara uyuyor. Bu madde, finans akışlarının düşük emisyonlu ve iklime dayanıklı kalkınmaya yönlendirilmesini öngörüyor. Büyük bankaların ayrılması, fosil yakıt finansmanının devam etmesi riskini artırırken, iklim taahhütlerinin gönüllü niteliğinin sınırlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
İklim finansmanında yeni bir dönem mi?
Büyük bankaların NZBA’dan çekilmesi, iklim finansmanı ve sürdürülebilirlik taahhütleri konusunda yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak, bu gelişme aynı zamanda gönüllü taahhütlerin yetersizliğini ve daha bağlayıcı düzenlemelere olan ihtiyacı ortaya koyuyor. İklim kriziyle mücadelede finansal kuruluşların rolü kritik öneme sahipken, bu tür geri adımlar, küresel çabaların etkinliğini zayıflatabilir. Bu nedenle, hem politika yapıcılar hem de finansal aktörler arasında daha güçlü iş birlikleri ve bağlayıcı taahhütler gerekiyor.





