Amerika Birleşik Devletleri genelinde, yenilenebilir enerji sektörü rekorları kırmaya devam ediyor. Ülkenin elektrik üretiminde güneş, rüzgar ve pil depolama sistemlerinin payı hızla artarken, bu durum fosil yakıtlara odaklanan mevcut yönetim politikalarına rağmen gerçekleşiyor. Hatta Trump yönetimi, yeşil enerji teşviklerini kesmeye ve kömür santrallerinin ömrünü uzatmaya çalışsa da, Amerikalılar ve enerji şirketleri giderek daha fazla yenilenebilir enerjiye yöneliyor.
Bu durum, iklim kriziyle mücadelede finansal ve teknolojik faktörlerin siyasi engelleri nasıl aşabildiğini gösteren çarpıcı bir örnek sunuyor.

Veriler yalan söylemez: Yenilenebilir enerji rekorları
ABD Enerji Bilgi İdaresi’nin verilerine göre, Haziran ayında ABD’deki elektriğin neredeyse dörtte biri yeşil kaynaklardan sağlandı. Bu oran, bir önceki yıla göre %18’lik bir artışı temsil ediyor. Bu büyüme, sadece ABD’nin “Güneş ve Rüzgar Kuşağı” olarak bilinen bölgeleriyle sınırlı değil, aynı zamanda New York ve New England gibi daha önce fosil yakıt ağırlıklı olan bölgelerde de rekorlar kırılıyor.
Teksas, bu dönüşümün en iyi örneği. Serbestleştirilmiş enerji piyasası sayesinde, enerji şirketleri en ekonomik çözümlere yöneldi ve bu da onları toplu halde güneş ve rüzgar enerjisine yatırım yapmaya itti. Teksas, sadece bir ay içinde rüzgar, güneş ve pil depolama üretiminde yeni zirvelere ulaşarak, yenilenebilir enerjinin ekonomik ve operasyonel olarak ne kadar cazip hale geldiğini kanıtladı.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?

Pil depolama ve ekonomik cazibe
Yeni bir enerji kaynağının entegrasyonu, sadece üretimle sınırlı değildir; depolama da kritik öneme sahiptir. Teksas gibi eyaletlerde enerji şirketleri, talebin düşük olduğu zamanlarda enerjiyi depolayarak, talebin yüksek olduğu zamanlarda bu enerjiyi kullanarak kâr elde ediyor. Bu büyük bataryalar, yenilenebilir enerjinin en büyük dezavantajı olan değişkenliğini gidererek, onu fosil yakıtlardan daha güvenilir ve uygun maliyetli bir alternatif haline getiriyor.
Lazard Inc. adlı finansal danışmanlık firmasının araştırmasına göre, teşvikler olmasa bile yenilenebilir enerji, şu anda ABD’deki en düşük maliyetli ve en hızlı devreye alınan elektrik üretim kaynağıdır. Bu durum, siyasi kararlar ne olursa olsun, enerji sektöründeki finansal gerçeklerin yeşil enerji lehine döndüğünü gösteriyor.

Siyasi engeller ve hukuki mücadeleler
Donald Trump yönetimi, bu yeşil dalgayı durdurmak için aktif olarak çalışıyor. Açık deniz rüzgar çiftliklerinin inşasını durdurma emri gibi kararlar, enerji şirketlerini ve yatırımcıları hukuki mücadelelere sürüklese de, enerji sektörünün temel dinamiklerini değiştiremiyor. Yönetimin, güneş ve rüzgar enerjisinin “güvenilir olmadığı” veya “Çin’e bağımlı olduğu” yönündeki argümanları, sahadaki gerçeklerle uyuşmuyor. Bir kömür veya nükleer santralin inşaatı on yıllar sürebilirken, yenilenebilir enerji santralleri çok daha hızlı bir şekilde devreye alınıyor.
Bu durum, ABD’nin iklim politikaları açısından karmaşık bir tablo sunuyor: Siyasi liderlik fosil yakıtları desteklemeye devam ederken, piyasa güçleri, teknolojik ilerleme ve tüketicilerin talebi, ülkeyi karbonsuzlaştırmaya doğru itiyor.
Kaynak: Bloomberg
Fotoğraf: Karsten Würth





