Yeni bir araştırma, dünyanın dağ sıralarında büyük miktarda beyaz hidrojen rezervi olabileceğini ortaya koydu. Bu keşif, fosil yakıtların yerine geçebilecek temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak beyaz hidrojenin önemini artırıyor. Eğer ticari olarak çıkarılması mümkün olursa, bu gazın iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayabileceği belirtiliyor.
Beyaz hidrojenin önemi ve keşif süreci
Beyaz hidrojen, aynı zamanda “doğal” veya “jeolojik” hidrojen olarak da biliniyor ve yer kabuğunda doğal yollarla oluşuyor. Yanarken yalnızca su ürettiği için çevreye zarar vermeyen bu yakıt, özellikle havacılık ve çelik üretimi gibi yüksek enerji gerektiren sektörler için büyük bir umut olarak görülüyor. Ancak bugüne kadar ticari hidrojen üretimi çoğunlukla fosil yakıtlar kullanılarak gerçekleştirildiğinden, bu avantaj etkisiz hale geliyordu.
Bilim insanları, gezegenin tektonik plakalarının hareketlerini simüle etmek ve beyaz hidrojen üretimi için uygun koşulları belirlemek amacıyla bilgisayar modelleri geliştirdi. Science Advances dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, Pireneler, Avrupa Alpleri ve Himalayalar gibi sıradağlar büyük beyaz hidrojen rezervleri barındırabilir.

Beyaz hidrojen nasıl oluşuyor?
Beyaz hidrojen, Dünya’nın kabuğunda gerçekleşen çeşitli doğal süreçler sonucu oluşuyor. Helmholtz Jeoloji Bilimleri Merkezi’nden jeolog Frank Zwaan ve ekibi, özellikle “yılanlaşma” adı verilen bir sürece odaklandı. Bu süreç, suyun Dünya’nın mantosundaki demir açısından zengin kayalarla etkileşime girerek hidrojen üretmesiyle gerçekleşiyor.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
Eko-SözlükSıvı hava nedir ve neden depoluyoruz? -
Manto kayaları genellikle yer kabuğunun derinliklerinde bulunuyor ve yüzeye yakın bölgelerde suyla temas etmeleri zor. Ancak milyonlarca yıl süren jeolojik süreçler, kıtaların çarpışması veya ayrılması sırasında bu kayaları yukarı doğru itebiliyor. Bu da, beyaz hidrojen üretimi için gerekli koşulların oluşmasını sağlıyor.
Araştırma, bu sürecin en verimli şekilde gerçekleştiği bölgeleri belirlemek için tektonik plaka hareketlerini analiz etti. Pireneler, Avrupa Alpleri ve Himalayalar’ın bazı bölümlerinde büyük miktarda manto kayasının yüzeye yakın olduğu ve su dolaşımına elverişli derin fayların bulunduğu tespit edildi. Bu bölgeler, beyaz hidrojen üretimi açısından büyük bir potansiyele sahip.
Beyaz hidrojenin tarihçesi ve ilk keşifler
Beyaz hidrojenin keşfi, 1987 yılında Mali’de yaşanan bir olayla gündeme geldi. Bir işçinin sigarasını yakmak için eğildiği su kuyusunun aniden patlaması, kazara bu gazın varlığını ortaya çıkardı. Kuyu başlangıçta kapatıldı, ancak 2011 yılında tekrar açıldığında hidrojen üretmeye devam ettiği keşfedildi. O zamandan beri yerel bir köye enerji sağlıyor.
Daha sonra ABD, Avustralya ve Fransa gibi ülkelerde de beyaz hidrojen rezervleri bulundu, ancak en büyük sorun bu gazın ticari olarak kullanılabilecek büyük miktarlarda nerede bulunduğunun belirlenmesi oldu.
Zwaan, “Doğanın hidrojen ürettiğini biliyorduk, ancak bu hiç enerji üretimi için ciddi şekilde araştırılmadı” dedi. Daha önce diğer enerji kaynaklarının daha kolay erişilebilir olduğunu belirten Zwaan, iklim krizinin alternatif enerji kaynakları bulma yarışını hızlandırdığını vurguladı.
Beyaz hidrojenin geleceği ve zorluklar
Bilim insanları, beyaz hidrojenin büyük miktarlarda nerede biriktiğini bulmanın en büyük zorluklardan biri olduğunu belirtiyor. Zwaan, manto kayalarının yüzeye yakın olduğu ve su pompalanarak hidrojen üretiminin tetiklenebileceği bölgelerde sondaj yapılmasının da mümkün olabileceğini ifade etti.
Bu doğrultuda Fransa, Balkanlar ve ABD gibi bölgelerde erken keşif çalışmaları başladı. Uzmanlar, bu araştırmanın jeologların büyük ölçekli beyaz hidrojen kaynakları için en umut verici bölgeleri belirlemesine yardımcı olabileceğini söylüyor.
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’ndan jeokimyacı Geoffrey Ellis, çalışmanın yenilikçi yönünün, manto kayalarının kaldırıldığı farklı ortamlardaki beyaz hidrojen potansiyelini değerlendirmek için “nicel bir yaklaşım” sunması olduğunu belirtti.
Beyaz hidrojenin ticari olarak kullanılabilmesi için hala birçok engel bulunuyor. Güvenilir ve ekonomik çıkarım yöntemlerinin geliştirilmesi, depolama ve taşıma altyapısının oluşturulması gibi faktörler sürecin tamamlanmasını onlarca yıl sürebilecek hale getiriyor.
Zwaan, “Anında mucizevi bir çözüm beklememeliyiz, ancak bu teknolojinin büyük ölçekli uygulanabilir hale gelmesi mümkün” dedi. Petrolün başlangıçta bir merak konusu olduğunu hatırlatan Zwaan, beyaz hidrojenin de benzer bir yol izleyebileceğini ve önümüzdeki yıllarda enerji sektöründe büyük bir dönüşüm yaratabileceğini belirtti.
Bu keşif, yenilenebilir enerji alanında yeni bir dönem başlatabilir ve fosil yakıtların yerini alabilecek sürdürülebilir bir enerji kaynağı sunabilir. Ancak bilim insanları, bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor.

