Büyük Teknoloji şirketlerinin (“hiper ölçeklendiriciler” olarak adlandırılan) iddialı iklim hedeflerine ulaşma yöntemleri, giderek artan bir tartışmanın merkezinde yer alıyor. Bu tartışmanın en keskin örneği, Amazon’un önde gelen bir temiz enerji grubu olan RE-Source’a, finansmanı geri çekme olasılığını gündeme getirerek baskı yapmakla suçlanması oldu. Söz konusu baskının nedeni, dünyanın önde gelen karbon muhasebesi otoritesi olan Sera Gazı Protokolü’nün (GHG Protocol) elektrik emisyonlarına ilişkin açıklama kurallarını sıkılaştırma önerisi.
Peki, bu reform önerisi neden Amazon, Meta ve Microsoft gibi enerjiye aç teknoloji devlerinin mevcut iklim stratejilerini zora sokuyor? Google’ın desteklediği bu değişikliğe Amazon’un karşı çıkması, “hiper ölçeklendiriciler” arasındaki derin fikir ayrılığını nasıl gösteriyor? Ticari bir tehdit olarak algılanan bu hamle, büyük teknoloji şirketlerinin milyarlarca dolarlık yapay zekâ altyapısı inşa etme yarışını, %100 yenilenebilir enerji hedefleriyle nasıl uzlaştırdığına dair hangi şüpheleri artırıyor?

Karbon muhasebesinde kritik reform tartışması
RE-Source’un danışma kurulu toplantısında teknoloji gruplarının fikir ayrılığına düşmesine neden olan ana mesele, Sera Gazı Protokolü’nün (GHG Protocol) elektrik emisyonlarının raporlanma kurallarını sıkılaştırma önerisidir.
Reformun hedefi
GHG Protokolü’nün önerdiği reform, şirketlerin enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarına ilişkin raporlanan verilerin “doğru, karşılaştırılabilir ve karar verme açısından faydalı” olmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu, gelecekte enerji tedarikine yapılan yatırımların, enerji tüketiminin zaman ve mekânı (7/24) ile kabaca eşleşmesi gerektiğini savunuyor.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?
Mevcut durumun açığı (“eşleştirme” eleştirisi)
Mevcut uygulamada, Amazon, Meta, Google ve Microsoft gibi Büyük Teknoloji şirketleri, veri merkezlerinin çoğunu fosil yakıt ağırlıklı şebekelerden beslemelerine rağmen, enerji kullanımlarını “yenilenebilir enerji kredileri (REC’ler)” kullanarak %100 yenilenebilir enerjiyle “eşleştirdiklerini” iddia ediyorlar.
Örnek: Teksas’ta gece boyunca gaz ve kömürle çalışan bir veri merkezi, Kaliforniya’da gündüzleri üretilen güneş enerjisi sertifikaları (REC) satın alınarak emisyonlarını dengeleyebilir. GHG Protokolü’nün istediği yeni kural ise, tüketimin zamanı ve yeri ile enerji üretiminin zamanı ve yerinin örtüşmesini (7/24 eşleşme) zorunlu kılıyor.
Amazon’dan RE-Source’a baskı iddiası
Toplantıda, Google bu reformu desteklerken, Amazon’un sürdürülebilirlik direktörü Jake Oster bu hamleye şiddetle karşı çıktı. İddialara göre Oster, şirketinin konuyla ilgili bir pozisyon almadan RE-Source’u finanse etmeyi nasıl haklı çıkarabileceğini sorguladı.
- Tehdit İddiası: Toplantıdaki iki katılımcı, Oster’in yorumlarının ticari bir “tehdit” gibi göründüğünü belirtti. RE-Source’un yıllık katkısının yaklaşık 100.000 avro olduğu ve bu fon kaybının grubu olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor.
- Amazon’un Savunması: Amazon’a yakın bir kaynak ise Oster’in fonu geri çekmekle tehdit etmediğini, ancak grubun (yaklaşık 80.000 TL) “Amazon’un amacının özünde yer almayan bir kuruluşa neden finansal destek sağladığına dair sorular beklediğini” savunduğunu aktardı.
Veri merkezlerinin karbon gölgesi
Bu tartışma, Türkiye’nin hızla büyüyen dijitalleşme ve potansiyel veri merkezi yatırımları açısından da büyük önem taşımaktadır. Büyük Teknoloji şirketleri, operasyonlarını küresel çapta genişletirken, Türkiye gibi gelişmekte olan pazarlar da bu devasa veri merkezlerine ev sahipliği yapmaya talip olmaktadır.
Uzmanlar şu noktaya dikkat çekiyor: Eğer Türkiye’ye yatırım yapacak bir hiper ölçeklendirici (örneğin Amazon, Google, Microsoft), veri merkezini kömür veya gaz ağırlıklı bir elektrik şebekesinden beslerse ve sadece yurt dışından REC’ler satın alarak kendini “%100 yenilenebilir” ilan ederse, bu, Türkiye’nin enerji dönüşümüne somut bir katkı sağlamadığı gibi, uluslararası çevre standartlarını da sulandırmaktadır. Türkiye, yabancı yatırımcıları teşvik ederken, bu tür büyük enerji tüketicileri için GHG Protokolü’nün önerdiği gibi 7/24 temiz enerji eşleşmesini yerel mevzuatlarla veya teşviklerle zorunlu kılmalıdır.
Yapay zekâ emisyon krizi mi, yoksa muhasebe krizi mi?
Amazon’un RE-Source üzerindeki baskı iddiaları, Büyük Teknoloji şirketlerinin iklim hedeflerini pazarlama aracı olarak kullanırken, operasyonel gerçekliklerle mücadele ettiğini gösteriyor. Yapay zekâ altyapısının hızla büyümesi, enerji talebini katlayarak artırıyor. Bu durumda, sera gazı emisyonlarının raporlanma kurallarının gevşek kalması, şirketlerin veri merkezi büyümesini temiz enerjiyle desteklediklerini öne sürmelerini kolaylaştırıyor.
WattTime yöneticisinin “Yapay zekâ emisyon krizi olduğunu söylemek tamamen saçmalık” yönündeki yorumu, krizin kendisinden ziyade, krizin nasıl muhasebeleştirildiği üzerine kurulu bir tartışmayı işaret ediyor. Ancak bilimsel konsensüs, emisyonların zaman ve mekânda doğru eşleştirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu nedenle, Amazon’un reform karşıtlığı, temiz enerjiye geçiş taahhütlerinin gerçekliği üzerinde ciddi bir şüphe gölgesi yaratmakta ve teknoloji devlerinin finansal gücü kullanarak çevresel regülasyonları zayıflatma potansiyelini gözler önüne sermektedir.
Kaynak: Financial Times (FT), Sera Gazı Protokolü (GHG Protocol), RE-Source.





