Küresel enerji devi Shell, fosil yakıtların iklim üzerindeki etkileriyle ilgili olarak İngiltere’deki ilk yasal davayla karşı karşıya kaldı. Filipinler’de 2021 yılında yaşanan ölümcül Rai Tayfunu’nun (Yerel adıyla Odette) kurbanları, fırtınanın daha şiddetli ve yıkıcı hale gelmesinde şirketin rolü olduğunu iddia ederek, İngiltere mahkemelerinde Shell aleyhine tazminat davası açtı. Noel’den hemen önce Filipinler’in bazı bölgelerini vuran Rai Tayfunu’nda yaklaşık 400 kişi hayatını kaybetti ve yüz binlerce insan yerinden oldu, milyonlarca ev hasar gördü.
Bu dava, iklim hukuku ve fosil yakıt şirketlerinin sorumluluğu açısından uluslararası alanda bir emsal teşkil etme potansiyeli taşıyordu. Bu gelişme neden önemliydi? İlk kez, iklim değişikliğinin neden olduğu somut ve yerel bir felaketin mağdurları, zararın tazmini için bir fosil yakıt şirketinin merkezinin bulunduğu yabancı bir ülkenin mahkemelerine başvuruyordu. Peki bu dünya için ne ifade ediyordu? Bilimdeki gelişmelerin aşırı hava olaylarını belirli bir ölçüde iklim değişikliğine bağlamayı kolaylaştırması, bu tür “atıf biliminin” artık mahkeme salonlarına taşındığını ve fosil yakıt endüstrisinin hukuki risklerinin küresel çapta yükseldiğini gösteriyordu. Türkiye için ne anlama geliyordu? Türkiye’nin de sıkça sel, kuraklık ve aşırı sıcaklık gibi iklim olaylarıyla karşı karşıya kaldığı düşünüldüğünde, bu dava, ileride Türkiye’deki afet mağdurlarının da uluslararası veya yerel mahkemelerde benzer taleplerle bulunabileceği hukuki bir yolun açılmasına ışık tutuyordu.

Rai Tayfunu’nun yıkımı ve mağdurların hukuki talebi
Yerel halk arasında Odette olarak bilinen Rai Tayfunu, 2021 yılında Filipinler’i vuran en güçlü fırtınaydı. Saatte 270 km’ye varan hızlarda esen rüzgarlarla yaklaşık 2.000 bina yıkıldı. Balık satıcılığı yapan Trixy Elle ve ailesi de dahil olmak üzere yüz binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Trixy Elle, fırtına anındaki dehşeti anlatarak, “Büyük dalgaların, şiddetli yağmurun ve kuvvetli rüzgarların ortasında yüzmek zorundayız,” dedi ve babasının o an “Eğer hayatta kalırsak el ele tutuşacağız, hayatta kalacağız; ama ölürsek birlikte öleceğiz,” sözlerini hatırlattı.
Trixy Elle, İngiltere’nin önde gelen petrol ve doğalgaz üreticilerinden birine karşı açılan ve türünün ilk örneği olduğuna inanılan davaya katılan 67 kişilik grubun bir parçasıydı. Mağdurların hukuk ekibi, dava mahkemeye sunulmadan önce Shell’e gönderdikleri mektupta, davanın Shell’in merkezinin bulunduğu yer olan İngiltere mahkemelerinde açıldığını, ancak zararın meydana geldiği yer olan Filipinler’de dava açılacağı için Filipinler yasalarının uygulanacağını belirtti.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?

Shell’e yöneltilen iki temel iddia
Davacılar, Shell’e karşı iki temel iddiayı öne sürüyordu:
- Önemli Sera Gazı Katkısı: Mektupta, Shell’in Carbon Majors petrol ve doğalgaz üretim veri tabanına göre hesaplanan küresel sera gazı emisyonlarının %2’sinden sorumlu olduğu savunuldu. Bu katkının, insan kaynaklı iklim değişikliğine yol açtığı ve bunun da tayfunun daha olası ve daha şiddetli olmasına neden olduğu belirtildi.
- Yanlış Bilgilendirme ve Önceden Bilgi Sahibi Olma: Hayatta kalanların oluşturduğu grup, Shell’in “iklim konusunda yanlış bilgilendirme geçmişine” sahip olduğunu ve 1965’ten beri fosil yakıtların iklim değişikliğinin başlıca nedeni olduğunu bildiğini iddia etti. Trixy Elle bu durumu, “Onların insanları değil, kârı seçtikleri çok açık. Gezegeni değil, parayı seçiyorlar,” sözleriyle eleştirdi.
Shell’in savunması: “Asılsız iddia”
Shell ise bu iddiaları kesin bir dille reddediyordu. Şirket, petrol ve doğalgaz üretimlerinin bu tayfuna katkıda bulunduğunu reddetmekle kalmıyor, aynı zamanda iklim değişikliğiyle ilgili kendilerine sakladıkları benzersiz bir bilgiye sahip olduklarını da inkâr ediyordu.
Shell sözcüsü, “Bu asılsız bir iddia ve iklim değişikliğiyle mücadeleye veya emisyonların azaltılmasına yardımcı olmayacak,” açıklamasını yaptı. Sözcü, şirketin iklim değişikliği konusunda eşsiz bir bilgiye sahip olduğu iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, bu konunun ve nasıl ele alınacağının onlarca yıldır kamuoyu tartışmalarının ve bilimsel araştırmaların konusu olduğunu belirtti.

Atıf bilimi ve hukuki çıta
Çevre aktivistleri ve hukuk uzmanları, bilimdeki gelişmelerin artık aşırı hava olaylarını iklim değişikliğine bağlamayı çok daha kolaylaştırdığını savunarak davayı destekliyordu. Araştırmacılar, ısınmaya neden olan gaz emisyonlarının bir sıcak hava dalgası veya fırtına üzerindeki etkisinin ne kadar olduğunu belirlemelerine olanak sağlayan atıf bilimi sayesinde, bu tür davaların hukuki dayanağının güçlendiğini öne sürüyordu.
Ancak, iklim hukuku ve davaları konusunda uzmanlaşmış avukat Harj Narulla, aşırı hava olayları nedeniyle bireylere verilen zararların belirli fosil yakıt üreticilerinin eylemlerinden kaynaklandığını mahkemece kanıtlamanın geleneksel olarak zor olduğunu belirtti. Yine de, Narulla bu davanın bir emsal dava olduğunu ve Birleşik Krallık mahkemelerinin, bu tür atıf biliminin doğasını olgusal bir bakış açısıyla ilk kez değerlendireceklerini ifade etti.

Diğer yargı bölgelerindeki deneyimler
İklim davaları konusunda diğer yargı bölgelerinde farklı deneyimler yaşanmıştı:
- Amerika Birleşik Devletleri: Büyük petrol ve doğalgaz üreticilerine karşı açılan davalar genellikle başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
- Hollanda: Hollanda’daki aktivistler, 2021’de Shell’e karşı önemli bir dava kazanmıştı. Mahkeme, Shell’in toplam karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar %45 oranında azaltmasını emretmişti. Ancak bu karar, geçen yıl temyiz üzerine bozulmuştu. Temyiz mahkemesi, belirli bir kesinti hedefi için yasal bir dayanak bulunmadığına hükmetmiş, ancak Shell’in politikaları aracılığıyla tehlikeli iklim değişikliğini hafifletme görevini de yeniden teyit etmişti.
İngiltere’deki dava, Kraliyet Adalet Mahkemeleri’ne sunulmuştu ve daha ayrıntılı bilgilerin 2026 yılının ortalarında açıklanması bekleniyordu. Bu, Filipinli mağdurların açtığı davanın sadece ilk adımıydı.
İklim değişikliği ve hukuki sorumluluk: Türkiye’deki sel mağdurları için emsal
Shell’e karşı İngiltere’de açılan bu dava, Türkiye’de de iklim değişikliği kaynaklı afetlerden zarar görenler için hukuki bir yolun açılması potansiyelini taşıyordu. Türkiye, son yıllarda Karadeniz’deki seller, Akdeniz’deki orman yangınları ve genel kuraklık gibi aşırı hava olaylarıyla mücadele ediyordu. Bu olaylar sonucunda hem can hem de mal kayıpları yaşanmıştı.
Filipinli mağdurların davası, küresel emisyonlara katkıda bulunan büyük aktörlere karşı uluslararası yargı yetkisini kullanma ve zararın tazminini talep etme konusunda önemli bir örnek oluşturdu. Eğer İngiltere mahkemeleri, atıf bilimini kabul eder ve Shell’in kısmi sorumluluğuna hükmederse, bu durum, Türkiye’deki iklim mağdurlarına da yerel veya uluslararası mahkemelerde, emisyonlara büyük katkıda bulunan ulusal veya çok uluslu şirketlere karşı benzer davalar açma konusunda hukuki cesaret ve zemin sağlayabilecektir. Bu, iklim adaletinin sadece politika düzeyinde değil, bireysel tazminat düzeyinde de talep edilmesinin yolunu açabilir.
Hukuk sahnesinde atıf biliminin yükselişi
Shell’e karşı açılan bu dava, iklim değişikliği çağında hukuki sorumluluğun sınırlarını zorlayan bir kilometre taşıydı. Yıllarca iklim aktivizmi, protestolar ve lobi faaliyetleriyle sınırlı kalan fosil yakıt şirketlerinin hesap verebilirliği meselesi, artık mahkeme salonlarının en karmaşık bilimsel ve hukuki tartışmalarından biri haline geliyordu. Davanın kilit noktası, atıf biliminin bir tayfunun artan şiddetini Shell’in emisyonlarının belirli bir yüzdesine ne ölçüde bağlayabileceğiydi.
Geleneksel olarak ispatı imkansız görülen bu tür bir nedensellik bağı, bilimsel gelişmeler sayesinde artık hukuki bir bakış açısıyla değerlendirilebilecek kadar somutlaşıyordu. Shell’in iddiaları “asılsız” olarak reddetmesi, şirketin hukuki riskleri ne kadar ciddiye aldığını gösteriyordu. Bu dava, yalnızca tazminatla ilgili değildi; aynı zamanda fosil yakıt endüstrisine, yıllardır kamuoyundan sakladığı bilgileri kullanmaya devam etmeleri nedeniyle gelecekte karşı karşıya kalacakları hukuki ve finansal riskler konusunda güçlü bir uyarı niteliği taşıyordu. Mahkemenin kararı ne olursa olsun, bu dava, iklim adaletinin küresel çapta güçlendiğini gösteren tarihi bir başlangıçtı.
Kaynak: BBC News, Carbon Majors Veritabanı, Harj Narulla (Avukat).





