ABD Enerji Bakanı’ndan çarpıcı iddia: Yapay zekâ füzyon enerjisini 5 yılda çözecek

Dünya, iklim krizinin yarattığı emisyon sorununa çözüm ararken, ABD Enerji Bakanı’ndan gelen açıklamalar bilim ve teknoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bakan, yapay zekânın, güneşe güç veren nükleer füzyon enerjisini yakın gelecekte kontrol altına alarak, gezegenin enerji sorununu kökten çözeceğini iddia etti. Peki, bu iddia ne kadar gerçekçi? Böylesine büyük bir atılım dünya için ne anlama geliyor? Türkiye’nin enerji politikaları ve iklim hedefleri açısından bu gelişmenin anlamı ne?

Bu açıklama, fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçiş sürecini hızlandırmak için milyarlarca dolar harcanan bir dönemde, enerjinin geleceği hakkındaki tartışmaları yeni bir boyuta taşıyor. Nükleer füzyonun ticari bir enerji kaynağı olarak kullanılabilir hale gelmesi, küresel enerji dengelerini tamamen değiştirebilir, ancak çoğu bilim insanı bu hedefin hâlâ on yıllarca uzakta olduğuna inanıyor. Bu nedenle, ABD’li bakanın koyduğu iddialı takvim, bilim dünyasında hem heyecan hem de şüphe uyandırıyor.

Yapay zekâ füzyon enerjisini hızlandıracak mı?

ABD Enerji Bakanı Chris Wright, BBC’ye verdiği özel röportajda, yapay zekânın füzyon enerjisi alanındaki araştırmaları inanılmaz bir hızda ilerlettiğini belirtti. Wright’a göre, yapay zekâ, füzyon reaksiyonlarını kontrol etmenin ve optimize etmenin karmaşık problemlerini çözmede insan yeteneklerinin ötesinde bir potansiyel sunuyor. Bu teknolojinin önümüzdeki beş yıl içinde ticari füzyon santrallerinin fizibilitesini kanıtlayacak bir “yol haritası” oluşturacağını ve 8 ila 15 yıl içinde dünya genelindeki elektrik şebekelerine güç sağlamaya başlayacağını öne sürdü. Bu iddia, atomların birleşerek devasa miktarda temiz enerji açığa çıkardığı füzyonun ticari potansiyeli konusundaki geleneksel beklentilere meydan okuyor.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Nükleer füzyon, bilim insanları tarafından uzun süredir “kutsal kâse” olarak tanımlanıyor, çünkü atık madde üretmiyor ve reaksiyon için kullanılan hammaddeler (döteryum ve trityum) deniz suyundan elde edilebiliyor. Ancak bu süreci Dünya’da tekrarlamak için, Güneş’in çekirdeğindeki sıcaklığın bile kat kat fazlasına ulaşmak ve bu plazmayı stabil bir şekilde tutmak gerekiyor. Los Alamos Ulusal Laboratuvarı gibi ABD’deki ulusal laboratuvarlarda ve özel sektördeki firmaların yürüttüğü çalışmalar, özellikle yapay zekânın plazma davranışlarını modellemedeki başarısı sayesinde son yıllarda büyük ilerlemeler kaydetti. Ancak çoğu uzman, Wright’ın bahsettiği 8-15 yıllık sürenin, teknolojik, mühendislik ve mali engeller göz önüne alındığında oldukça iyimser bir tahmin olduğunu vurguluyor.

Fosil yakıt tartışması: Fracking ve yenilenebilir enerji

Wright’ın açıklamaları sadece füzyon enerjisiyle sınırlı kalmadı. Başkan Trump’ın tartışmalı enerji şefi, İngiltere’yi Kuzey Denizi’nde hidrolik kırma (fracking) yasağını kaldırmaya ve yeni petrol ve gaz lisansları vermeye çağırdı. ABD’de fracking şirketlerini kuran ve yöneten Wright, bu yöntemin İngiltere ekonomisi üzerinde “muazzam” bir etki yaratacağını iddia etti. Ona göre, fracking ile elde edilecek yerli petrol ve gaz, “mavi yakalı işleri geri getirecek” ve sadece elektrik fiyatlarını değil, ev ısıtma ve sanayi enerji fiyatlarını da düşürecek.

Bakan, Trump Yönetimi’nin yenilenebilir enerjiye yönelik sübvansiyonları azaltma politikasını da savundu. Rüzgâr enerjisinin 33, güneş enerjisinin ise 25 yıldır sübvanse edildiğini belirterek, “Bu yeterli değil mi?” diye sordu ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin artık kendi başlarına ayakta durabilmesi gerektiğini savundu. Ancak, İngiliz Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun daha önce yaptığı açıklamalar, İngiltere’de fracking potansiyelinin sınırlı olabileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Ayrıca, uluslararası Enerji Ajansı (IEA) gibi kuruluşlar, iklim hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerjilere yapılan yatırımların hız kesmeden devam etmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye’ye yansımaları: Enerji çeşitliliği ve iklim hedefleri

ABD Enerji Bakanı’nın açıklamaları, enerji politikalarında küresel bir geçiş döneminden geçen Türkiye için de önemli çıkarımlar içeriyor. Türkiye, bir yandan rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına büyük önem verirken, diğer yandan Rusya ve Çin ile nükleer santral projeleri yürütüyor. Füzyon enerjisindeki olası bir atılım, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı arayışına yeni bir boyut kazandırabilir. Eğer Wright’ın iddiaları gerçekleşirse, Türkiye, bu yeni ve temiz enerji kaynağını enerji karışımına entegre etmek için erken adımlar atmaya başlayabilir.

Türkiye’de de hidrojen ve yapay zekânın enerji sistemlerine entegrasyonu üzerine çalışmalar yapılıyor. Bu bağlamda, ahtapot araştırmalarında olduğu gibi yapay zekânın enerji sektöründeki rolü, Türkiye’deki enerji otoriteleri ve özel şirketler tarafından yakından takip edilmelidir. Özellikle iklim hedeflerine ulaşma yolunda, yerli ve temiz enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabaları, küresel gelişmeleri yakından izlemeyi zorunlu kılıyor.

Yorum

ABD Enerji Bakanı’nın nükleer füzyon ve iklim değişikliği üzerine yaptığı iddialı açıklamalar, bilimsel konsensüs ve siyasi söylem arasındaki derin uçurumu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir yanda, yapay zekânın teknolojik sınırları zorlayarak insanlığın en büyük enerji sorununu çözeceğine dair son derece iyimser bir vizyon var; diğer yanda ise, bu hedefin önündeki devasa bilimsel ve mühendislik engellere işaret eden, daha temkinli bir bilim dünyası duruyor.

Wright’ın fracking ve yenilenebilir enerji sübvansiyonları hakkındaki görüşleri, enerjinin sadece bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda jeopolitik ve ekonomik bir güç aracı olduğunu gösteriyor. İklim biliminin siyasallaşmasıyla ilgili sert eleştirileri ise, küresel ısınma mücadelesinin bilimsel verilerin ötesinde, inançlar ve ideolojiler üzerinden yürütüldüğü gerçeğini ortaya koyuyor. Bu karmaşık ve hararetli tartışma, insanlığın geleceğini belirleyecek kararların ne kadar kritik olduğunu ve bu kararları alırken bilim ve sağduyunun yol göstericiliğine ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor.

Kaynak: BBC

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top