Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi (TEPCO), 2011 Fukuşima felaketinin ardından Japonya’da nükleer enerjiye dönüşün en sembolik ve en büyük adımını atmak üzere. Ülkenin ve dünyanın en büyük kapasiteli nükleer santrali olan Kashiwazaki Kariwa’nın (KK) yeniden faaliyete geçirilmesi için, Niigata Valisi Hideyo Hanazumi’nin fiili onayı Cuma günü bekleniyor. Bloomberg tarafından görülen eyalet hükümeti belgelerine göre Vali Hanazumi, tesisin iki reaktörünün yeniden başlatılmasına izin verecek kararı yerel meclis ile paylaşıp, meclisin kararına olan güvenini onaylamasını talep edecek.

Valilik onayı, tesisin 13 yıllık atıl durumdan sonra yeniden faaliyete geçmesinin önündeki son büyük yerel ve siyasi engeli temsil ediyor. Bu gelişme, Japonya’nın enerji karışımında nükleere geri dönüşün ve karbon emisyonlarını azaltma hedefine yöneldiğinin bugüne kadarki en güçlü işareti olarak kabul ediliyor. Peki, Çernobil’den bu yana en büyük nükleer felaketinin operatörü olan TEPCO’nun devasa santralini yeniden açma kararı ne anlama geliyor? Bu hareket, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası enerji güvenliğini merkeze alan Türkiye gibi ülkeler için hangi dersleri barındırıyor ve küresel nükleer rönesansı tetikleyebilir mi?
Niigata Valisi’nin kritik kararı: Son büyük engel aşıldı
Japonya’nın Honshu kıyısında yer alan Kashiwazaki Kariwa Nükleer Santrali (KK), ülkenin en büyük adasının doğu şebekesine elektrik sağlayan ve 7 reaktörle 8.212 megavat (MW) kurulu güce sahip, dünyanın en büyük kapasiteli nükleer tesisi olma özelliğini taşıyor. Fukuşima felaketinin ardından tüm ülkedeki nükleer reaktörler kapanmış, bu devasa tesis de o günden bu yana atıl kalmıştı.

Valilik onayı, hükümetin nükleer düzenleme kurumlarından (NRA) alınan güvenlik onayından sonraki en zorlu adımdı. Niigata Valisi Hideyo Hanazumi’nin kararı, sadece teknik değil, aynı zamanda siyasi ve psikolojik bir adımdır. Belgelere göre vali, karara yerel meclisten güvenoyu isteyerek, hem sorumluluğu paylaşıyor hem de ulusal hükümete, tesisin en son güvenlik önlemlerine uygun olarak güncel tutulmasını sağlamak gibi bir dizi katı önlem talep edeceğini iletiyor. Bu şartlar, Fukuşima sonrası yerel halkın güvenini yeniden kazanmanın ne denli zor olduğunun altını çiziyor.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
Yenilenebilir EnerjiCOP31 ev sahipliği ile Türkiye bir temiz enerji merkezi haline gelebilir -
-
SürdürülebilirlikYanan ormanlar için gökyüzünden paraşütle tohum yağdı
Enerji güvenliği ve karbonsuzlaşma hedefleri
KK Santrali’nin yeniden devreye alınması, Japonya’nın iki temel stratejik hedefi için kritik öneme sahiptir: Enerji Güvenliği ve Karbon Nötrlük.

- Fosil Yakıtlara Bağımlılığın Azaltılması: Japonya, Fukuşima sonrası nükleer kapasitesini kaybettiğinde, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını ithal LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) ve kömürden karşılamak zorunda kalmıştı. Bu durum, hem devasa bir ticaret açığına hem de jeopolitik risklere (Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası LNG fiyatlarının fırlaması gibi) neden oldu. KK’nın yeniden devreye giren reaktörleri, ülkenin doğu şebekesine temiz ve sürekli enerji (baseload power) sağlayarak bu ithal fosil yakıtlara olan bağımlılığı önemli ölçüde azaltacaktır.
- İklim Hedeflerine Ulaşma: Japonya, 2050 yılına kadar karbon nötrlük hedefine ulaşmayı taahhüt etti. Nükleer enerji, sera gazı emisyonu olmadan büyük miktarda elektrik üretebilen tek kararlı kaynaktır. KK’nın faaliyete geçmesi, Japonya’nın enerji karışımından karbon salınımını azaltma çabalarının bugüne kadarki en güçlü ve somut işaretidir. Küresel enerji tüketiminde hala fosil yakıtların büyük paya sahip olduğu düşünüldüğünde, Japonya’nın bu hamlesi, temiz enerjiye geçiş için nükleer gücün vazgeçilmez bir araç olduğunu gösteriyor.

TEPCO’nun Fukuşima mirası ve maliyeti
KK santralinin yeniden devreye alınmasının getirdiği en büyük tartışma, operatör TEPCO’nun geçmişidir. Şirket, ülkenin en büyük adasının karşı kıyısındaki Fukuşima Dai-ichi santralinin işletmecisiydi ve 2011’deki deprem ve tsunami sonrası yaşanan erime, Çernobil’den bu yana dünyanın en kötü nükleer felaketi haline gelmişti.
TEPCO, felaketin bedelini hala ödüyor. Şirket, bu yılın başlarında Fukuşima’daki hizmet dışı bırakma çalışmaları için yaklaşık 903 milyar yen (yaklaşık 5,9 milyar dolar) tutarında bir ücret talep ederek mali yükün devam ettiğini gösterdi. Bu tarihi yük ve güvenlik sicili, yerel halkın ve meclis üyelerinin TEPCO’ya karşı derin bir güvensizlik duymasına neden oldu. Bu nedenle Vali Hanazumi’nin onayı alması, TEPCO için sadece operasyonel bir izin değil, aynı zamanda halkın gözünde itibarını geri kazanma yolunda atılmış kritik, ancak riskli bir adımdır.
Güvenlik önlemleri ve ulusal hükümetin rolü
Valinin onayı vermeden önce ulusal hükümetten talep edeceği bir dizi güvenlik önlemi, Fukuşima’dan alınan dersleri yansıtıyor. Bu talepler, santralin yalnızca mevcut düzenlemelere değil, sürekli gelişen en son güvenlik standartlarına uygun olarak güncel tutulmasını sağlayacak bağlayıcı taahhütleri içerecektir.
Uzmanlar, TEPCO’nun bu santrali işletirken Fukuşima’daki felaketten öğrendiği güvenlik protokollerini uygulamak zorunda kalacağını belirtiyor. Bu, yalnızca tesisin fiziksel güvenliğini değil, aynı zamanda acil durum planlamasını, şeffaflığı ve yerel yönetimlerle sürekli iş birliğini de kapsayacaktır.
Türkiye ve bölge için stratejik bağlantı: Nükleer pragmatizm
Japonya’nın bu kararı, nükleer enerjiye ilk kez bu kadar büyük ölçekte giren Türkiye için hem bir örnek teşkil ediyor hem de önemli dersler sunuyor.
- Enerji İhtiyacının Onaylanması: Türkiye, Rus gazı ve ithal kömüre olan yüksek bağımlılığını azaltmak ve 2053 net sıfır hedefine ulaşmak için nükleer enerjiye (Akkuyu) yöneliyor. Japonya’nın, Fukuşima’nın travmasına rağmen nükleere dönmesi, siyasi maliyeti ne olursa olsun, enerji güvenliği ve karbonsuzlaşma için nükleerin vazgeçilmez olduğunu gösteren küresel bir pragmatizm sinyalidir.
- Yerel Güven ve Şeffaflık: KK örneği, yerel yönetimin ve halkın onayının önemini vurgulamaktadır. TEPCO’nun uzun süren itibar mücadelesi, Türkiye’deki Akkuyu ve olası Sinop gibi projelerde yerel halkın güvenini kazanmanın ve operasyonel şeffaflığın teknik güvenlikten bile daha önemli olduğunu göstermektedir. Japonya’nın yaşadığı gibi, güvenlikteki en ufak bir ihmal, projenin on yıl boyunca atıl kalmasına ve on milyarlarca dolarlık zarara yol açabilir.
Nükleer rönesans mı, zorunlu dönüş mü?
Kashiwazaki Kariwa’nın yeniden faaliyete geçirilmesi, Japonya’nın ve aslında tüm gelişmiş dünyanın enerjideki büyük kırılmasını temsil ediyor. Bir zamanlar nükleer enerjiden tamamen vazgeçme eğiliminde olan Almanya ve Japonya gibi ülkeler, Rusya’nın enerji kartını kullanması ve iklim krizinin aciliyeti karşısında nükleer pragmatizmi seçmek zorunda kaldılar. Bu, bir “nükleer rönesans”tan çok, iklim hedeflerine ulaşmak için fosil yakıtların yakılmasından kaçınmayı hedefleyen zorunlu bir dönüş olarak görülmelidir.
Bu hamle, nükleer enerjinin riskini kabul eden ancak fosil yakıtların (kömür, gaz) yarattığı iklim ve güvenlik riskini daha büyük gören bir siyasi tercihtir. TEPCO için bu, itibarını kurtarma şansıdır; Japonya için ise enerji bağımsızlığını güçlendirme yolunda atılmış kritik bir adımdır. KK Santrali, artık sadece bir enerji tesisi değil, Fukuşima’nın gölgesinde alınan bir varoluşsal risk yönetiminin simgesidir.
Kaynak: Bloomberg

