Geçtiğimiz ayın sonundan itibaren Güney ve Güneydoğu Asya’da art arda yaşanan yıkıcı sel felaketleri, bölgenin yükselen ekonomileri ve yoğun nüfusu için iklim değişikliğinin taşıdığı devasa tehdidin somut bir göstergesi oldu. Üç tropikal siklonun kuzeydoğu musonu ile birleşmesiyle, Sri Lanka’dan Endonezya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada 1.300’den fazla kişi hayatını kaybetti ve ilk tahminlere göre ekonomik kayıp en az 20 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya’nın hızla artan “bileşik felaketler” riski karşısında ne kadar savunmasız olduğunu ortaya koyuyor.
Peki, iklim değişikliği bu sellerin şiddetini ne ölçüde artırdı? Ormansızlaşma ve sel savunmasındaki başarısızlıklar gibi yerel faktörler, bu yıkımı nasıl tetikledi? Bölge nüfusunun %20’sinin sel riski altında yaşaması, gelecek yıllar için ne anlama geliyor? Özellikle Sri Lanka ve Tayland gibi mali zorluklar yaşayan ülkeler, bu büyük maliyeti nasıl karşılayacak ve altyapı dayanıklılığına yatırım yapma konusunda neden geride kalıyorlar?

Üç siklonun yıkımı: Rekor yağışlar ve bileşik felaketler
Güney ve Güneydoğu Asya’daki bu son felaket dalgası, birden fazla aşırı hava olayının kısa aralıklarla meydana gelmesiyle karakterize edilen “bileşik felaketler” riskini gözler önüne seriyor. Üç tropikal siklonun art arda gelmesi, bazı bölgelerde onlarca yıldır görülmemiş yağış miktarlarına neden olarak evler, yollar ve demiryolları gibi kritik altyapılara ciddi zarar verdi, ekinleri yok etti, fabrika üretimini yavaşlattı ve turistik merkezleri sular altında bıraktı.
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden Davide Faranda, Vietnam’daki Kasım selleri üzerine yaptığı çalışmada, “İklim değişikliği, Güneydoğu Asya’da daha şiddetli sellerin yaşanmasını tartışmasız bir şekilde tetikliyor” diyerek insan kaynaklı ısınmanın etkisine dikkat çekti. Bilim insanları ve analistler, bu sellerin şiddetlenmesinde iklim değişikliğinin yanı sıra ormansızlaşma ve sel savunmasındaki yapısal başarısızlıklar gibi yerel faktörlerin de ağırlaştırıcı rol oynadığını belirtiyorlar.
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?
Yükselen savunmasızlık: Nüfus ve ekonomik kayıplar

Araştırma şirketi BMI’ın verileri, Güneydoğu Asya’nın küresel çapta sel riski altında yaşayan insanların oranının en yüksek olduğu bölgelerden biri olduğunu ortaya koyuyor:
| Ülke | Sel Riski Altındaki Nüfus Oranı |
| Malezya | %21 |
| Endonezya | Yaklaşık %20 |
| Singapur, Vietnam, Filipinler, Sri Lanka | Yaklaşık %15 |
Bu oranlar, 2010’ların ortalarından sonlarına kadarki döneme kıyasla daha yüksek olup, “küresel ısınma hızlandıkça ve savunmasız bölgelerdeki nüfus arttıkça artmaya devam edecektir.” Germanwatch gibi bağımsız insan hakları örgütleri de, Filipinler, Myanmar ve Vietnam’ın sürekli olarak iklim değişikliğinden en çok etkilenen ilk 10 ülke arasında yer aldığını belirtmektedir.
Bölgenin bu yüksek riskine rağmen, Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi’nden Helen Nguyen, birçok ülkenin planlama ve uyum çabaları yerine hızlı ekonomik büyümeye öncelik vermesi nedeniyle iklim dayanıklılığını inşa etme konusunda geride kaldığını belirtmiştir: “Gelişim çok hızlı ilerledi. Bu, çevrenin zararına oldu.” Bu durum, Filipinler’de sel önleme projelerine ayrılan fonlarla ilgili milyarlarca dolarlık yolsuzluk skandalı örneğinde olduğu gibi, siyaset ile iklim uyumu çabalarının kesişim noktasında popülist öfkeye yol açmaktadır.

Maliyet analizi ve ekonomik baskı
Geçen ayki 20 milyar dolarlık toplam ekonomik kayıp tahmini, hükümet ve analist verilerine dayanmakta olup, hasar değerlendirildikçe güncellenecektir. Sadece geçen yıl, mevsimsel seller Asya-Pasifik genelinde yaklaşık 25 milyar dolarlık ekonomik kayba yol açmıştı.
Bu yılki fırtınaların bölgenin başlıca ticari ve endüstriyel merkezlerini büyük ölçüde zarar görmediği (2011 Tayland sel felaketinde yaşanan büyük GSYİH düşüşünün aksine) görülse de, hasarın maliyeti zor durumdaki ülkeler için ciddi sonuçlar doğuracaktır:
- Tayland: Senyar Kasırgası, önemli bir teknoloji ve turizm merkezini felç etti ve şu ana kadar 15 milyar dolardan fazla hasara yol açtı. Koşulların devam etmesi halinde ülkenin ayda 400 milyon dolara kadar ek zararla karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
- Sri Lanka: Ditwah Kasırgası en az 465 kişinin ölümüne yol açtı ve ekonomiye yaklaşık 500 milyar Sri Lanka rupisi (1,6 milyar dolar) kadar zarar vereceği, bunun da GSYİH’nın %1’i oranında kayıp anlamına geldiği tahmin edilmektedir.
- Endonezya: Fırtına en az 700 kişinin ölümüne yol açtı ve hasar tahmini 4 milyar doların üzerinde (GSYİH’nın %0,29’u).
- Vietnam: Sadece fırtına hasarı, bu yıl Vietnam ekonomisine yaklaşık 3,2 milyar dolarlık zarara mal oldu ve imalat sanayi büyümesini yavaşlattı.
Afet dayanıklılığının maliyeti

Güney ve Güneydoğu Asya’daki bu yıkıcı felaketler, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler için iklim dayanıklılığının ertelenemez bir maliyet olduğunu göstermektedir. Sel ve deprem gibi doğal afet riski yüksek olan Türkiye’nin, altyapı güçlendirme ve iklim değişikliğine uyum çabalarına öncelik vermesi, uzun vadede milyarlarca dolarlık zararı önleyecektir.
Uzmanlar şu noktaya dikkat çekiyor: HSBC’den Frederic Neumann’ın belirttiği gibi, bölge şiddetli hava olaylarına alışkın olsa da, ölçek ve sıklık arttığından, özellikle daha yoksul ekonomilerin altyapıyı güçlendirmeye daha fazla mali harcama yönlendirmesi gerekmektedir. Türkiye’de de afetlere dayanıklılığı artırmak için yapılacak harcamalar, kısa vadede diğer alanlardaki bütçelerden kesintiler gerektirse bile, gelecekteki felaketlerin yıkıcı ekonomik etkilerini azaltmak için hayati bir zorunluluktur.
Büyüme mi, hazırlık mı?
Asya’nın karşı karşıya kaldığı 20 milyar dolarlık fatura, hükümetlerin artık ekonomik büyüme ile iklim dayanıklılığı arasında bir seçim yapmak zorunda olduğu gerçeğini acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bölge, tedarik zincirleri üzerindeki darbenin şimdilik “küçük ve geçici” olduğunu görse de, artan gıda fiyatları riski ve devam eden toparlanma maliyetleri, ekonomik istikrarı tehdit etmeye devam edecektir. Filipinler’deki yolsuzluk skandalı örneği ise, iklim uyum fonlarının etkin ve şeffaf yönetiminin, felaketlerin etkisini azaltmada en az mühendislik projeleri kadar kritik olduğunu göstermektedir. Büyümenin sürdürülebilir olması için, çevreyi feda eden hızlı kalkınma yerine, afetlere hazırlıklı ve dayanıklı altyapıya yatırım yapılması şarttır.
Kaynak: Fitch Solutions (BMI), Capital Economics, HSBC Holdings Plc, CAL, Tayland Ticaret Bakanlığı.





