Geçtiğimiz hafta Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen büyük askeri geçit töreni, tanklar, toplar ve füzelerle geçmişin Soğuk Savaş atmosferini hatırlattı. Devlet Başkanı Şi Cinping, meydan okuyan bir söylemle ülkesinin “zorbalar tarafından sindirilmeyeceğini” ilan etti. Ancak Çin’in asıl gücü, askeri gösterilerden ziyade, yenilenebilir enerjideki hızlı yükselişi ve iklim krizine karşı küresel ölçekte sergilediği kararlılıktan geliyor.
Bu gelişme neden kritik? Çünkü ABD gibi geleneksel güçler, Trump yönetimi altında fosil yakıtlara geri dönme eğilimi gösterirken, Çin bu alanda hızla bir "boşluğu dolduran" oyuncudan "tek bir oyuncuya" dönüşüyor. Dünya, COP30 gibi önemli iklim zirvelerinin başarısının artık büyük ölçüde Çin'in atacağı adımlara bağlı olduğunu biliyor.

Enerji savaşında Çin’in üstünlüğü
Tarih boyunca enerjiye hâkim olan ülkeler, ekonomi ve siyasette de öne çıktı. Bugün Çin, rüzgâr türbinleri, güneş panelleri ve elektrikli araçlarla küresel enerji dönüşümünün merkezinde yer alıyor. Çin’in etkisi, yalnızca eski müttefikleri Rusya ve Kuzey Kore’den değil, Hindistan’dan Avrupa Birliği’ne kadar geniş bir yelpazede hissediliyor. Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çin ziyaretleri, ülkenin enerji politikalarındaki belirleyici rolünün altını çiziyor.
Karbon zirvesine doğru
Çin, dünyanın en büyük sera gazı salımına sahip ülkesi olarak geçen yıl emisyonlarda ilk kez küçük bir düşüş kaydetti. Analistlere göre bu gelişme, ülkenin karbon kullanımında zirveye çok yaklaştığını gösteriyor. Eğer bu doğrulanırsa, Çin’in iklim politikaları küresel ısınmayı 1,5°C ile 2°C arasında tutma hedefinde kritik rol oynayacak. Pekin yönetiminin, BM Genel Kurulu öncesinde açıklaması beklenen yeni ulusal katkı beyanı (NDC), 2023’ün en önemli duyurularından biri olarak görülüyor.
Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun
En önemli haberleri anında alın
Yenilenebilir enerjide hızlı büyüme

Çin’in temiz enerji yatırımları dikkat çekici boyutlarda. Sadece 2023’te kurulan rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesi, dünyanın geri kalanının toplamının iki katına ulaştı. Bu yatırımlar sayesinde Çin, planlanandan altı yıl önce 1.200 GW kurulu güce erişti. Ülke aynı zamanda fotovoltaik hücre, elektrikli araç ve rüzgâr türbini üretiminde küresel pazarın büyük kısmını kontrol ediyor. Asya Topluluğu Çin İklim Merkezi Direktörü Li Shuo’ya göre, ❝Temiz enerjide tek bir oyuncu var. ABD ortada bile değil❞.
TAVSİYE EDİLEN
ABD ile zıt yönler
Donald Trump döneminde ABD, petrol, gaz ve kömür yatırımlarına ağırlık verirken, temiz enerji projelerini iptal etti. Çin ise iklim diplomasisinde öne çıkarak AB ile ortak adımlar attı. Xi Cinping, ❝Dünya ne kadar değişirse değişsin, Çin iklim eylemlerini yavaşlatmayacak❞ ifadeleriyle ülkesinin kararlılığını vurguladı.

Kömürün gölgesinde
Her ne kadar yenilenebilir enerji hızla artsa da Çin’in kömüre bağımlılığı devam ediyor. CHN Energy ve Shaanxi Coal and Chemical gibi şirketlerin güçlü etkisi, yeni kömür projelerinin önünü açıyor. Analistler, bunun enerji güvenliği kaygılarından kaynaklandığını belirtiyor. 2021-2022 yıllarındaki kuraklıklar hidroelektrik üretimini düşürmüş, bu da kömüre olan talebi artırmıştı.
COP30 ve Çin’in rolü

Brezilya’nın Belém kentinde yapılacak COP30 zirvesinde Çin, yenilenebilir enerji yatırımlarını öne çıkaracak. BYD’nin elektrikli araç fabrikasına ek olarak yeni güneş paneli tesisleri de planlanıyor. Ayrıca, Tropikal Ormanlar Sonsuza Dek Fonu’na Çin’in finansal katkıda bulunması bekleniyor.

Gelecek senaryoları
Uzmanlar, Çin’in 2035’e kadar emisyonlarını yüzde 30 azaltmasının mümkün olduğunu, bunun da 2,1 trilyon dolarlık ekonomik fayda yaratacağını belirtiyor. Ancak ülkenin kömür yatırımlarını ne kadar sınırlayacağı, beş yıllık planlardaki hedefler ve yeni NDC’nin iddialılığı belirleyici olacak.
Yorum
Çin’in yeşil enerjideki yükselişi, küresel iklim politikasında yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. ABD’nin geri çekildiği bir alanda Çin’in liderliği üstlenmesi, jeopolitik dengeleri değiştiriyor. Ancak bu liderliğin sürdürülebilir olması, ülkenin kömür bağımlılığını terk etmesi ve küresel iklim hedefleriyle tam uyumlu, iddialı adımlar atmasıyla mümkün olacaktır. Çin, bir yandan yeşil teknolojinin küresel tedarikçisi olurken, diğer yandan da kendi iç dinamiklerini ve enerji güvenliği kaygılarını aşmak zorunda kalacak. Bu süreç, önümüzdeki yıllarda küresel iklim mücadelesinin seyrini belirleyecek en önemli faktör olacak.
Kaynak: The Guardian, Climate Action Tracker, Energy and Clean Air Research Centre (CREA)
Fotoğraf: ChatGPT








