Hindistan’ın başkenti Delhi ve çevresi, tehlikeli seviyelere ulaşan hava kirliliğiyle boğuşurken, yetkililer acil durum tedbirlerini devreye soktu. Pazartesi sabahı şehri saran zehirli sis, görüş mesafesini dramatik şekilde düşürerek uçuş ve tren seferlerinde gecikmelere neden oldu. Okullar çevrimiçi eğitime geçerken, şehirdeki tüm inşaat faaliyetleri de durduruldu.
Bu gelişme neden önemliydi? Şehrin Hava Kalitesi Endeksi (AQI) – özellikle akciğerleri tıkayabilen ince PM2.5 partikül maddesi için bir gösterge – Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği sınırın 30 katından fazla çıktı. Bu seviyedeki kirliliğe uzun süre maruz kalmak, özellikle çocuklar ve yaşlılar için ciddi ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açabiliyordu. Bu dünya için ne ifade ediyordu? Dünyanın en kalabalık şehirlerinden birinde her kış tekrarlanan bu kirlilik krizi, hızlı sanayileşme ve yetersiz çevresel düzenlemelerin, milyonlarca insanın yaşam kalitesini ve sağlığını nasıl tehdit ettiğini gösteren küresel bir uyarıydı.

Hava kalitesi şiddetli seviyede: Tetikleyici faktörler ve resmi tedbirler
Delhi’de zehirli hava, kış aylarında endüstriyel emisyonlar, araç egzozları, düşük sıcaklıklar, rüzgar hızının azalması ve komşu eyaletlerdeki mevsimlik ekin anızlarının yakılması gibi bir dizi faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan tekrarlayan bir sorundu.
1. AQI seviyesi ve sınıflandırma
Hükümetin Safar uygulamasına göre, Pazartesi sabahı erken saatlerde Delhi’deki ortalama Hava Kalitesi Endeksi (AQI) 471 olarak ölçülmüştü. Hindistan’ın kirlilik izleme kurumu, 400’ün üzerindeki bu seviyeyi “şiddetli” olarak sınıflandırıyordu. Bu ani düşüş, başkentin geçen hafta “kötü” ve “çok kötü” arasında gidip gelerek kısmi bir iyileşme göstermesinin hemen ardından gelmişti. CAQM, son bozulmanın yüksek nem seviyeleri ve kirleticilerin dağılımını azaltan rüzgar yönündeki değişiklikten kaynaklandığını belirtti.
Tavsiye Edilen Haberler
2. Dördüncü aşama acil durum
Hava Kalitesi Yönetimi Komisyonu (CAQM), Pazar günü kirlilikle mücadele etmek için tasarlanan Kademeli Müdahale Eylem Planının (GRAP) en üst seviyesini, yani “IV. seviyesini” devreye soktu. Bu seviyeye geçişle birlikte bir dizi katı tedbir alındı:
- Ulaşım Yasağı: Eski model dizel kamyonların Delhi’ye girişi yasaklandı.
- İnşaat Durduruldu: Tüm inşaat faaliyetleri durduruldu.
- Eğitimde Çözüm: Okullara hibrit eğitime geçmeleri ve küçük çocukların çevrimiçi eğitim almaları talimatı verildi.
- Adli Tedbirler: Hindistan’ın en yüksek mahkemesi de Pazar günü avukatlara ve davacılara duruşmalara sanal ortamda katılmaları yönünde bir genelge yayınladı.
Yetkililer, özellikle çocuklar ve kalp veya solunum rahatsızlığı olan kişileri evde kalmaları konusunda uyardı ve dışarı çıkıldığında maske takılmasını tavsiye etti.
Sağlık üzerindeki yıkıcı etkisi

Yüksek Hava Kalitesi Endeksi’ne uzun süre maruz kalmak, sağlıklı kişilerde bile solunum problemlerine yol açabiliyordu. Kirlilik krizi, sağlık sistemi üzerindeki yükü açıkça gösteriyordu. Federal hükümetin parlamentoya yaptığı açıklamaya göre, 2022 ile 2024 yılları arasında Delhi’deki altı devlet hastanesinde 200.000’den fazla akut solunum yolu hastalığı vakası kaydedilmişti.
CAQM ve diğer yetkili kurumlar, özellikle kış aylarında tekrarlayan bu krize karşı kalıcı çözümler bulmakta zorlanıyordu. Endüstriyel emisyonların ve araç egzozlarının kontrolü, düşük rüzgar ve sıcaklık gibi doğal faktörlerle birleştiğinde, şehrin her yıl adeta bir gaz odasına dönüşmesine neden oluyordu.
Hava kirliliği yönetimi dersi

Delhi’nin her yıl yaşadığı bu zehirli sis felaketi, Türkiye’deki büyük metropoller için önemli bir ders niteliği taşıyordu. Özellikle kış aylarında sanayi emisyonlarının, şehir içi trafiğin yoğunluğunun ve ısınma amaçlı yakıt kullanımının arttığı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde hava kirliliği seviyeleri zaman zaman endişe verici düzeylere çıkabiliyordu.
Delhi’nin GRAP (Kademeli Müdahale Eylem Planı) gibi acil durum seviyelendirmeleri, Türkiye’deki yerel yönetimlere, kirlilik seviyesi kritik eşiği aştığında devreye sokulacak, net ve hukuki bağlayıcılığı olan yasal tedbirler (inşaat durdurma, trafik kısıtlaması, çevrimiçi eğitime geçiş) geliştirme zorunluluğunu hatırlatıyordu. Aksi takdirde, kirliliğin kronikleşmesi, Türkiye’de de kamu sağlığı ve ekonomi üzerinde geri döndürülemez bir yük oluşturabilirdi.
Geciken karar ve çaresiz kalan milyonlar
Delhi’nin zehirli sis altında kalması ve okulların kapatılması, iklim değişikliği ve sanayileşmenin bedelini en ağır şekilde ödeyen şehirlerden birinin çaresizliğini gösteriyordu. Yüksek mahkemenin bile sanal duruşma talimatı vermesi, kirliliğin sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda şehrin temel sosyal, ekonomik ve hukuki işleyişini sekteye uğratan bir felaket boyutuna ulaştığını kanıtlıyordu.
CAQM’nin GRAP IV. seviye tedbirleri önemli olsa da, bu tür sert yasakların her kış tekrar tekrar uygulanması, krizin temel nedenlerinin kalıcı olarak çözülememesi anlamına geliyordu. Komşu eyaletlerdeki anız yakma, eski model araçların yoğunluğu ve sanayi emisyonlarının denetimsizliği gibi kronik sorunlara yönelik ulusal ve uzun vadeli bir çözüm üretilmedikçe, Delhi’deki milyonlarca insan her kış kendilerini, Dünya Sağlık Örgütü sınırının 30 katı zehir solumaya mahkûm kalacaklardı.
Kaynak: Hindistan Hava Kalitesi Yönetimi Komisyonu (CAQM), Safar Uygulaması, Federal Hükümet Verileri.





