Filipinli tayfun mağdurları ilk kez Shell’e 2021 felaketinin zararları için dava açıyor

Yayın: 23 Ekim 2025 09:57
Güncelleme: 23 Ekim 2025 09:57

Filipinler’in Visayas bölgesindeki ada topluluklarında yaşayanlar için 2021 yılındaki Süper Tayfun Odette (Rai), sadece bir doğa olayı değil, tüm bir yaşamın yok oluşuydu. Tubigon’un Batasan Adası’nda yaşayan Trixy Elle, Noel arifesinde ailesiyle birlikte sel sularına karşı nasıl hayatta kalmaya çalıştığını anlatırken hâlâ gözyaşlarını tutamıyor. 400’den fazla kişinin ölümüne ve 3.2 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olan bu felaket, Elle ailesinin sahip olduğu her şeyi elinden aldı. Ancak şimdi, mağdurlar yıllarca süren çaresizlikten sonra geri adım atıyor.

Elle ve kendisi gibi ada topluluklarından toplam 66 tayfun mağduru, Birleşik Krallık mahkemelerinde enerji devi Shell’e karşı tarihi bir hukuk davası açıyor. Bu dava, küresel kuzeydeki bir fosil yakıt şirketini, doğrudan küresel güneyde meydana gelen geçmişteki ölüm ve yaralanmalarla ilişkilendiren ilk hukuk davası olması nedeniyle emsalsizdir. Diğer iklim davaları gelecekteki risklere odaklanırken, Odette davası somut kayıp ve zararların tazminini talep etmektedir.

Bu gelişme neden önemli? Bu dava, iklim adaletinde “kirleten öder” ilkesini teoriden somut tazminata taşıma potansiyeli taşımaktadır. Imperial College London’dan bilim insanlarının yaptığı ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin Odette gibi aşırı olayların olasılığını iki katından fazla artırdığını gösteren bilimsel atıf raporlarına dayanması, hukuki iddiaları güçlendirmektedir. Bu dünya için, büyük kirleticilerin artık sadece emisyon azaltma değil, neden oldukları felaketlerin maliyetinden de sorumlu tutulabileceği yeni bir yasal savaş alanının açıldığı anlamına gelmektedir.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Bilgiyi gizleme iddiası ve hukuki temeller

Mağdurları temsil eden hukuk ekibi, Çarşamba günü Londra merkezli Shell’e dava mektubunu teslim etti ve şirket iddialara yanıt vermeye çağrıldı. Taraflar bir anlaşmaya varamazsa, dava Aralık ayında Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nde resmen açılacak. Davanın hukuki dayanağı, Shell’in faaliyetlerinin tayfunun etkisini yoğunlaştıran insan kaynaklı iklim değişikliğine katkıda bulunduğu iddiasına dayanıyor.

Dava iddiaları: Anayasal hak ihlali ve dezenformasyon

Davacılar, dava dilekçesinde Shell’e karşı Filipin yasalarını kullanarak şu kritik iddiaları ileri sürüyor:

  1. Anayasal Hak İhlali: Firmanın davacıların sağlıklı bir çevre üzerindeki anayasal haklarını ihlal ettiği.
  2. Kasıtlı Zarar: Shell’in emisyonlarını azaltmayarak, iklim biliminin gizlenmesi ve iklim dezenformasyonu yoluyla zarara yol açtığı.
  3. Sızdırılan Belgeler: Sızdırılan şirket içi belgeler, Shell’in fosil yakıt üretiminin olumsuz etkilerinin en az 60 yıl önce farkında olduğunu, ancak buna rağmen operasyonlarını büyütmeye devam ettiğini gösteriyor.

Hukuk ekibine liderlik eden Greg Lascelles, “Zarar vereceklerini bilmelerine rağmen bu tür eylemlere devam etmeleri ve kamuoyunu kasıtlı olarak yanlış bilgilendirmeleri, Filipin yasalarının bazı hükümlerine aykırı hareket etmek olarak değerlendirilebilir” dedi.

Shell sözcüsü ise, şirketin iklim değişikliği konusunda “benzersiz bir bilgiye sahip olduğu” iddialarını “kesinlikle doğru değil” diyerek yalanladı ve konunun onlarca yıldır kamuoyunda tartışıldığını savundu. Ancak davacılar, şirketin bilimsel fikir birliğini aktif olarak baltaladığını iddia ediyor.

Küresel çapta artan hesap verebilirlik talebi

Odette davası, küresel çapta katlanarak artan iklim davaları eğiliminin en keskin örneğini temsil ediyor.

  • Filipinler İnsan Hakları Komisyonu: Dava, dünyanın en büyük 47 petrol, gaz ve çimento üreticisinin insan hakları ihlallerinden sorumluluğuna ilişkin soruşturma yürüten Filipinler İnsan Hakları Komisyonu’nun 2022 raporuyla da destekleniyor. Komisyon, kirleticilerin iklim zararlarını ele alma konusunda ahlaki ve yasal bir yükümlülüğü olduğu sonucuna varmıştı.
  • Hukuki Emsal: 2024 yılında açılan on bir “kirleten öder” davası ile birlikte, hukuki emsaller yavaş yavaş oluşuyor. Bu yıl Alman enerji şirketi RWE’ye karşı açılan davada verilen karar, kirleticilerin karbon emisyonlarından sorumlu tutulabileceğine hükmetmişti.

İklim değişikliği avukatı Tessa Khan, küresel kuzeydeki şirketler ve hükümetler sorumluluklarını yerine getirmediği sürece, mahkemelerin hesap verebilirlik arayan iklim mağdurları için yeni bir savaş alanı olmaya devam edeceğini belirtiyor.

Türkiye için de uyarı niteliğinde

Filipinler’deki Batasan Adası gibi alçak kıyı bölgelerinin Süper Tayfun Odette’e karşı gösterdiği savunmasızlık, Türkiye’nin de Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyı şeritleri için önemli bir uyarı niteliğindedir. İstanbul, İzmir ve Antalya gibi büyük metropoller, deniz seviyesinin yükselmesi, ani şiddetli yağışlar ve artan fırtına sıklığı gibi iklim krizinin etkilerine karşı giderek daha kırılgan hale gelmektedir.

Filipinler’deki bu dava, potansiyel olarak Türk şirketlerini veya Türkiye’de faaliyet gösteren çok uluslu şirketleri de etkileyebilecek bir uluslararası hukuk emsali oluşturabilir. Eğer Shell gibi küresel bir şirketin geçmişteki eylemlerinden dolayı yerel felaketlerin maliyetinden sorumlu tutulması mümkün olursa, benzeri afetlere maruz kalan Türk vatandaşları veya toplulukları da gelecekte yasal yollarla tazminat arayışına girebilir. Bu durum, Türkiye’deki sanayi ve enerji sektörleri için çevresel etkilerini ve şeffaflıklarını gözden geçirmeleri gerektiği anlamına gelmektedir.

Yorum

Trixy Elle'in "Artık geri savaşıyoruz" sözleri, iklim adaletinin pasif bir talep olmaktan çıkıp aktif bir hukuki mücadele alanına dönüştüğünün en güçlü kanıtıdır. Bu dava, sadece yasal bir çekişme değil, aynı zamanda küresel kuzeyin neden olduğu zararların faturasının küresel güneye kesilmesine karşı yükselen ahlaki bir itirazdır. Shell’in 60 yıl önce riskleri bildiği yönündeki iddialar doğruysa, şirketin eylemsizliği ve dezenformasyon çabaları, Odette Tayfunu’nun yol açtığı ölümler ve yıkımla doğrudan ilişkilendirilebilir.

Bu davanın sonucu ne olursa olsun, iklim krizinin en derin ve en kişisel sonuçlarını yaşayan mağdurların, çocuklarının geleceği için ayağa kalkma cesareti göstermeleri, dünya genelindeki iklim aktivizmine yeni ve güçlü bir yön vermektedir. Mahkemeler artık sadece yasal kararların alındığı yerler değil, aynı zamanda Trixy Elle gibi mağdurların umuduyla fosil yakıt devlerinin kâr hırsının karşı karşıya geldiği son savaş alanıdır.

Kaynak: The Guardian, Hausfeld Hukuk Bürosu Açıklaması, Imperial College London Raporu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top