ABD’deki Colorado Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma, iklim değişikliğinin sismik hareketler üzerindeki etkisini ortaya koydu. Çalışmaya göre, buzulların erimesiyle yerküre üzerindeki su dağılımı değişiyor ve bu da fay hatları üzerindeki baskıyı azaltarak mikro depremleri artırıyor. Daha da önemlisi, bu küçük ölçekli sarsıntılar, zamanla büyük depremleri tetikleyebilir.
Bilim insanları, araştırmada 20 bin yıl öncesine ait Son Buzul Maksimum döneminin izlerini taşıyan ve aktif fay hatlarına sahip Colorado’daki Sangre de Cristo Dağları’nı inceledi. Bu bölgedeki buz kayıplarının zamanla fay hatlarını nasıl etkilediğini anlamak için çeşitli modeller geliştirildi.
Araştırmaya katılan Colorado Üniversitesi Jeoloji Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sean Gallen, iklim değişikliği ve jeolojik süreçler arasındaki bağlantıya odaklandıklarını belirterek şu açıklamalarda bulundu:
❝Çalışmamız, buzulların erimesiyle birlikte fay hatları üzerindeki baskının azaldığını gösterdi. Buz kütlesi yerinde dururken fayları sıkıştırarak kaymalarını zorlaştırıyordu. Ancak buz eridiğinde, faylar üzerindeki basınç azalıyor ve kaymalar daha kolay hale geliyor.❞
Buz Eridiğinde Fay Hatları Daha Kolay Kaymaya Başlıyor
Araştırma, buzulların erimesinin fay hatları üzerindeki sürtünmeyi azaltarak küçük ölçekli depremleri tetikleyebileceğini ortaya koydu.
Tavsiye Edilen Haberler
-

-

-

-
İklim DeğişikliğiAvrupa Parlamentosu, 2040 iklim hedefini belirledi
📌 Buzulların ağırlığı, fay hatlarını sıkıştırarak hareketlerini zorlaştırıyor.
📌 Buzlar eridikçe, fay hatları üzerindeki baskı azalıyor ve sürtünme düşüyor.
📌 Bu da fay hatlarının daha kolay kaymasına ve mikro depremlerin sıklığının artmasına neden oluyor.
Gallen, bu küçük ölçekli depremlerin önemine dikkat çekerek, ❝Fay hatları küçük streslere karşı sandığımızdan çok daha hassas. Eğer bir fay hattı tektonik olarak aktifse, küçük değişimler bile büyük kaymalara neden olabilir.❞ ifadelerini kullandı.
California’daki San Andreas Fayı ile benzerlikler
Bu fenomenin sadece buzul bölgelerinde değil, su döngüsünün değiştiği diğer alanlarda da gözlemlendiğini belirten Gallen, California’daki San Andreas Fayı ile benzerliklere dikkat çekti.
San Andreas Fayı, İstanbul’dan geçen Kuzey Anadolu Fayı ile benzer bir jeolojik yapıya sahip. California’da Sierra Nevada Dağları ile kıyı arasındaki vadide büyük miktarda su birikiyor ve tarım için bu su sürekli çekiliyor.
📌 Çalışmalar, bu suyun çekilmesiyle birlikte fay hatlarında hareketlilik yaşandığını gösterdi.
📌 Bu, su döngüsündeki değişimlerin sadece buzulların erimesiyle değil, yer altı su seviyelerinin azalmasıyla da sismik aktiviteyi etkileyebileceğini kanıtlıyor.
Gallen, “Mevsimsel değişimler bile fayın açılmasına, kaymasına ve küçük depremlerin artmasına neden olabilir.” diyerek, bu sürecin uzun vadede daha büyük depremleri tetikleyebileceğine dikkat çekti.
İklim değişikliği ile deprem araştırmalarına yeni bir bakış
Araştırmanın bulguları, iklim değişikliği ve depremler arasındaki ilişkinin daha yakından incelenmesi gerektiğini gösteriyor.
📌 Buzulların hızla eridiği bölgelerde, fay hatlarındaki sismik hareketlerin izlenmesi için istasyonlar kurulabilir.
📌 Yeraltı su seviyelerinin değiştiği alanlarda fay hareketleri takip edilmeli.
📌 İklim değişikliği ile sismik aktiviteler arasındaki bağın daha iyi anlaşılması için yeni araştırmalar yapılmalı.
Gallen, “Bu konuda ilgi giderek artıyor çünkü suyun depolandığı alanlarda büyük değişimler yaşanıyor ve bunun fay hatlarına etkisini anlamak çok önemli.” ifadeleriyle, bu yeni araştırma alanının önemini vurguladı.
Küresel ısınma ve deprem riski arasında güçlü bağlantılar var
Bu araştırma, iklim değişikliğinin sadece deniz seviyelerinin yükselmesine veya hava olaylarının şiddetlenmesine neden olmadığını, aynı zamanda yer kabuğunun hareketleri üzerinde de etkili olabileceğini gösteriyor.
🔹 Buzulların erimesi, fay hatlarını etkileyerek küçük ölçekli depremleri artırıyor.
🔹 Su döngüsündeki değişimler, yeraltı su seviyelerinin azalmasıyla sismik aktiviteyi tetikleyebilir.
🔹 Küçük depremler zamanla büyük depremlere yol açabilir.
Bilim insanları, bu tür araştırmaların doğal afetleri öngörme ve önleme konusunda yeni bir bakış açısı sunduğunu belirtiyor. Özellikle buzulların hızla eridiği bölgelerde sismik aktivitenin daha yakından izlenmesi gerektiği düşünülüyor.









