Birleşik Krallık’ta doğa koruma alanında radikal ve sismik bir değişim yaratma potansiyeli taşıyan bir özel milletvekili yasa tasarısı, bugün Lordlar Kamarası’nda sunulacak. “Birleşik Krallık Doğa Hakları Yasa Tasarısı Girişimi” adını taşıyan bu teklif, doğal dünyanın hukuki statüsünü kökten değiştirmeyi amaçlıyor. Tasarı, doğanın mevcut hukuki statüsü olan nesne, mülk veya kaynak olmaktan çıkarılarak, doğuştan haklara sahip hukuki bir özneye dönüştürülmesini öngörüyor. Girişimin temel felsefesi, kalıcı ekonomik ilerleme ve toplumsal adaletin, doğal dünyaya saygı gösterilmeden sağlanamayacağı fikrinin hukuken yerleşmesidir.
Bu gelişme neden önemli? İklim krizi ve biyolojik çeşitlilik acil durumu karşısında, teknoloji ve piyasa temelli çözümlerin yetersiz kaldığına dair artan küresel hayal kırıklığı, bu tür radikal hukuki yaklaşımları hızlandırıyor. Yasalaşırsa, tasarı doğaya karşı yasal bir “özen yükümlülüğü” oluşturacak ve doğanın günlük karar alma süreçlerine dahil edilmesini sağlayarak, zararı temizlemek yerine önlemeyi amaçlayacaktır. Girişim; eski Yeşil Parti lideri Barones Natalie Bennett, hayvan refahı aktivisti Chris Packham ve tanınmış çevreciler tarafından desteklenmektedir ve hukuki düşüncede “yeni bir bilinç” oluşturmayı hedeflemektedir.
Doğanın nesne statüsünden öznel statüye geçişi
Yasa tasarısının hazırlanma sürecine liderlik eden Nature’s Rights’ın kurucusu Mumta Ito, teklifin “hukukta ve politika yapımında sismik bir değişim” yaratacağını belirtiyor. Mevcut hukuk sistemi, doğayı çoğunlukla bir kaynak veya mülk olarak gördüğü için, ona verilen zarar ekonomik maliyet veya cezalarla ölçülmekteydi. Yeni tasarı ise bu sömürücü ilişkiyi temelden değiştirmeyi hedefliyor.
Yönetim yapısı ve uygulama
Yasa tasarısı yasalaşırsa, hükümlerin uygulanması, izlenmesi ve yürürlüğe konulması için özel bir yönetim yapısı kurulacak:
Tavsiye Edilen Haberler
-
SürdürülebilirlikTürkiye Sigorta tarafından “Su Raporu” yayımlandı -
-
-
- Yasal Özen Yükümlülüğü: Doğaya karşı hukuki bir özen yükümlülüğü getirilecek.
- Yönetim Konseyleri: Ulusal ve biyobölgesel konseylerden oluşan bir yönetim yapısı oluşturulacak.
- Amaç: Ekonominin ve toplumun tüm sektörlerinde sürdürülebilir ve yenileyici uygulamaların teşvik edilmesi.
Hayvan refahı aktivisti Chris Packham, bu yaklaşımın acilen gerekli olduğunu belirterek, “Doğaya hukuken söz hakkı vermek, çoktan gecikmiş ve acilen ihtiyaç duyulan bir şey,” ifadelerini kullandı.
Küresel bir akım: Hukuki tanınma örnekleri
İngiltere’deki bu girişim, doğa hakları kampanyalarının küresel yükselişinin bir parçasıdır. Dünya genelinde birçok ülke ve yargı mercii, bu konudaki öncülüğünü kanıtlamıştır:
- Ulusal Yasalar: Ekvador, Bolivya, Uganda, ABD, Kanada, Brezilya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler, anayasalarında veya ulusal yasalarında doğa haklarını kısmen tanımıştır.
- Mahkeme Kararları: Hindistan ve Kolombiya’daki mahkemeler, ekosistemlerin veya nehirlerin haklarını tanıyan önemli kararlar almıştır.
- BM Araştırmaları: Birleşmiş Milletler (BM), Çevre Programı ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında düzenlenen toplantılarda doğa haklarının hukuki etkilerini araştırmaktadır.
Birleşik Krallık içinde hareket şimdiye kadar bölgeseldi. Galler, refah yasasıyla öncülük ederken, İngiltere’de Lewes ve Basingstoke gibi belediyeler yerel nehirlerin kirlilikten arınma hakkını desteklemiştir.
Siyasi zorluklar ve uzun vadeli strateji
Barones Natalie Bennett’in Lordlar Kamarası’na sunacağı bu özel milletvekili yasa tasarısının kısa vadede başarı şansı düşüktür. Bu tür tasarıların tartışılabilmesi için piyangoyu kazanması gerekmektedir ve çevre karşıtı sağ kanattan gelen siyasi karşı rüzgarlar da güçlüdür.
Ancak Yeşil Parti’nin doğa sözcüsü Jonathan Elmer, bu girişimin uzun vadeli, kararlı bir stratejinin parçası olarak görülmesi gerektiğini vurguladı: “Bu, sürecin tam başlangıcı… Henüz parlamentodan geçiremeyebiliriz, ancak ilk seferde başarılı olamazsak, tekrar deneyeceğiz. Aşırı siyasi çalkantıların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Eski bağlılıklar yıkılıyor. Kaotik bir durum, ancak arkasında birleşecek umut verici örneklerin olduğundan emin olmalıyız.”
Elmer ve Bennett’a göre, bu yasa tasarısı, “Doğanın manipüle edilip kötüye kullanılabileceği fikri de dahil olmak üzere, 20. yüzyıl düşüncesinin büyük bir kısmını unutmamız” gerektiğini modelleyen bir adımdır.
Türkiye’de ekosistem hakları tartışması
İngiltere’deki bu radikal hukuki adım, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge için yasal düşünce sisteminde önemli bir ilham kaynağı olabilir. Türkiye’de de çevre davalarında ve ekolojik mücadelelerde, doğal varlıkların sadece kamu yararı veya gelecek nesillerin hakkı üzerinden değil, doğanın kendi varoluş hakkı üzerinden savunulması giderek önem kazanmaktadır. İngiltere ve küresel örnekler, Türkiye’nin de özellikle korunması gereken kritik ekosistemler (örneğin, Fırtına Vadisi, Munzur Vadisi veya Van Gölü) için “tüzel kişilik” veya “ekosistem hakları” gibi kavramları hukuki gündemine alması gerektiğini göstermektedir. Bu, sadece çevreyi koruma şeklimizi değil, aynı zamanda doğayla olan felsefi ve hukuki ilişkimizi de yeniden tanımlayacaktır.
Yorum
İngiltere Lordlar Kamarası'na sunulan bu doğa hakları yasa tasarısı, küresel iklim krizine karşı verilen mücadelenin sadece emisyon hedefleri veya finansman anlaşmalarıyla sınırlı olmadığını, aynı zamanda en temel hukuki varsayımlarımızı da sorgulaması gerektiğini kanıtlıyor.
Doğayı bir mülk olarak gören hukuki felsefe, aşırı sömürüyü meşrulaştıran sistemin temelidir. Bu nedenle, doğaya hukuki öznellik tanıma girişimi, siyasi zorluklara rağmen uzun vadede en etkili ve dönüştürücü iklim eylemlerinden biri olabilir.
İngiliz siyasetinin en kaotik dönemlerinden birinde sunulan bu teklif, eski düşünce biçimlerinin yıkıldığı bir zamanda, umut ve yenilenme için birleşilecek yeni bir yasal çerçeve sunma arayışının güçlü bir sembolüdür
Kaynak: The Guardian, Nature’s Rights Kuruluşu

