İklim felaketleri son 10 yılda 250 milyon insanı yerinden etti

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) yayımladığı sarsıcı rapor, iklim kaynaklı felaketlerin son on yılda dünya genelinde 250 milyon insanı zorla yerinden ettiğini ortaya koydu. Bu, her gün yaklaşık 70 bin kişinin evini terk etmek zorunda kaldığı anlamına geliyordu.

UNHCR’nin “No Escape II: The Way Forward” başlıklı ikinci büyük raporu, iklim acil durumunun, savaş, şiddet ve zulüm nedeniyle halihazırda yerinden edilen 117 milyon insanın karşı karşıya olduğu korkunç insan hakları krizini hızla yoğunlaştıran bir “risk çarpanı” olduğunu gözler önüne serdi.

Bu rapor neden kritikti? İklim kaynaklı göç ve yerinden edilme, sadece seller, fırtınalar ve aşırı sıcaklar gibi hızlı gelişen afetlerden değil; aynı zamanda çölleşme, deniz seviyesinin yükselmesi ve ekosistem tahribatı gibi yavaş gelişen süreçlerden de kaynaklanıyordu. Rapor, hem çatışma hem de afet kaynaklı yerinden edilmeleri bildiren ülke sayısının 2009’dan bu yana üç katına çıktığını belirtti. En adaletsiz durum ise, küresel sera gazı emisyonlarına ihmal edilebilir düzeyde katkıda bulunan bu kırılgan ülkelerin ve mültecilerin, ihtiyaç duydukları iklim finansmanının yalnızca dörtte birini alabilmesiydi. Bu finansman adaletsizliği, iklim krizinin mevcut eşitsizlikleri nasıl derinleştirdiğini gösterdi.

Çevre Bülteni

Doğanın Hikâyesine Ortak Ol

Her hafta iklim krizi, çevre kirliliği, doğa koruma ve sürdürülebilirlikle ilgili en önemli haberleri al.

×

Çatışma ve iklim etkisi: Kırılgan ülkelerde insanlık dramı

UNHCR, iklim krizinden en çok etkilenenlerin, çoğunlukla güvencesiz fiziksel ve politik koşullarda yaşayan mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler olduğunu vurguladı. Raporda, savaş ve iklim etkilerinin kesişim noktasında yaşanan dramatik olaylara dikkat çekildi:

  • Brezilya Seli ve Mülteciler: Mayıs 2024’te Brezilya’nın Rio Grande do Sul eyaletinde meydana gelen yıkıcı sel, 580.000 kişiyi yerinden etti. Yerinden edilenler arasında, bölgenin selden en çok etkilenen kesimlerinde yaşayan Venezuela, Haiti ve Küba’dan gelen 43.000 savunmasız mülteci de vardı.
  • Myanmar ve Rohingya Kampları: Myanmar’ı vuran Mocha Kasırgası, Rakhine eyaletindeki aşırı kalabalık kamplarda 2012’den beri yaşayan 160.000 Rohingyalıyı bir kez daha vurdu. İç göç mağduru Ma Phyu Ma’nın “Her şeyimi kaybetmek benim için acı verici,” sözleri, yerinden edilenlerin yaşadığı kayıpların boyutunu özetledi.
  • Çad Örneği: Sadece 2024 yılında yaşanan seller, Çad’da (1,4 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor) önceki 15 yılın toplamından daha fazla insanı (1,3 milyondan fazla) evlerinden kaçmaya zorladı. Savaştan zarar görmüş Sudan’dan gelen mülteciler ise günde acil durum standartlarının çok altında, 10 litreden az su alabiliyordu.

Dünyadaki yerinden edilmiş insanların neredeyse yarısı (Suriye, Sudan, Haiti, Yemen gibi) hem çatışma hem de iklim etkileriyle boğuşan siyasi açıdan kırılgan ülkelerde yaşamaktaydı.

Isınan kamplar ve yaşanmazlık uyarısı

UNHCR’nin raporu, acil ve radikal adımlar atılmazsa durumun çok daha kötüleşeceği konusunda uyardı. 2050 yılına gelindiğinde, en sıcak mülteci kamplarının yılda yaklaşık 200 gün boyunca tehlikeli sıcaklık stresiyle karşı karşıya kalabileceği tahmin ediliyor. Bu durum, sağlık ve hayatta kalma açısından ciddi riskler yaratacak ve birçok yerleşim alanını yaşanmaz hale getirecektir.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Cop30 iklim müzakerecilerine, mültecileri ve yerinden edilmiş aileleri aşırı hava koşullarından koruma yeteneğini ciddi şekilde kısıtlayan “finansman kesintilerine” dikkat çekerek şu çağrıyı yaptı:

“İstikrar istiyorsak, insanların en çok risk altında olduğu yerlere yatırım yapmalıyız… Daha fazla yerinden edilmeyi önlemek için, iklim finansmanının halihazırda tehlike sınırında yaşayan topluluklara ulaşması gerekiyor.”

Türkiye’ye uyarı: İklim göçü ve jeopolitik konum

UNHCR raporu, Türkiye’nin jeopolitik konumu ve halihazırda ev sahipliği yaptığı mülteci nüfusu göz önüne alındığında kritik bir uyarı niteliğindedir. Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerine karşı yüksek risk taşıyan komşu bölgelerle çevrilidir (Suriye, Irak, İran). Raporda adı geçen Sudan ve Suriye gibi ülkelerde çatışma ve iklim etkilerinin iç içe geçmesi, gelecekte Türkiye’ye doğru yönelebilecek yeni, büyük ölçekli ve iklim kaynaklı göç dalgaları için zemin hazırlamaktadır. Türkiye’nin, bu potansiyel göç akınlarına karşı ulusal stratejilerini, uluslararası iklim finansmanı ve adaptasyon çözümlerini bu riskleri hafifletmek için kullanması gerekmektedir.

Boş vaatler değil, gerçek eylem

UNHCR raporu, iklim krizinin sadece çevresel bir felaket değil, aynı zamanda hızla büyüyen bir insan hakları ve insani kriz olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Son on yılda 250 milyon insanın yerinden edilmesi, sadece bir istatistik değil, küresel yönetimin ve finansal adaletin ahlaki bir başarısızlığıdır. En çok kirletenlerin COP zirvelerine lobicilerle doluştuğu bir ortamda, iklim felaketine en az katkıda bulunanların neden olduğu bir krizin bedelini ödemesi kabul edilemezdi. Komiser Grandi’nin dediği gibi, Cop30 müzakerecilerinin bu krize “boş vaatler değil, gerçek eylemlerle” yanıt vermesi, mülteci kamplarındaki insanların ve iklim felaketiyle yüzleşen kırılgan ulusların tek umududur.

Kaynak: The Guardian, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Raporu (“No Escape II: The Way Forward”)

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×