Japonya, 2011’de meydana gelen Fukuşima nükleer felaketinin ardından nükleer enerjiye olan bağımlılığını azaltma çabalarını terk ediyor. Ülke, karbon emisyonlarını düşürme ve enerji güvenliğini artırma hedefleri doğrultusunda nükleer santrallerini yeniden devreye alma kararı aldı.
Nükleer enerji politikasında keskin dönüş
Bu ay kabine tarafından onaylanması beklenen yeni stratejik enerji planı, Japonya’nın 2040 yılına kadar nükleer enerjiden maksimum düzeyde yararlanmasını öngörüyor. Plana göre, ülkede 30 reaktör tam kapasiteyle çalışacak ve nükleer enerji toplam enerji üretiminin yaklaşık %20’sini oluşturacak.
Belgede, önceki stratejik planlarda yer alan “nükleer enerjiye bağımlılığın azaltılması” ifadesine yer verilmezken, hükümet nükleer enerjinin güvenli bir şekilde yeniden kullanımını destekliyor. Aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının payının %40-50’ye çıkarılması ve kömürle çalışan santrallerin payının %30-40’a düşürülmesi hedefleniyor.
Fukuşima’nın gölgesinde reaktörlerin yeniden açılması
2011’de 9.0 büyüklüğündeki depremin tetiklediği tsunami sonucu Fukuşima Daiichi nükleer santralinde meydana gelen erime, Japonya’nın enerji politikasını radikal bir şekilde değiştirmişti. Ancak günümüzde, enerji ihtiyacının giderek artması ve karbon nötr hedefleri nedeniyle hükümet, reaktörleri kademeli olarak yeniden açıyor.
Tavsiye Edilen Haberler
-
İklim DeğişikliğiTürkiye’nin COP31 adaylığı: İşbirliği ve kapsayıcılık ön planda -
Yeşil Yönetim11 Kasım’da 14 milyon 914 bin fidan toprakla buluştu -
İklim DeğişikliğiSavaş mağduru ülkeler COP30’da “geride bırakıldık” diye uyarıyor -

Kyoto merkezli çevre örgütü Green Action’ın direktörü Aileen Smith, Japon hükümetinin nükleer santrallere yatırım yapmaması gerektiğini savunuyor. Smith, “Birçok nükleer santral eski ve kullandıkları teknoloji daha da eski. Yenileme maliyetleri yüksek, bu nedenle mevcut santralleri işletmek bile artık ticari olarak uygulanabilir değil” dedi.
Greenpeace Japonya’dan Hisayo Takada ise yaşlanan reaktörlerin büyük risk taşıdığına dikkat çekerek, “Japonya’nın daha fazla reaktör işletme olasılığı, ülke üzerinde yürütülen büyük bir deneyin kanıtıdır. Felaket olma potansiyeline sahiptir” ifadelerini kullandı.
Deprem ve tsunami riskine karşı önlemler
Japonya, nükleer enerjiye bağımlı diğer ülkelerden farklı olarak, sık sık büyük depremler ve tsunamilerle karşı karşıya kalıyor. Uzmanlar, aktif fay hatları nedeniyle nükleer santrallerin güvenlik risklerine dikkat çekiyor. Smith, “Depremler en büyük tehlikedir ve eski veya yeni reaktörleri vurabilir. Çalışır durumdaki reaktörleriniz ne kadar çoksa, risk o kadar büyük olur” dedi.
Hükümetin gerekçesi: Artan elektrik talebi
Japon yetkililer, ülkenin yapay zeka veri işleme merkezleri ve yarı iletken fabrikalarının artan elektrik talebine dikkat çekerek, net sıfır emisyona ulaşmak için reaktörlerin yeniden başlatılmasının şart olduğunu belirtiyor.
Ancak çevreciler, Japon hükümetinin yenilenebilir enerjiye daha fazla yatırım yapması gerektiğini vurguluyor. Takada, “İklim krizi ile mücadelede tek çözüm, enerji verimliliğini artırmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını hızla genişletmektir” dedi.
Nükleer enerjiye dönüşe karşı toplumsal tepki
Fukuşima felaketinin ardından Japonya’daki nükleer santrallerin çoğu kapatılmış, ülke fosil yakıt ithalatına bağımlı hale gelmişti. Ancak 14 yıl içinde kamu hizmetleri, yerel muhalefete rağmen 14 reaktörü yeniden devreye aldı. Bu yılın haziran ayından itibaren, nükleer santraller belirli güvenlik güncellemeleri yapmaları koşuluyla 60 yıllık çalışma sınırını aşabilecek.
Asahi Shimbun gazetesi, hükümetin nükleer enerji politikasındaki ani değişimini eleştirerek, “Halkın güvenini sarsan bu karar, bir ihanet eylemi değilse nedir?” ifadelerini kullandı.









