Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler COP30 İklim Zirvesi, diplomatik nezaketin rafa kaldırıldığı ve gezegenin geleceği için hayati bir satranç oyununun oynandığı bir arenaya dönüştü. Müzakerelerin tıkandığı ve umutların azaldığı bir anda, aralarında Avrupa Birliği üyeleri, İngiltere ve iklim krizinden en çok etkilenen ada ülkelerinin de bulunduğu 80’den fazla ülke, masaya yumruğunu vurdu. Bu ülkeler, fosil yakıt devrine son verecek, bağlayıcı ve somut bir “yol haritası” talep ederek zirvenin seyrini değiştirdi.
Peki, bu diplomatik başkaldırı neden tam da şimdi gerçekleşti ve dünya ekonomisi için ne ifade ediyor? Petrol zengini ülkelerin on yıllardır süren direnci bu hamleyle kırılabilir mi, yoksa 1,5 derece hedefi Belém’in sıcaklığında eriyip gidecek mi? Türkiye gibi enerji dönüşümünün tam ortasındaki ülkeler için bu radikal çağrı bir tehdit mi yoksa kaçırılmayacak bir kalkınma fırsatı mı?
Belem’de kuzey ve güney ittifakı
Zirvenin ev sahibi kenti Belém’de diplomatik koridorlar hareketlenirken, dışarıda 40.000 kişilik dev bir kalabalık “eylem” çağrısıyla sokakları doldurdu. İçeride ise alışılmadık bir ittifak göze çarpıyordu. Genellikle iklim finansmanı konusunda ters düşen “Küresel Güney” (gelişmekte olan ülkeler) ve “Küresel Kuzey” (gelişmiş sanayi ülkeleri), bu kez ortak bir düşmana karşı birleşti: Fosil yakıt bağımlılığı.
Afrika, Asya, Latin Amerika ve Pasifik ülkeleri, İngiltere ve AB ile omuz omuza vererek, zirvenin sonuç bildirgesinin merkezine “fosil yakıtlardan uzaklaşma” maddesinin yerleştirilmesini talep etti. Marshall Adaları İklim Elçisi Tina Stege’nin 20 ülkeden bakanın katıldığı basın toplantısında yaptığı, “Fosil yakıt yol haritası fikrini destekleyelim, birlikte çalışalım ve bunu bir plan haline getirelim” çağrısı, zirvenin en net çıkışlarından biri olarak kayıtlara geçti.
Tavsiye Edilen Haberler
-

-

-
İklim DeğişikliğiTürkiye’nin COP31 adaylığı: İşbirliği ve kapsayıcılık ön planda -
Yeşil Yönetim11 Kasım’da 14 milyon 914 bin fidan toprakla buluştu
Diplomatik hafıza: Dubai’den Bakü’ye uzanan başarısızlıklar zinciri
Bu çağrının arkasında derin bir hayal kırıklığı ve güven bunalımı yatıyor. Hatırlanacağı üzere, 2023 yılında Dubai’de düzenlenen COP28’in en önemli çıktısı, ülkelerin “fosil yakıtlardan uzaklaşma” (transition away) taahhüdü vermesiydi. Ancak uzmanlar, bu taahhüdün altının doldurulmadığını ve Suudi Arabistan liderliğindeki petrol bloğunun perde arkasında kararı sulandırmak için yoğun çaba sarf ettiğini belirtiyor.
Geçtiğimiz yıl Bakü’de yapılan görüşmelerde ise bu kararı somutlaştırma girişimleri tamamen başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Enerji politikaları uzmanları, COP30’daki bu sert çıkışın, “söz verme döneminin bitip icraat döneminin başlaması gerektiğine” dair küresel bir sabır taşmasının sonucu olduğuna dikkat çekiyor.
Brezilya’nın ev sahipliği sınavı ve iç çelişkiler
COP30’un ev sahibi Brezilya, zirve boyunca ikili bir tutum sergilemekle eleştiriliyor. Bir yanda Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, açılış konuşmalarında fosil yakıt bağımlılığından kurtulma gerekliliğini vurgularken, diğer yanda hükümetin enerji kanadı ülkenin petrol ve doğalgaz sondaj faaliyetlerini genişletme planlarına sadık kalıyor.
Guardian kaynaklarına göre, Brezilya hükümeti içinde bu konuda ciddi bir iç çatışma yaşanıyor. Brezilya Çevre Bakanı Marina Silva, önerilen yol haritasını iklim krizine karşı “etik bir cevap” olarak nitelendirip desteklerken, ev sahibi heyetin başlangıçta bu konuyu resmi gündeme almayı reddetmesi tansiyonu yükseltti. Finans, ticaret ve şeffaflık gibi zorlu konuların görüşüldüğü “başkanlık istişarelerinden” fosil yakıt konusunun dışlanması, 80 ülkenin tepkisini tetikleyen ana faktör oldu.
“Bu konu halının altına süpürülemez”
İngiltere Enerji Bakanı Ed Miliband’ın Salı günü yaptığı açıklamalar, sürecin ciddiyetini ortaya koydu. Miliband, “Bu, Küresel Kuzey ve Küresel Güney ülkelerinin bir araya gelip tek sesle konuştuğu küresel bir koalisyon. Bu, halının altına süpürülemeyecek bir konu” diyerek tartışmayı merkeze taşıdı.
İngiltere İklim Elçisi Rachel Kyte ise COP28 kararlarının eyleme dökülmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bunu Dubai’de kararlaştırdık ama uygulamaya koymanın yolunu bulamadık. Burası bir ‘Uygulama COP’u’ olmalı” ifadelerini kullandı. Bu söylem, uluslararası diplomaside artık niyet beyanlarının yeterli görülmediğinin en açık kanıtı.
Taslak metin ve petrol devletlerinin direnci
Brezilya dönem başkanlığı, artan baskılar üzerine Salı sabahı bir taslak metin yayınladı. Metinde fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasına yönelik bir yol haritasından bahsedilmesi sürpriz olarak karşılansa da, metnin dili Pasifik ülkeleri tarafından “yetersiz” bulundu. Vanuatu İklim Değişikliği Bakanı Ralph Regenvanu, “Yeterince güçlü değil, ölçülebilir hedeflere ve bu yol haritasının nasıl görüneceğini gösteren unsurlara ihtiyacı var” diyerek itiraz etti.
Öte yandan, Suudi Arabistan, Rusya ve Bolivya gibi ekonomisi büyük ölçüde hidrokarbon ihracatına dayalı ülkelerin bu girişime sert muhalefet şerhi koyması bekleniyor. BM iklim zirvelerinde kararların “oy çokluğu” ile değil “mutabakat” (konsensüs) ile alınması, bir avuç ülkenin bile süreci kilitlemesine olanak tanıyor. Greenpeace International Program Direktör Yardımcısı Jasper Inventor ise bu durumu, “İklim buna ihtiyaç duyuyor, halk bunu talep ediyor. Başkanlık ve diğer partiler bu çağrıya kulak vermeli” sözleriyle eleştirdi.
Adil geçiş ve finansman vurgusu
Yol haritasını savunan ülkeler, bunun “tek tip” bir dayatma olmadığının altını çiziyor. Plan, her ülkenin farklı ekonomik gerçekliklere sahip olduğunu kabul ediyor. Bazı ülkeler devasa rezervlere sahipken, diğerleri ithalata bağımlı. Gelişmekte olan ülkelerin bu geçişi sağlayabilmesi için:
- Düşük karbonlu teknolojiye erişim,
- Büyük çaplı mali yardım,
- Adil geçiş mekanizmalarının kurulması şart koşuluyor.
Türkiye için kritik dönemeç: Riskler ve fırsatlar
Bu gelişme, Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı ancak sanayisi fosil yakıtlara dayalı ülkeler için hayati önem taşıyor. Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na taraf olması ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini açıklamasıyla bu sürecin bir parçası. Ancak uzmanlar, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nda (NDC) kömürden çıkış tarihinin henüz netleşmemiş olmasının, bu yeni “küresel yol haritası” ile çelişebileceğine dikkat çekiyor.
Eğer COP30’dan bağlayıcı bir fosil yakıtları terk kararı çıkarsa, Türkiye’nin enerji stratejisini kökten revize etmesi gerekebilir. Bu durum kısa vadede sanayi ve enerji üretim maliyetleri üzerinde baskı oluşturabilecek olsa da, uzun vadede Türkiye’nin yüksek güneş ve rüzgar potansiyeli düşünüldüğünde, enerji bağımsızlığı için tarihi bir fırsat olarak da değerlendiriliyor. Bölgesel olarak ise, Türkiye’nin komşuları olan petrol üreticisi ülkelerin ekonomilerinde yaşanacak daralmalar, bölgesel ticareti ve jeopolitiği doğrudan etkileyecektir.
İnsanlık ve bürokrasi arasındaki savaş
Belém’den gelen haberler, iklim mücadelesinin artık sadece çevresel değil, tamamen ekonomik ve siyasi bir savaşa dönüştüğünü gösteriyor. 80 ülkenin bir araya gelerek oluşturduğu blok, “çoğunluğun iradesinin” azınlığın ekonomik çıkarlarına galip gelip gelemeyeceğini test ediyor.
Ancak buradaki en büyük paradoks, BM’nin karar alma mekanizmasında yatıyor. Milyonlarca insanın geleceği, tek bir petrol devletinin veto hakkına takılabiliyor. COP30, ya fosil yakıt çağının kapanış belgesinin imzalandığı yer olarak tarihe geçecek ya da diplomatik bir fiyasko olarak hatırlanacak. Brezilya’nın revize edeceği metin, bu iki uç senaryodan hangisinin gerçekleşeceğini belirleyecek. Kesin olan tek şey; artık “bakacağız” deme lüksünün kalmadığıdır.
Kaynak: Guardian









