AB’den karbon vergisi hamlesi: Türkiye’nin de aralarında olduğu ülkelere destek paketi

Avrupa Birliği, iklim değişikliğiyle mücadele adına attığı en radikal adımlardan biri olan “sınırda karbon vergisi” uygulamasını hayata geçirmeye hazırlanırken, bu politikanın küresel ticarette yaratacağı depremin artçı sarsıntılarını yönetmek için de düğmeye bastı. Brüksel, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere ticaret ortaklarından gelen “bu bir yeşil korumacılık” eleştirilerine milyarlarca Euroluk bir “zeytin dalı” ile yanıt veriyor. AB Komisyonu, bu tartışmalı vergiden etkilenecek ülkelere dev bir kalkınma fonu sunmayı planladığını duyurdu.

Peki, bu gelişme Türkiye gibi AB’nin en büyük ticaret ortaklarından biri için ne anlama geliyor? AB’nin bu hamlesi, karbon vergisinin getireceği ek maliyetleri telafi edecek samimi bir destek mi, yoksa küresel tepkileri yumuşatmaya yönelik diplomatik bir manevra mı? Avrupa’nın “yeşil duvarlarının” ardında kalan ülkelere uzatılan bu milyarlarca Euroluk el, küresel ticaretin kurallarını yeniden mi yazacak?

Avrupa Komisyonu, küresel ticarette yeni bir dönem başlatacak olan Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması’nın (CBAM) getireceği yüklere karşı, gelişmekte olan ekonomilerin endişelerini gidermek amacıyla kapsamlı bir destek planı hazırladığını açıkladı. Gelecek yıl tam olarak yürürlüğe girecek olan vergi, AB’ye ithal edilen demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre gibi karbon yoğun ürünlerin CO2 emisyonlarına göre ücretlendirilmesini öngörüyor.

CBAM nedir ve neden tartışma yaratıyor?

Kısaca “sınırda karbon vergisi” olarak bilinen CBAM, AB’nin iklim hedeflerine ulaşma stratejisinin temel taşlarından biridir. Amacı, Avrupalı üreticilerin sıkı iklim kuralları nedeniyle üretimlerini daha gevşek kurallara sahip ülkelere kaydırmasını (karbon kaçağı) önlemek ve küresel ticareti daha çevre dostu hale getirmektir. Ancak bu politika, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan ve Türkiye gibi üretim ve ihracat odaklı ekonomiler tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Bu ülkeler, CBAM’in kendi sanayilerini haksız bir şekilde cezalandıran ve gelişmiş ülkelerin sanayileşme sürecinde yarattığı karbon ayak izini görmezden gelen bir korumacılık aracı olduğunu savunuyor.

AB’nin cevabı: Milyarlarca Euroluk “Küresel Avrupa” fonu

Perşembe günü yayımlanan AB’nin iklim ve enerji diplomasisi öncelikleri belgesinde, bu endişelere yanıt niteliğinde somut bir adım atıldı. Komisyon, 2028-2034 bütçesi için önerilen 200 milyar Euroluk (yaklaşık 233 milyar dolar) devasa “Küresel Avrupa” uluslararası kalkınma fonu aracılığıyla, CBAM’den etkilenen ülkelere destek sağlamayı hedeflediğini belirtti. Belgede, “CBAM kademeli olarak uygulamaya girerken, Küresel Avrupa’nın gelişmekte olan ülkelerin karbonsuzlaştırma ve uyum ihtiyaçlarına katkısını en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyoruz” ifadeleri kullanıldı. Bu fon, ortak ülkelerin sanayilerini karbondan arındırmalarına ve temiz enerjiye geçiş yapmalarına yardımcı olarak, AB’ye ihracatta ödeyecekleri karbon vergisini düşürmelerini sağlayacak.

Jorgensen: “Geri adım yok, ama destek olacağız”

AB Enerji Komiseri Dan Jorgensen, bloğun ticaret ortaklarının endişeleri nedeniyle iklim politikalarından geri adım atmayacağının altını çizdi. Reuters’a verdiği röportajda Jorgensen, “Yeşil geçişten geri adım atmayacağız… ama ortaklarımızın endişelerine de duyarsız kalmayacağız” dedi. Brüksel’in stratejisinin, her iki tarafa da fayda sağlayacak temiz sanayi yatırımlarına odaklanmak olduğunu belirtti. Örnek olarak, AB’nin ithal etmek istediği yeşil hidrojen ve yenilenebilir enerjinin Afrika’da üretilmesi gibi projeleri gösterdi. Bu yaklaşım, aynı zamanda Avrupa’nın pil ve güneş paneli gibi yeşil teknoloji üretiminde Çin’in hakimiyetine karşı koyma çabalarının da bir parçası olarak görülüyor.

Türkiye’ye yeşil dönüşüm için fırsat

Bu gelişme, Avrupa Birliği’ne yaptığı ihracatın önemli bir kısmını demir-çelik, çimento ve alüminyum gibi CBAM kapsamındaki ürünlerin oluşturduğu Türkiye için hayati önem taşıyor. Sınırda karbon vergisi, Türk sanayicileri için ciddi bir ek maliyet ve rekabetçilik kaybı riski anlamına geliyor. AB’nin açıkladığı bu “Küresel Avrupa” fonu, Türkiye’nin sanayideki “yeşil dönüşüm” sürecini finanse etmek için tarihi bir fırsat penceresi aralayabilir. Türk şirketleri, üretim tesislerini daha çevre dostu hale getirmek, enerji verimliliğini artırmak ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak için bu milyarlarca Euroluk fondan yararlanma potansiyeline sahip olacak. Bu destek, Türkiye’nin hem en büyük pazarı olan AB’ye ihracatını sorunsuz sürdürmesini hem de Paris Anlaşması kapsamındaki iklim hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırabilir.

Yorum

Avrupa Birliği’nin son hamlesi, klasik bir “havuç ve sopa” stratejisini andırıyor. “Sopa”, kaçınılmaz olarak uygulanacak ve uyum sağlamayanları cezalandıracak olan sınırda karbon vergisinin kendisidir. “Havuç” ise, bu zorlu sürece uyum sağlamak isteyenlere uzatılan milyarlarca Euroluk finansal destektir. Bu, AB’nin iklim politikasını sadece bir çevre meselesi olarak değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini ve endüstriyel standartları kendi lehine yeniden şekillendiren güçlü bir jeoekonomik araç olarak kullandığını gösteriyor.

Türkiye açısından bakıldığında, bu durum bir tehdit olduğu kadar büyük bir fırsatı da barındırıyor. Pasif kalıp verginin getireceği maliyetlere katlanmak bir seçenekken, proaktif davranıp AB’nin sunduğu bu finansal destek mekanizmalarını sonuna kadar kullanarak sanayide yeşil bir devrim başlatmak diğer ve daha akılcı bir seçenektir. Türkiye’nin bu süreçte atacağı adımlar, sadece Avrupa pazarındaki geleceğini değil, aynı zamanda küresel yeşil ekonomideki yerini de belirleyecektir. Önümüzdeki dönem, Türk sanayisi ve diplomasisi için zorlu ama bir o kadar da potansiyel dolu bir müzakere ve dönüşüm süreci olacaktır.

Kaynak: Reuters

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×