Prof. Dr. Levent Kurnaz uyardı: Türkiye’nin iklim politikası tüm sektörleri kapsamalı, öncelik kendini korumak olmalı

Haber Girişi: 4 Kasım 2025 13:03

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (İklimBU) Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim politikasının sadece çevresel bir mesele olmaktan çıkıp ülkenin tüm sektörlerini kapsayan bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin küresel emisyonlara katkısının %1 mertebesinde olduğunu hatırlatan Kurnaz, ülkenin iklimle mücadelede kendini korumaya yönelik politikaları önceliklendirmesi gerektiği uyarısında bulundu. İklimBU olarak Türkiye’ye iklim verisi üretme çabasında olduklarını belirten Kurnaz, tarımdan enerjiye, sağlıktan dış politikaya kadar hiçbir sektörün iklim değişikliğinden bağımsız olmadığını vurguladı.

Bu demecin önemi neydi? Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ve Paris Anlaşması’na taraf olma sürecine rağmen, ulusal iklim politikalarının pratikteki uygulaması ve koordinasyonu, kamuoyunda sıklıkla tartışılan bir konu oldu. Prof. Dr. Kurnaz’ın açıklamaları, iklim politikasının yalnızca sera gazı salımını azaltmakla sınırlı kalmaması, aynı zamanda iklim değişikliğinin getireceği sel, kuraklık ve tarımsal verim kaybı gibi fiziksel risklere karşı ülkeyi dayanıklı kılacak adaptasyon önlemlerini de içermesi gerektiğini gösterdi. Bu, Türkiye’nin politik gündeminde iklim konusunun öncelik sırasını artırmak için yapılan önemli bir çağrı olarak kayıtlara geçti.

📧

Haftalık Çevre Bültenine Kaydolun

En önemli haberleri anında alın

İklimBU’nun veri desteği ve bölgesel uzmanlığı

Prof. Dr. Levent Kurnaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İklimBU’nun temel amacının Türkiye’ye güvenilir ve tarafsız iklim bilgisi sunmak olduğunu söyledi. Merkezin, iklim konusunda ilgili komisyonlara veri ve analiz desteği sağlamasının yanı sıra, altyapı bilgisi vererek halkın bilinçlenmesini de önemsediği bildirildi. İklimBU’nun çalışmalarının sadece Türkiye ile sınırlı kalmadığı; Orta Asya, Kuzey Afrika ve Avustralya gibi geniş bölgelerde de uzmanlık alanlarının bulunduğu belirtildi.

Kurnaz, araştırdıkları konulara ilişkin olarak, “İklim değişikliğinden tarım ürünlerinin nasıl etkileneceği, sel ve kuraklık gibi afetlerin nerelerde ne etkide olabileceği gibi konuları araştırıyoruz. Bu memleketin insanının faydası için iklim verisi üretiyoruz ve bunu paylaşıyoruz,” ifadelerini kullandı. Bu çalışmalar, özellikle tarımsal su kullanımı ve afet risk yönetimi gibi alanlarda karar vericilere bilimsel zemin sağlamak açısından hayati bir rol üstlendi.

Küresel ısınma artıyor: Türkiye kendini korumalı

Kurnaz, küresel bağlamda iklim değişikliğinin gittikçe kötüye gittiğini belirterek, bunun temel sebebinin gelişmiş ülkelerin çok fazla sera gazı salmaya devam etmesi olduğunu vurguladı. Bu eylemsizliğin sonucunda, dünyanın şu anki 1,5 derecelik ısınma seviyesinden 2, 3, hatta 4 veya 5 dereceye kadar çıkma riskinin bulunduğuna işaret etti.

Türkiye’nin bu küresel salıma katkısının yalnızca yüzde 1 mertebesinde olduğunu belirten Kurnaz, bu durumun ülkenin iklim politikaları geliştirmedeki önceliklerini yeniden belirlemesi gerektiği anlamına geldiğini savundu. Kurnaz, “Bizim açımızdan daha önemli olan, geliştireceğimiz politikaların kendimizi korumaya yönelik politikalar olmasıdır. Tarımsal su kullanımını kontrol altına almamız gerekiyor,” diyerek adaptasyon ve dayanıklılık stratejilerinin önemine dikkat çekti. Türkiye’nin kendi sera gazı salımını azaltması ne kadar iyi olsa da, asıl önceliğin, halihazırda değişen iklim koşullarının etkilerine karşı toplumu ve ekonomiyi korumak olduğu mesajı verildi.

Sektörler arası etkileşim: Çatı altında değerlendirme gerekti

Prof. Dr. Kurnaz, iklim politikasının kapsamının yalnızca çevrecilikle sınırlı kalmadığını, tarım, su ve enerji gibi konuların neredeyse tamamının iklim politikasının bir parçası olduğunu vurguladı. İklim değişikliğinin nüfuz etmediği hiçbir sektörün kalmadığını belirten Kurnaz, şu çarpıcı tespiti yaptı:

“İklim politikasının içine girmediği bir sektör yok. Yani eğitimden gelin, sağlığından çıkın, tarımından, enerjisinden, dış politikasından neresine giderseniz gidin bunlar çok ciddi konular ve her tarafını ilgilendiriyor. Dolayısıyla bunu çalışacak kişilerin bunun politikasından, ekonomisinden, tarımından bütün konuları biliyor ve çalışıyor olması lazım.”

Bu karmaşık yapının altını çizen Kurnaz, iklim değişikliği çalışılırken esas yapılması gerekenin, sadece bir veya iki sektöre odaklanmak yerine, ülkenin tüm sektörlerini bir çatı altında değerlendirmek olduğunu kaydetti. Sektörlerin birbiriyle bağımsız olmadığını, hepsinin birbiriyle etkileşim içerisinde olduğunu ifade etti. Bu nedenle, tüm bu etkileşimleri göz önüne alarak birtakım kararlar almanın kendilerine düşen görev olduğunu söyledi.

Türkiye’nin iklim politikası için yol haritası

Prof. Dr. Kurnaz’ın demeci, Türkiye’deki iklim politikası tartışmalarına yeni bir yön verdi. Sadece emisyon azaltımına (mitigasyon) odaklanmak yerine, sel, kuraklık ve tarımsal verim kaybı gibi kaçınılmaz hale gelen risklere karşı adaptasyon (uyum) politikalarının acilen güçlendirilmesi gerektiği tezi öne çıktı. Kurnaz’ın işaret ettiği gibi, Türkiye’nin politikalarını geliştirmesi ve herkesin bu konuya daha fazla önem göstermesi, iklim konularının ulusal gündemde daha öncelikli bir yere oturmasına katkıda bulunacaktı. Özellikle Marmara ve Ege gibi sanayi ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bölgelerde su kaynaklarının yönetimi, tarımsal sulamada verimsizliğin giderilmesi ve enerji üretiminde su bağımlılığının azaltılması gibi disiplinler arası konular, merkezi bir iklim politikasının acil eylem planlarına dahil edilmek durumundaydı.

Değerlendirme

Boğaziçi Üniversitesi İklimBU Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın açıklamaları, Türkiye’nin iklim krizine yaklaşımında stratejik bir değişim ihtiyacına işaret etti. Türkiye’nin düşük küresel emisyon payına rağmen, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı coğrafi olarak yüksek risk altında olması, “kendini koruma” felsefesini politikanın merkezine yerleştirdi.

Kurnaz’ın vurguladığı gibi, tarımdan dış politikaya kadar tüm sektörleri kapsayan bütüncül bir yaklaşımla, etkileşimleri göz önünde bulundurarak karar almak, Türkiye’nin iklim dayanıklılığını artırmanın tek yolu oldu. Bu demet, iklim politikasının artık sadece bir çevre bakanlığının sorumluluğu değil, ülkenin ekonomik, sosyal ve stratejik geleceğini belirleyen ulusal bir güvenlik meselesi olduğunu kesinleştirdi.

Kaynak: Anadolu Ajansı (AA), Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (İklimBU)

Bültenimize abone olun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
×