Kastamonu Üniversitesi’nde düzenlenen “Küresel İklim Değişikliği Ekseninde Yeşil Ekonomi Politikaları” konulu panelde konuşan Karadeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devlet Toksoy, iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerine dair bilimsel verilerle çarpıcı uyarılarda bulundu. Toksoy, sıcaklık artışlarının mevcut hızla devam etmesi durumunda “Himalaya’da 2035 yılında buz kalmayacağını” belirterek, bunun tetikleyeceği insan göçleri, sıcaklık nedeniyle artan ölümler, salgın hastalıklar ve küresel bazda yiyecek krizi gibi bir dizi felaket senaryosunu dile getirdi.
Peki, Himalaya buzlarının erimesi, bölgedeki devasa nüfusu besleyen su kaynakları için ne anlama geliyor? Dünya Bankası’nın tahmini olan, her 1 derecelik sıcaklık artışının GSYİH’de %1’lik düşüşe neden olacağı öngörüsü, Türkiye ekonomisi için ne ifade ediyor? Sıcaklık artışları nedeniyle 80 milyon insanın işsiz kalacağı ve çatışmaların iki katına çıkacağı uyarısı, sadece çevresel değil, aynı zamanda jeopolitik istikrarsızlığın da altını çiziyor.

Ekonomi ve istihdamda büyük kayıplar
Prof. Dr. Toksoy, sıcaklık artışının devam etmesi durumunda en büyük ekonomik kaybın tarım, ormancılık ve hayvancılık sektörlerinde yaşanacağını ifade etti. Özellikle kıyıya yakın ekonomilerin, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle sular altında kalma riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtti.
Ekonomik ve Sosyal Maliyetler:
Tavsiye Edilen Haberler
-
-
-
-
Köşe YazarlarıNeden karbon depolama iklim krizini çözemez?
- GSYİH Düşüşü: Dünya Bankası’na göre, her 1C sıcaklık artışı, gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) neredeyse %1’lik düşüşe neden olacak. Bu durum, 2100 yılında GSYİH’nın %10 ila %23 arasında azalmasına yol açacak.
- İşsizlik: Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, küresel ısınmaya bağlı olarak 10 yıl içerisinde çalışma saatleri %2.2 azalacak. Toksoy, bu durumun tarım ve inşaat sektörleri başta olmak üzere 80 milyon insanın işsiz kalmasına neden olacağını söyledi.
- Gıda Krizi: Kuraklık dönemlerinde şok gıda fiyatlarıyla karşılaşılacak, dünya tahıl üretimi azalacak ve açlıklar artacak. Amerika’nın verimli çiftliklerinin büyük bir kısmı çölleşirken, benzer durumlar birçok ülkede yaşanacak.
Himalaya’nın erimesiyle gelen küresel kriz

Toksoy’un en keskin uyarısı, dünyanın en büyük tatlı su rezervlerinden biri olan Himalaya buzulları ile ilgiliydi. Himalaya’da 2035 yılına kadar buz kalmayacağı öngörüsü, Asya kıtasının devasa nehir sistemlerini (Ganj, İndus, Mekong) besleyen ana kaynağın kuruması anlamına geliyor. Bu durum, doğrudan küresel bazda yiyecek krizini ve insan göçlerinin artışını tetikleyecek.
Gelecek Senaryoları:
- Sıcaklık ve Yaşanabilirlik: 5C ısınma durumunda New York sular altında kalacak. Los Angeles, Kahire ve Türkiye ile İran’ın da dahil olduğu orta enlemler, yaşanamaz hale gelecek. Dünyanın en önemli şehirlerini besleyen su kaynakları tümüyle kuruyacak.
- Okyanus Yaşamı: 6C ısınma durumunda denizler mavi görünse de içlerinde canlı kalmayacak, uygarlığın yaygın olduğu karaların büyük bir kısmı ise çöle dönecek.
İklim değişikliğinin jeopolitik faturası

Prof. Dr. Toksoy, iklim değişikliğinin çevresel bir tehdit olmanın ötesinde, doğrudan küresel çatışmaların kaynağı haline geldiğini vurguladı. Günümüzdeki çatışmaların %3 ila %20 arasındaki kısmının iklim değişikliği nedeniyle yaşandığını belirtti.
Savaş ve Çatışma Riski:
- İklim değişikliği etkilerinin devam etmesi durumunda çatışmalar ve savaşların en az iki katına çıkacağı öngörülüyor.
- $2^\circ\text{C}$ sıcaklık artması halinde bir dünya savaşı çıkma ihtimali %13 artarken, $4^\circ\text{C}$ artış yaşanması halinde bu ihtimal %26 artıyor.
- Toksoy, bilim insanlarının, dünya nüfusunun yarısının olumsuz hava şartları yüzünden öleceğini, diğer yarısının da kalan kaynakları ele geçirmek için savaşlar çıkaracağını düşündüğünü aktardı.
Türkiye’de su fakirliği ve çölleşme tehlikesi
Prof. Dr. Toksoy’un uyarıları, Türkiye için acil riskleri işaret ediyor. Türkiye’nin su kaynaklarının küçüleceği ve 2030 yılında su fakiri bir ülke olmasının değerlendirildiği belirtiliyor.
Türkiye İçin Öngörüler:
- Su Sıkıntısı: Türkiye’deki su kaynakları küçüleceği için su sıkıntısı yaşanacak.
- Çölleşme: Yer yer çöl görünümlü arazi yapıları ve buna bağlı olarak kum fırtınaları görülmeye başlanacak.
- Yaşanabilirlik: 5C ısınma senaryosunda Türkiye, yaşanamaz hale gelebilecek orta enlemler arasında sayılıyor.
Bu tahminler, Türkiye’nin su yönetimi, tarım politikaları ve şehir planlaması stratejilerini hızla revize etmesi gerektiğini göstermektedir.
Yeşil ekonomi ve sürdürülebilir finansman ihtiyacı
Panelde konuşan diğer akademisyenler de bu tehditlere karşı çözüm olarak yeşil ekonomi politikalarının önemini vurguladı. Dr. Öğretim Üyesi Alper Bulut, iklim değişikliğinin 21. yüzyılın en büyük küresel tehditlerinden biri olduğunu ve çevresel zararları ortadan kaldıran yeni bir iktisadi yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mahmut Bayramoğlu, yeşil ekonomiye geçişte doğru ve sürdürülebilir finansman modellerinin kritik rolünü ifade ederken, Çankırı Karatekin Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Seda Erkan Buğday ise iklim değişikliğinin tarım, sanayi ve enerji gibi temel sektörlerde köklü dönüşümleri zorunlu kıldığını söyledi. Toksoy, bu hedefler için karbondioksit gazı salınımının azaltılması amacıyla tüm ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının yılda %2 oranında artması gerektiğini belirtti.
Seçimimiz felaket ya da dönüşüm
Prof. Dr. Toksoy’un sunduğu bilimsel veriler, iklim krizinin artık bir “çevre sorunu” değil, doğrudan ekonomik çöküş, kitlesel göç, istihdam kaybı ve küresel savaşlar potansiyeli taşıyan bir “varoluşsal tehdit” olduğunu kanıtlamaktadır. Himalaya’daki buzulların 2035 gibi yakın bir tarihte erimesi uyarısı, bu krizin artık gelecekte değil, bugün ele alınması gerektiğini gösteriyor. Dünya nüfusunun yarısının kaynaklar için savaşacağı senaryosu, insanlığın ya hızla karbon emisyonlarını azaltıp yeşil ekonomiye geçiş yapacağını ya da kaçınılmaz bir felaket ve çatışma döngüsüne sürükleneceğini işaret ediyor. Türkiye için su fakiri olma ve çölleşme tehlikesi, bu dönüşümün ertelenemez olduğunu gösteriyor.
Kaynak: Prof. Dr. Devlet Toksoy (Karadeniz Üniversitesi), Kastamonu Üniversitesi Panel Kayıtları (2025).





